25 Şubat 2009 Çarşamba

bir insanın hayatında vazgeçemeyeceği tek şeydir...


küsersin, darılırsın, kavga edersin, ağlaşırsın, seversin, öpersin ama içinizdeki o sevgi hiç değişmez

başkası dese cinayet işleyeceğin lafı o dediğinde cinayet falan işlemezsin

olsa olsa kavga edersin

küsersin

eninde sonunda barışırsın

atamazsın hiç bir yere

koyamazsın yeryüzünde bir yere

annene karşı da korursun, babana karşı da

haksızsa bile ondan yana olursun

ama baş başa kaldığınızda hatasını söylersin

dinler mi ?

dinler

uygular mı ?

uygulamaz :)


çok seversin, saklamazsın,

sevginizi, ilişkinizi kıskanan, imrenen, beğenen, takdir eden her türlü bakışla karşılaşırsın, Allahım nazarlardan sakla dersin

söz verirsin karşılıklı, kızım olduğunda senin adın onu göbek adı olacak diye

kıyafet alırsın o giyer

o alır sen giyersin

ne güzel şeydir bi insanın "kız kardeşi"nin olması


her türlü cadılığına rağmen "benim kardeşimsin" işte

iyi ki olmuşsun canım benim, iyi ki de doğmuşsun

hep hayatımda ol



edit: istek üzerine fotoyu değiştirdim :)



22 Şubat 2009 Pazar

haftasonu


dostlarla geçirilen keyifli saatler vardı hep bu haftasonu,
cumartesi günü Lale ile buluştum, beni çok şaşırtan bir sürprizi vardı Lale'nin
"ev baktık" "eve baktık" "evine baktık"
bunları daha sonra açıklarım :)

hadi buraya kadar gelmişken beşiktaş pazarına gideyim dedim, hava buzz, yağmur yağıyor, ama Teşvikiye'ye kadar gitmişken yürüme mesafesinde olan pazara gitmeden olmazdı, çok alakasız ama elbise ve çorap aldım :) elbise bakmak için gitmiştim aslında ve buldum da istediğim gibi
oradan karşıya geçtim, deli gibi yemek hazırladık Pınar'la zamanla yarışarak, misafirleri vardı, ben bu tip durumlarda hem davetli hem catering destek oluyorum

bazen Pınar'ı evinde görüyorum, yok yok gözüm korktu benim evlilikten diyorum, evin içinde uçuyo çünkü Pınar, bi orada bi burada sürekli bişeyler yapıyor, bir telaş, bişeylere yetme yetişme çabası, sonra bi bakıyorum eşi ona o kadar yardımcı ki, o kadar anlayışlı ki, dedim zaten Burak'ın sana yaptığı yardımın yarısını babam anneme yapmamıştır, annem çalışmadığı için belki bu kadar yardıma ihtiyacı olmadı ama olsun..

maç ve Fenerbahçe ne kadar tatsız olsa da bizim tadımızı kaçıramadı, Tuncay'a Türk Kahvesi yapıp beleş danışmanlık aldım :)

bu sabahta hatunlar geldi Pınar'a iş arkadaşları, tabi biz gece 3:00'te uyuduğumuz için sabah erken kalkamadık, 9:00'da deli gibi yataktan fırlayıp hazırlıklara giriştik, kızlar geldiğinde hala börek yapıyorduk :) brunch oldu biraz ama çok güzeldi sohbet, Yelda'nın bebek beklemesi en önemli konumuzdu..

ve geldik dönüş yoluna, şehirlerarası yolculuk gibi :) babam özlemiş beni, canım benim, gitmesin öyle çok kalmaya diyormuş anneme :)

ne güzel geçti haftasonum sevgili uzakta olmasına rağmen...

yeni kayıt

hadi yeni kayıt olsun
olacak bişeyler olsun

hadi...

14 Şubat 2009 Cumartesi

sevgililer günü...


sisli bir gece yarısında
ıssız bir sokak ortasında
kırık bir lambanın altında
dalmışım sevdalara

neler geçti kalbimden bilsen
yaşlar damladı gözlerimden
anladım ki ölene kadar
............ düşmeyecek dilimden


sevdiğinden dinlemektir...


4 Şubat 2009 Çarşamba

işte oldu... sonunda....




sonunda hayallerimiz gerçek oldu

buyrunuz efendim....





1 Şubat 2009 Pazar

dün...


eminönü'ne gittim
o tarafta işim vardı uğramadan geçmedim
seviyorum ben oradaki kalabalığı
her gittiğimde mehmet efendi'den 1 tl'lik paketteki türk kahvesini almadan geçmiyorum
nüans'a giriyorum
yeni ürünler geldi dedi çocuk, ama içinde neler olduğuna bakmadan depoya koyduk haftasonu diye, salı günü herşey yerleşmiş olur, o gün gelin dedi, bakalım fırsat olursa gideceğim
herşey var o sokakta, renk renk, ne ararsan..

sonra sevgilinin yanına gittim, kahvaltı ettik birlikte, çok mutlu oluyorum ben onun yanında, onlarca şey kafamı kurcalasa da, gözlerinin içine bakınca uçup gidiyor herşey...

Lale dedi ki birgün; dünyanın en güçlü, en zengin, en yakışıklı adamı da gelse sen Engin'den vazgeçmezsin, evet dedim vazgeçmem ondan, bir başkasını düşünmem bile ..

hiç kaybetme bu duygularını dedi, çok nadir gelir insanın başına bu durum, çok şanslısın dedi..

dün ona sarıldığımda aklıma geldi Lale'nin söyledikleri, gülümsedim daha bi sıkı sarıldım ona :) bu bakış ve gülüşten sonra hep bişeyler geliyor ama hadi bakalım dedi cin sevgili, hiçbir şey kaçmıyor gözünden hiç, sesimin tonundan anlıyor her şeyi :)

benden sonra Okan'a gitti, çok seviyor onların orayı, Kavak diyor başka bir şey demiyor, çok samimi, çok sıcak buluyor Okan'ın ailesini, annesinin cana yakın davranışını...

dedim ya mutluydum dün çok... hele de ayrıldıktan sonra gelen mesajda yazan yorum daha da mutlu etti :)

doğru yoldasın seda dedim kendime, bak sabırsız olmamak gerekiyormuş, sevgili doğru zaman doğru insan konusunda ne kadar haklıymış

ayrılırken Okan'ın gidince mesaj at uyarısını da dikkate aldım, eve gelince hem sevgiliye hem ona mesaj attım :) hiç üşenmeden cevap yazmış, bizde yemek hazırlıyoruz, kıskandıracak ya, boşuna kumam demiyorum ben ona...

huzurla uyudum dün gece :)

ev, babam ve bana emanet olursa...


annem pınarcan'a yardıma gitti cumartesi günü
bizde eve temizliğe yardımcı gelmez, annem hiç bugüne kadar böyle birşey yapmadı, bize de hadi kalkın temizliğe demedi, herşey kendi halletti ve ev hep çiçek gibi oldu :) Pınar da bu alışkanlığı devam ettiriyor, hadi annem ev hanımı, ama Pınar çalışıyor bir eve tek başına yetebilmesi mümkün değil, bu sefer annemden ona destek geliyor :) bütün evi tülünden perdesinden yıkayıp, silip, süpürüp, paklayacaklar

akşamdan tembihliyim, bak çayı hazırladım sadece demleyeceksin, babanın ekmeği şu tuzsuz olan, şu kadar dilim vereceksin, onun peyniri bu, zeytinin limon ve yağını tazeledim elleme, makineye at tabakları başka bişey yapma

tamam anneeee dedim gerizekalı mıyım ben yaa da dedim gülüştük ben uyarayım da dedi

sabah bi baktık erkenden gitmiş annekuş
malum gideceği mesafe büyükçekmece-bostancı :)
08:45 te kalktım babama kahvaltı hazırlayacağım, hazırladım herşeyi, yumurta yapayım mı baba dedim olur dedi, gittim mutfağa tava arıyorum, annemin her zaman yaptığı tavayı bulamadım bi tane küçük bi tava buldum onda yaptım (utanarak yazıyorum hayatımda ilk defa ben yaptım, hep izlemiştim), biraz fazla pişirmişim, ama pul biber attım içine babam sever bari acı tadı alsın da beğensin, bi de diyorum bak annem sana bu kadar acı yapmazdı bunu, hııı diyo kısaca (içinden olsun, onun yumurtasını acısız da olsa tercih ederim dediğine eminim) 2 tane domates doğradım çok oldu ama olsun yeriz dedim, baktım kaldı baba domates yesene dedim yedim ya dedi olsun bak kalmış ekmeksiz ye dedim tuhaf tuhaf baktı yüzüme :)

neyse kahvaltı bitti sıra geldi çaya, biz çayı kahvaltıdan sonra içeriz, herkese tuhaf gelir ama böyle alışmışız :) demliğin içinde hazır ya ben kaynayan suyu döktüm içine, bu işlemi yapalı epey de zaman geçti, bardağa döküyorum döküyorum açık (allahım kaderim mi bu yaa) babaaa demlenmemiş daha bu diyorum, olmuştur çok zaman oldu diyor, bende sırf dem koyup götürüyorum çayı, anlıyo tabi renginden, annen çayı az koymuştur sende suyunu çok koymuşsundur olsun ver içerim diyor, ben kedi gibi mutfağa gidiyorum, kendime söylene söylene baksana içinde ne kadar çay var diye...

neyse çayın altını kısıp odama geçiyorum hazırlanıcam, eminönüne gideceğim oradan da uyuyakalmış, maça gidememiş sevgiliye :) tam çıkarken babamın boş bardağını görünce çay aklıma geliyor bi gidip bakıyorum, durum aynen şu
- 5 dakika sonra yanmaya hazır bir çaydanlık,
- 5 dakika sonra uyumaya hazırlanan bir baba ve
- 5 dakika sonra evden çıkmış olacak ben


Allahım diyorum sen annemi başımızdan eksik etme :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...