31 Aralık 2009 Perşembe

yeni, her şey yepyeni


bugün yılın son günü benim için bir de işyerimde son günüm bugün itibariyle ayrılıyorum buradan...

durumun çok normal görünmediğinin farkındayım :) ama yolunda her şey
huzursuz değilim asla, rahatladığım ise kesinlikle söylenebilir..

peki ne yapacağım, kesinleştiği anda ilk buraya yazacağım zaten :)

bunun dışındaaa

bak 2010 senden büyük beklentilerim var,
bu sene çok huzurlu olalım, sakin olalım, telaşsız, paniksiz, sıkıntısız olsun her şey, bi de biz hadi evlenmesek bile ona doğru bir adım atalım

ben daha çok uyuyayım, daha az yorulayım, dakika hesabı yapmayan patronlarla karşılaşayım :)

gereken her türlü şeyi yapmayı düşünüyorum, kırmızı don giymekten nar patlatmaya kadar, Esra gibi gözlerimi kapatıp gülümseyerek çook içten dileyeceğim dileğimi :)

şuraya da bir noel anne görseli bulayım dedim, hepsi çıplak be
kardan adam zaten koyamam, havaya bak güneş var :)

heh buldum, bak 3 tane ağaç, bir Lale'nin, biri Ayşegül'ün, diğeri de benim :)
altında da dileklerimiz...

unutmadan, hediyeler o kadar aceleye geldi ki, atladığım unuttuğum mutlaka olmuştur, onları da telafi edicem, bi yandan işleri devrederken üstelik gece yarısı işten çıkıp bişeyler almaya çalıştım, unuttuklarım için şimdiden affola...

herkese iyi yıllar dilerim, ne istiyorsanız daha aklınızdan geçerken olsun, "başka şey istesem olacakmış" lafını daha sık söyleyin

Lale, Ayşegül, Seda Vol. 2

.
konuşuyoruz,
.
planlıyoruz,
.
heyecanlanıyoruz,
.
sabırsızlanıyoruz,
.
arıyoruz,
.
soruyoruz,
.
korkuyoruz,
.
gaz veriyoruz,
.
mutlu oluyoruz...
.
çok yakında :)



30 Aralık 2009 Çarşamba

bugün gelen mailler...




Tedaaaaaaa


ya da


Sedaaaaaa başlıklı


veeee nasıl güzel sözcükler var içinde nasılll...




hihihihih

pek bi kokoşum

yeni yılda...
:)
sevgili
kardeşim ve eniştem bana şahane bir hediye almışlar
valla fotoğrafını çek(e)medim, uygun bişeyler ile giyip çekeceğim
zaten daha şimdiden eniştemle neyle giyilir, nasıl giyilir diye kapıştık :)))) bilmiş...
onun dediği gibi giyip çekerim artık

ne mi almışlar ?
kürk yelek hem de leopar desenli
:))
tam benlik...
yakın zamanda gerçek kimliğime kavuşuyorum inşallah, eski motivasyonuma, lakaplarıma, süsüme püsüme dönüyorum...


peki ben onlara ne aldım ?
:( hiç bişey
hadi Pınar'a kolay, ısmarlıyor da, Burak'a hediye almak, beğeneceği bir hediye almak benim için dünyanın en zor işi
sevgilimde bu kadar zorlanmıyorum yahu, gerçi sevgilim de mızmızdır, her şeyi giymez ama Burak kadar değil..

29 Aralık 2009 Salı

bu kadar tembellik olmaz


dedim ya geçen gün, hiç bişey yapasım yok
iş ile ilgili durumlar, uykusuzluk, trafik, zaman yetmemeye başladı
kafam o kadar dolu ki, her şeyi ama her şeyi unutur hale geldim
.
Lale aradı geçen gün, birini aramamı istedi, sonra bana haber ver olur mu dedi, ben ne yaptım, arayacağım kişiyi aradım ama sonra Lale'ye haber vermeyi unuttum, akşam saat 6 oldu, kız beni arıyo ben şok, hiç olacak şey mi ?
o saatten sonra yapılacak bişey yok, kaldık öyle, çok üzüldüm, özür de diledim, Allah'tan beni tanıyor, kırılmadı, biliyorum sonsuz kredim var onda..
.
dün akşam çam sakızı çoban armağanı yılbaşı hediyelerimizi bitirdik, nihayet...
daha hediyesini alamadığım kişiler var, asıl onlar son dakikaya kaldı ama napiiim, halledicem bi şekilde
gerçekten burada zaman yetmiyor bana, erkenden alsaydım, ama yok son dakikacıyım ben, annemin deyişiyle yumurta kapıya gelir ben o zaman harekete geçerim...
çekilişte bana çıkan kişiye de aldım, en çok o içime dert olmuştu ya yetişmezse diye, gitti o da..
.
annemin söylenmesinin bir nedeni onun da iki ayağını bir pabuca soktum, çünkü hediyelerin bir kısmı onu da ilgilendiriyor, şimdi hediyeler gitmeden detay vermiiim :))
bu sabah hepsini postaya verdik, yarın ellerinde olur dediler, bakalım...
ben bekleyenlerden daha heyecanlıyım :)
.
bi de kart amayı unutmuşum, haydaa oturdum kart yaptım hamaratdiva'da gördüğüm ve hatırladığım kadarıyla, neti açıp bak di mi, olur mu notebook'un kablosu Lale'de kalmış, pil sıfır...
yaptım bişeyler, umarım beğenilir, bu arada saat 23:50 falan, oda darmadağınık, ipler, kurdeleler, kağıtlar, kargo poşetleri, kımıldamaya yer yok :) babam kaçtı gitti odasına :)
.
yatağıma yattığımda saat 02:00 olmuştu, kargo sabah 08:30'da açılıyormuş, işten 1 saatliğine izin aldım gittik annemle birlikte, biraz büyüktü de paketler :) adam sabah sabah gözlerini pörtletip baktı bize, kapılardan sığmıyorduk :))

hallettim işe geldim, biraz hafifledim sanki :)
.
tiyatroya gittik ya onu da yazmam lazım bi ara...
.
bu da hediyelerden bir kare :) oynadım üzerinde ki anlaşılmasın :)
.
unutmadan, benden paket gelecek arkadaşlarım için şöyle bir uyarı yapsam ayıp olmaz di mi ?
.
paketi makasla açarken dikkat edin olur mu, içindekini kesmeyin :)
.
heyecanlı bekleyiş başladı bende...

26 Aralık 2009 Cumartesi

hediyem geldiiii


biri dürtükledi galiba yaz diye, yazamıyorum dedim döküldüm :)

sevgili Primarima bir yılbaşı çekilişi yaptı ya hani...
işte o hediyem geldi (ben pazartesi gönderiyorum :( geç kaldım biraz)
ama ne şaşkınım ben
annem aradı sana bir kargo geldi dedi, aaa kimden dedim, amerikadan mı ? moonsun'dan kesemi bekliyorum.. yok diil dedi Ankara'dan, Allah Allah dedim adı yazıyor mu ? Funda adı dedi yine Allah Allah dedim, anne açsana pakedi bak bakiiim içine dedim heyecanla, ay baban açtırmadı sana gelmiş diye dedi, ay ne bakıyorsun sen ona aç yahu dedim :)
annem ayrı heyecan ben ayrı :)

açtı hıım çok güzel söylemem gel gelince görürsün dedi, ne gıcıksın anne dedim :)

eve gittim bi baktım şahane !
müzik çalmaya başladı kapağı açınca, nasıl gülüyorsam annemle babam beni izleyip bana gülüyorlar, valla çocuk bu diyo babam :)
nasıl güzel, nasıl sıcak, nasıl mutlu oldum anlatamam
bu arada hala aklıma gelmiyor neden geldiği


Funda bir not yazmış ve altına renginle renkli hayat diye imza atmış, girdim bloguna mail adresine baktım ve mail attım, hem teşekkür ettim hem de ev adresimi nerden buldun kuzum diye sordum (bilmeyenler varsa söyliiim ben eskiden sarışındım) hala aklıma gelmiyor çekiliş, sağolsun Funda tüm inceliğiyle açıkladı, heeee dedim çekiliiiişşşş :)))))
buradan tekrar teşekkür ederim Fundacım, bayıldım, çok beğendim, çoook mutlu oldum, seni tanıdığıma da çok sevindim :) enteresan bişey daha gördüm Funda'nın bloguna bakınca, aynı günlerde Yasin Suresi'ni okuyup aynı şeyleri hissetmişiz, ne güzel...
bir teşekkür de Primarima'ya, çok uğraştı ama ne güzel mutluluklar kattı insanların hayatına :)

muz da verebilir miyiz ?

Dün gece Hilal'lin doğum gününü kutladık
yengeç gibi yanaştılar yanıma Tuana ve Hilal
rahat davransınlar diye nasılsınız kızlar, anlatsanıza neler yapıyorsunuz, okul nasıl gidiyor, aaa Tuana duyduğuma göre okumaya başlamışsın falan diye konuştum da konuştum
anında havaya girdiler, 1 dakika sonra bomba geldi, bu pazar bi yerlere gidelim mi ?
:)
bu pazar olmaz dedim işim var ama haftaya olabilir
hatta Pınar ablanın bir planı var, cumartesi buluşup olan gidelim, onda kalalım, pazar günü de hayvanat bahçesine gidelim dedim
Tuana hemen atladı ben annem olmadan kalmam :( peki dedik annesiyle bakışarak ısrar etmeden, başka bir çözüm buluruz, ama pınar çok mutlu olurdu dedik, düşündü bi an güldü sonra, ama evet demedi, şimdilik..
.
sonra sormaya başladılar, hangi hayvanlar var, biz şu dev akvaryum var ya ona gittik, bayıldık falan...
o var mıdır, bu var mıdır bir sürü soru geldi
en enteresanları ise Tuana'dan geldi
.
zürafaya binebilir miyiz :)
maymuna muz verebilir miyiz :)
zürafaya binebileceğinizi sanmıyorum ama maymuna muzu görevliler izin verirse veririz dedim, tamam o zaman hemen yarın muz alalım dedi ve annnneeeee diye annesine koştu
.
çok güldürüyor bu kızlar beni

ve Tuana'yı bana benzetmiyorlar mı, eriyip bitiyorum ben :) bayılıyorum bu kıza

akşam anneme dedim kızım olsa çok isterim Tuana gibi olmasını diye

nasıl zarif nasıl zarif anlatamam
şahane bir elbise giymiş, ayağında ev ayakkabıları çıtır mı çıtır bir görüntü :)

uuuuffffffff


noluyo bana bilmem
yazacak bir sürü şey var yazacak ben yok
canım bişey yapmak istemiyo
böyle bişey olaiblir mi yahu
bi anda çok heyecanlıyken bir konuda, aklıma başka bir şey gelip tüm o heyecanımı yitirdiğim gibi sıkıntılı tatsız tuzsuz olabiliyorum
bi dünya fotoğraf, bir sürü konu, hiç içimden gelmiyor yazmak
yılbaşı üstü ne bu şimdi
bi heves hediye olayına başladım, postaya bile veremedim duruyo evde hepsi

bugün tiyatroya gidicez
atlayıp zıplıyor olmam lazım di mi ?
işe geldim, makyaj bile yapmadım..
sevgilinin de sesi bir tuhaf, en büyük etken o tabi böyle olmamda
bişeyim yok diyo, bilmez miyim ben onu...

amaaaannnnnnn
kendimden sıkıldım be

23 Aralık 2009 Çarşamba

biletler cepte...


olleeyyy
kandırdım sevgiliyi
methini çok duyduğum bir oyuna gidiyoruz kısmetse
yorumları okudum süper diyor herkes, memnun kalmayan 1 kişi bile yok
ama benim mızmız sevgilim, film seçimlerinden sonra bana güvenmeyerek bak sıkılırsam 10. dakikada çıkarım dedi :) tamam dedim söz sıkılırsan çıkacağız

izleyicilerden biri 10 yıldır böyle güldüğümü hatırlamıyorum demiş
onlara güvenerek pek emin konuştum :)

bakalım...
inşallah biz de çok güleriz :)

çok seviyorum tek başıma alışverişi

abarttım ama biraz
.
baktım sevgilinin geleceği yok, pazartesi akşamı İkea'ya gittim tek başıma, dün akşam da Cevahir'e...
.
ooohh bi güzel dolaştım, bissürü şey aldım, hala da eksiklerim var, daha uğramadığım mağazalar var
komik bi görüntü farkındayım, elimde listeyle geziyorum :)
.
hele İkea'da kumaşları ölç, biç, kes, o kumaş topunu döndüreme, pek bi uğraştım, aaa bi de sürekli annemle telefonda konuştum, paltom kocaman (yine dedim, otomobil alıcam!) o kocaman sarı poşetlere koydum paltomu, çantam da kocaman, boğuştum, dedim tanıdık biri görse rezil oldum :)
.
saat 7 de işten çıkıp gitmek işkence resmen :( saat 8 i buldu gitmem, e dön dolaş kapanışa yakın çıktım, bu arada forum istanbul'un içinden geçtim mecburen, yaya gidilince güzergah öyle, orayı da beğendim, bigün de orayı tavaf edicem :)
.
dün akşam da cevahir'e gittim, gündüz Lale'deydim, akşamı buldu yine çıkmam Laleden, ama lak lak etmedik çalıştık valla, sonra sevgiliye uğrayayım dedim, çok yorgunmuş uyumuş, yine sürpriz yaptım ona gittim bi kere öptüm kaçtım, istikamet cevahir, pek sevdiğim söylenemez orayı ama işimi görüyor, kapanmasına 15 dakika falan vardı sevgiliden uyarı mesajı geldi, git artık evine diye :) kıyamam ona, uyuyo ama aklı bende :)
.
listenin bir kısmını 2 günde bitirdim, indirim lafını ve ucuz fiyatları duyan annem perşembe günü de böyle bir program yapsak mı dedi :) üst üste alışveriş bu bünyeye fazla gelir mi ?
.
hiç sanmam :)

22 Aralık 2009 Salı

Lale, Ayşegül, Seda...


az kaldı...
yeni yıla yeni haberlerle girmeye çok az kaldı
:)

çok mutluyum, çok umutluyum...

müzik grubu falan kurmuyoruz ehehe

uğuru kaçmasın diye kesinleşmeden yazmıyorum
çalışıyoruz....

19 Aralık 2009 Cumartesi

dün gece ne rahattım...

o yağmur kıyamette eve gittim, kuzenime gidecektim kahveye..
yoldan aradım, benim gelmem çok geç olacak yarına erteleyelim, vakit daha bol olsun dedim, anlaştık...
adım adım trafikte eve gittim, 20:30 falandı saat.
yemek ye, maça bak, banyo yap derken aklıma geldi uzun zamandır Yasin Suresi okumuyorum ben
arada eser bana okurum, annem ve Pınar der; bu yine bişeyler adamış, yok yok canı sıkıldı bişeye kesin, yorum yapar dururlar..
içimden geldi akşam öylesine okudum, arapça bilmediğim için Latin harfleriyle yazılmışını okudum
duamı da ettim sonunda, her şeyin hayırlısı ne ise o olsun dedim...

yattım
o kadar rahatlamıştım ki, uzun zamandır başımı yastığa bu kadar huzurlu koymamıştım,
dedim seda, sadece evrene pozitif mesaj yollamakla olmuyo, arada aç böyle oku..
başımı yastığa koyar koymaz böyle rahatça uyuyacağımı, böyle hafifleyeceğimi bilseydim çok daha önce okurdum dedim

iyiyim....

18 Aralık 2009 Cuma

sonra Seda kıskanç...

kıskanırım tabi :)
eniştemin yazdığını gördüm sabah sabah, demiş ki Fenerbahçe'nin voleybolcu kızlarına;

Sen kalk ligde tek set vererek puan kayıpsız lider ol.Üstüne kalk Şampiyonlar Ligi'nde set vermeden 3 maçta 3 galibiyet ile lider ol.Mükemmel oyna;takım ol,mücadele et,savaş,taraftarda heyecan yarat..Bunlar yetmezmiş gibi bir de taraftara beste yapıp maç bitiminde tribüne gelerek söyle..
Ne diyim ki;GURURUMUZSUNUZ !


hemen yorum yazdım
kesin mest olmuşlardır kesin, mutlu mesut çıkmışlardır o salondan, bir sonraki maç nerede ? hemen gidelim, kızlara destek olalım, hadi yeni pankart yaptıralım, engin hadi yeni beste yap, havada uçmuştur bu cümleler adım gibi eminim, kızların fiziğini falan kıskandığım yok görüldüğü gibi, o kadar olmadım daha, çüş derim kendime herkesten önce :)
ama diyorum ki biz yıllardır tüm sevgi sözcüklerini sıralarız, aşkım, balım, böceğim, sevgilim, bitanem, hayatım, sevdiğim diye... şu kızların tezahüratı kadar etkili olmaz

kıskandım mı ?
evet, hem de çok
hıh

17 Aralık 2009 Perşembe

bir tek ben mi benzetiyorum ?

.
asla kötü niyetli değilim, lütfen yanlış anlaşılmasın
nihat odabaşı da çok beğendiğim fotoğrafçılardan birisidir, Ayşe'nin şahane fotoğraflarını çekti mesela...
.
amaaa
acı aşk filminin afişini gördüm hani şu sıralar gündemden düşmeyen afiş, bu bana bir şey hatırlattı dedim, 5 saniye sonra buldum, desperate housewives dizisinin 2. sezon cd kapağındaki fotoğrafa çok benziyor...
.
üşenmedim budum, bu dizinin delisiyim bilenler bilir, direkt bana onu anımsattı..
bir tek ben mi benzetiyorum diye sormadan edemedim

:)






15 Aralık 2009 Salı

çok içten diledim herhalde :)


nasıl mutluyum anlatamam

bahçe de bahçe yazıp durdum, hatta az önce, geçen sene yeni yıl için ne yazmışım diye bakayım dedim, yine bahçe demişim

şimdi iseeee Allahım sana şükürler olsun diyorum, 2009'da olur inşallah demişim oldu işte :)

bahçemiz var artıııııııııkkkkkk

nasıl sürpriz oldu nasıl, birden çıktı ortaya..
babam yemek yemedi sevinçten :)

Pınar da artık sanalı bırakıp gelir bizim bahçede eker :)))

geceden edit :
şimdi babamla detayları konuştum, satın almayacakmışız, bu bahçenin sahibi arkadaşı zaten tarımla uğraşıyormuş, artık bütün bahçelere ekmeyecekmiş, babam daha önceden ona da haber bıraktığı için, gel demiş ek istediğin gibi, bizim eve de çok yakın, para ödemeyeceğiz, sahibi olmayacağız ama dilediğimiz gibi ekip biçeceğiz... Tamam dedik buna da razıyız, yöntem hiç fena değil :)
en kısa sürede gidip fotoğraflarını çekeceğim. İlk ekin Mart ayında soğanmış :) işaretledik bile takvime

dedim ki bak baba benim bahçeyi yazdığım bi yer var, oradaki arkadaşlarımın da çocukları, yazın gelirler bahçeye oynarız onlarla di mi dedim, sen deli misin bayılırım dedi, o zaman dedim defdef, tibet, nehir, yaz, asya hepsi gelir
gelsinler ne oynarım ben onlarla dedi, yerler organik domatesleri, salatalıkları...

gelirsiniz di mi :)

14 Aralık 2009 Pazartesi

dip...


dip...
ben...
gene...
yine...

buraya ne olduğunu yazmak istemiyorum, ama not etmek istiyorum

yeni bir sayfa
hadi bakalım...
umutla...

tüm tatsızlıkların 2009'da kalması umuduyla...

2010'a yeni kararlarla...

biz olarak...

12 Aralık 2009 Cumartesi

Gül'e Ağıt, bu oyuna gidin, şahane....

Dün akşam tiyatroya gittik
Hilal'in anne-babasının davetlisi olarak gittim, hep ben onların kızını götürüyormuşum onlar da beni davet ettiler :) ne kadar nazikler, bin teşekkür...
.
Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi'ndeydi oyun, adı "Gül'e Ağıt"
hani 2004 yılında töre cinayetine kurban giden Güldünya var ya, ondan etkilenilerek kaleme alınmış
.
Dün akşam amcam beni işten aldı, önce burada yemek yedik birlikte, sonra çıktık, Ataköy çok yakın bana hemen gittik, Atrium'a girdik çay kahve derken, annem ve yengemin olduğu grup gecikti, biz oynanacak binaya girdik eyvah dedik oyun 20:30'da, saat 20:29 daha annemler ortada yok, yoldalar trafiğe takıldılar, kurum yöneticilerine gittik sadece 5 dakika lütfen diye rica minnet beklettik, biliyorum yaptığımız ayıp bişey ama 40 kişilik gruptu gelen...
neyse sağ olsunlar, ama sadece 5 dakika diyerek yardımcı oldular, bizimkiler de yetişti..
.
oyun başladı, Güldünya konusunu bilmeyen kimse yok sanırım, dehşete kapılarak izledik, alınacak o kadar çok ders, şükredilecek o kadar fazla durum var ki,
.
oyundan bahsetmeyeceğim, mutlaka gidin, mutlaka izleyin, dram gibi gözükse de oyundan çıkınca o durumda olmadığını için şükrediyorsunuz ve kendinizi hafiflemiş hissediyorsunuz... Aileme, bulunduğum yere, burada doğmuş olmama, babama bir kez daha şükrettim...
.
tüm oyuncuların performansı muhteşemdi, ama büyük abi İrfan'ı oynayan Ali Rıza Kubilay'a ayrı bir parantez açmak lazım, o nasıl oyunu hissetmek, o nasıl rolle bütünleşmek, bi ara Güldünya'yı hamile bırakan adamla tartışma sahnesinde damarları patlıcak şimdi bağırmaktan dedim, o ses, o mimikler anlatamam...
.
Bi ara Gül'e ve annesine karşı olan tutumu, davranışı yüzünden sinir oldum, kadınlar hep yerde oturuyor, süklüm püklüm, ezik... yanımda oturan anneme dedim ki, ay beni tutma ben bu abiyi sahneye çıkıp dövmek istiyorum..
.
oyun bittikten sonra oyuncular selam verirken gözüm İrfan karakterini oynayan oyuncuda, yürüyüş tavır falan oldukça cool, dedim iyi yapmışlar bu çocuğu seçmekle :))
.
Gül karakterini oynayan Elif Ürse'de çok tatlı bir kız, o kadar güzel gamzeleri var ki, annem dedi halbuki gülünce ne güzel kız oluyor, gamzelerin güzelliğine bak, hep gülse ya....
.
hatta ara olduğunda sevgili ile konuştuk, dedim hiç bana göre değil, çıldırıcam, kadınlar eziliyor, demokrasi yok burada, cevap veren hakkını savunan kadın yok, hizmetçi gibi hepsi, köle hatta, güldü gör seda hanım göörr dedi :)
.
oyun bitti dışarıya çıktık, araçlarımız gelene kadar herkes sigaralara saldırdı (ben değil tabiki, hayatımda içmedim) bu arada bi baktık yan kapıdan oyuncular çıkmaya başladı, bizim çocuklar fotoğraf imza olayına girdiler :) çocuk onlar dedim yapsınlar hem oyuncuların da hoşuna gider, hadi gelin ben de fotoğrafınızı çekeyim dedim, gittik yanlarına, herkes Gül'ü ve İrfan'ı oynayan oyunculara koştu doğal olarak, dedim ya gamzeleri falan çok tatlı bir kız Elif Ürse, herkesle gülümseyerek fotoğraf çektirdi, ama İrfan yani Ali Rıza Kubilay ne kadar nazik olsa da cool davranmaya devam :)
.
çocuklar dedim, bizimkiler 12 yaş civarındaydı, gerekli mesajı aldıklarından emin değilim, deli karakterine ve damat adayına çok güldüler, hem de abartılı güldüler, sanırım onlar komedi kısmına takılıp kaldılar :)
.
sözün özü, bu oyuna gidin, bilet fiyatları da bu kadar ucuzken, evde oturup boş boş televizyona bakacağınıza gidin, ayakta alkışlamazsanız, beğenmezseniz bana söylenin..


İletişim bilgileri ve oyun tarihleri :

Bakırköy Belediye Tiyatroları
Yunus Emre Kültür Merkezi
9. Kısım Ataköy


Telefon : 0 212 661 19 41
Gişe Telefon : 0 212 661 38 94


16 Aralık Çarşamba 20:30

20 Aralık Pazar 15:30

16 Aralık Cumartesi 20:30

30 Aralık Çarşamba 20:30

Bilet fiyatları :

Tam 6 TL
İndirimli 4 TL

11 Aralık 2009 Cuma

Kayseri'de yaşayan kimse var mı ?


bişey soracaktım da....
:)


buraya bi huhuuu diyebilir mi acabaaa :)

8 Aralık 2009 Salı

Hilal'le sinema

.
seri gibi oldu :)
Hilal'le tiyatro, Hilal'le sinema...
.
geziyoruz hep...
bu sefer teklif ondan geldi
cumartesi günü bir telefon, ablaaa pazar günü tiyatroya ya da sinemaya gidelim miii ?
tamam dedim gidelim :) ama aklıma bir şey geldi, Hilal'i o akdar tiyatroya götüren biz bir kez olsun sinemaya götürmemişiz, 3 yaşında tiyatroya gitmeye başlayan bir çocuktan bahsediyorum. O zaman sinemaya gidelim dedim, değişik bir film varmış, Hilal sevinince durduğu yerde zıp zıp zıplar, hissettim zıpladığını :)
.
buluştuk pazar sabahı bizde, kahvaltı ettik, capacity'deki sinemaya doğru yola çıktık, Hilal uzun yoldan nefret ediyor, hadi gelmedik mi daha çok mu var sürekli sorup duruyor, dedim bu sefer 1 otobüs ve 1 taksi ile gideceğimiz yere varıyoruz, pek sevindi :) kısa sürede gittik gerçekten, biraz erken gittik
.
filmimizin adı Köfte Yağmuru ve 3D özelliği var
dedim ki kendi kendime hep böyle olduğunu düşünmez inşallah :)
aldık biletlerimizi daha vaktimiz var diye dolaşmaya başladık, bir tane oyuncakçıya girdik, 1 yaşına basan Eloşumuza hediyemizi aldık, bu arada Hilal'e de bişeyler aldık, bana kokoş der hep Hilal, kendisi de adım adım peşimden geliyor :) aldığımız şey renkli takma tırnak :)


neyse epey mağazalara baktıktan sonra filme girdik, ben çok beğendim, Hilal'e fikrini sordum (hep yaptığım gibi, yorumlasın istiyorum) çok güzeldiii dedi ve ekledi ama bence adı yemek yağmuru olsa daha iyi olurdu :) film sırasında dedim ki; bu burgerler ne yaa acıktım, ben de dedi, ağzından almak istediğim de buydu zaten, ben burger falan yemem çünkü :)
.
yemeğimizi de yedikten sonra hadi gidelim artık dedim, yaa dolaşalım biraz dahaa dedi, peki dedim girdik mağazalara, sıkılır yahu niye dolaşıyor bu kız dedim tamam artık geç oldu, yarın okul var dedim, geziyorduk işte dedi, gülmeye başladım, alışveriş canavarı mı kaçtı içine ne dedim, o sırada annesi arayıp nerelerdesiniz deyince çıktık, hanım yine taksiyle gidelim dedi, ona da peki dedik, atladık bize geldik..
.
annem oyuncaklara bayıldı, ama Hilal'e yarın okul var bence sen bu takma tırnakları haftaya tak dedi, var mısın iddiaya dedim anneme Hilal değil 1 hafta 1 saat sabredemez :) baktım melül melül bakıyor, gel hadi gel dedim, takalım, zıpladı hemen, taktık, işte böyle oldu, çok beğendi, bir sırıtış yüzünde, bardağı tutmaya çalışıyor, benim notebookta yazmaya çalışıyor falan :)
.

Hilal bunların oyun/oyuncak olduğunu biliyor, yeni bir Suri yaratmaya niyetimiz yok merak etmeyin :)

bir sonraki programımız Darıca Kuş Cenneti..
Tuğba yazdıktan sonra, hadi dedik daha ertelemeyelim...

7 Aralık 2009 Pazartesi

5 Aralık





5 Aralık
Dünya Mühendisler Günü mü ?

bilen var mı ?




ben yalan yanlış duyup, sevgili mühendis beyimizin gününü kutladım ama...

:)

pazartesi'nin ilk kahkahası



Yeniay'daki Edward'ı Yılmaz Morgül'e benzeten bir arkadaşım var...
Blazer ceketi ve bembeyaz suratı yüzünden....


ofiste pc'ye bakıp kahkaha atan tek şaşkın benim
:)

6 Aralık 2009 Pazar

kitap okumak...


hani derler ya, ay vaktim yok kitap okumaya nasıl deli olurum, çoluğu çocuğu olanları ayrı tutuyorum ama insan kitap okumadan nasıl durabilir bilmiyorum
diyorum da bu sene kitap fuarına evime 15 dakika uzaklıkta olmasına rağmen gidemedim, iş yüzünden :(
.
ama bu elbette okumama engel değil, hep vardır elimde bir kitap, Burak şaşırır hatta :) okuduğuma inanmıyor bile olabilir
çok sararsa kitap gece gündüz okurum (itiraf ediyorum işyerimde masanın altına saklayarak okudum bitmek üzere olan kitabın son 5-6 sayfasını)
.
ama bazen öyle kitaplar oluyor ki, ııh yok ne kadar zorlasam da gitmiyor, bu biraz da kitabın fazla pazarlama yöntemiyle satılmaya çalışılmasına tepkim olabilir, yok olmuyor, elif şafak, orhan pamuk okuyamıyorum işte, sürükleniyor elimde.. olasılıksız yarım kaldı mesela... secret falan elimi sürmem, böyle garip bir önyargım var, kitabın bu kadar reklamı, pazarlaması olmaz..
.
kitap tavsiyesine çok güvendiğim isimler vardır, başta Selma teyzem, Lale, Güzel...
Lale; elimde bir kitap var mutlaka okuman lazım ama yazarın daha önce yazdığı bir kitap var önce onu oku sonra bunu dedi, her ne kadar devamı olmasa da birinci kitap alıştırma yapmanı sağlıyor dedi.
merak ettim, ilk kitabı verdi ve yolda giderken başla dedi "uçurtma avcısı" adı
.
1 hafta sürmedi bitmesi, ama ben her sabah ve her akşam uzuuuun bir yolculuk yapıyorum ev-iş arası, o arada okuyorum uyumak yerine (bazen uyuyorum tabi) :)
hadi dedim bitirdim diğerini ver, görüşemedik unuttuk derken migrosta gördüm "bin muhteşem güneş" hemen aldım
hani şu ufak boy olan kitaplardan, dönüş yolunda otobüste okumaya başladım ve gerçekten çok etkilendim
.
mutlaka okuyun derim, yani çok üzüldüğüm yerler de oldu, 2000 yılından bahsediyor yahu biz bu tarihlerde gümüş griye bulanmış milenyum yılımızı nasıl kutlasak diye düşünürken oradaki kadınların çektiği eziyeti okuyunca yok dedim tarih yanlış herhalde...
.
okudum ve bulunduğum coğrafyada yaşadığım için şükrettim, babama, sevgilime, enişteme, amcamlara, dayıma ne bileyim erkek arkadaşlarıma şükrettim...

bu arada kitap ayracım nasıl :) Lale uzakdoğu seyahatinden getirmişti, çok güzel, çok seviyorum onu :)


bu kitap kılıfımı da annem dikti, masa örtülerinden artan kumaşlardan :) bloglardan birinde gördüm (hatırlamıyorum :( hangisi) dedim diker misin bu tarz bişey, çantama atıyorum kitabı, hem ayraç zarar görüyo :) dikti ve gerçekten çok kullanışlı oldu, ellerine sağlık canım benim..
.
sırada Türkan Saylan ile ilgili olan Ayşe Kulin'in kitabı var
.
annem ve dikişle ilgili yeni projelerim var, sürpriz :)

4 Aralık 2009 Cuma

üstümdeler, ne yapacağımı şaşırdım



olumlu, pozitif, güzel şeylere verdim kendimi
mesela sevgili moonsun şahane bir şey yapmış
uzun zamandır diktiği birbirinden güzel, rengarenk keseleri değişik bir yöntemle satıyor
mehmetçik vakfına bağış yapıyorsunuz, dekontu moonsun'a gönderiyorsunuz veee fotoğraftaki keselerden birini seçiyorsunuz

aldım bile...
24 numaralı kese beniimmm
:)

iyi hissediyorum..


bizim çikolatalar hala sorunu tam olarak çözmeye yetmedi de.....

sevenim çok mu ne :)


Recep abiden bahsetmiştim hani

gafama guş gonduran Recep abi, gizli genel müdür diyorum ben ona, çatır çatır konuşuyor patronla, bi de adama sen diye hitap etmiyor mu, dumur ediyor beni, mutfak sorumlusu diyoruz ona ama ııh şirketin sorumlusu, her şey ondan soruluyor ve gariptir her şeyi biliyor

önceden çok titizim diye uyuz olmuş bana

çay gelen bardak lekeli diye geri gönderdiğimde, müşterinin yanında maden suyunu çakmakla açtı diye ters ters baktığımda (olacak şey mi ama, iyi ki arkadaşımdı müşteri), temizlik görevlisi Sevim ablayı her daim koruduğumda eyvah demiş, çekeceğimiz var bundan :)

sonra birbirimizi tanıdıkça sevdik, maden suyu konusunda da hak verdi bana, "biz alışmışız burada 90 tane adam çalışmaya, ne senin gibi hanım (avrat diyodu da düzeltti artık hanım diyo, gözlerimi devirip bakmayayım diye) geldi ne de böyle müşteri geldi bugüne kadar, napak alışık değiliz" dedi..

servis tepsisi olayımız var ki ona hiç değinmiyorum bile, hani şu kahvelerde üç tane sapı bir noktada birleşen, parmaklarını tepedeki halkaya takıp sallayıp getirdikleri tepsiler var ya onunla servis yapacaktı benim müşterime, elinde görür görmez masadan kalkıp koridora bir koşuşum var, delirdin herhalde diye :) gittim deri kaplı olan tepsilerden aldım, inat etti kullanmadı, servis yapmadı Sevim ablaya yaptırdı, canıma minnet dedim :)

pek didiştik ama sonra çok iyi anlaşmaya başladık, 3 tane kızı var, benden büyük olanı da var küçük olanı da, torunu var yahu Recep abinin :)

bulunduğumuz yer kocaman bir bina, içinde ne varsa onunla yetinmek zorundayız, çorabın mı kaçtı maalesef kaçık çorapla gezmek zorundasın, bakkal, büfeler, lokantalar var yiyecek adına o kadar, başka bir şey yok, geçenlerde bir gün aradım yaa benim canım çatal istiyor dedim, aboo nerden bulacağam dedi, uuff tamam bulma dedim kapattım telefonu, ertesi gün ikindi gibi çayımı getirdi hani çatal dedim kız yok sordum bütün büfelere, börekçiye dedi, iyi napalım yemiiim bari dedim, gitti...

ertesi sabah yine su bardağıyla çayımı getirdi, bir baktım elinde bir paket
bak dedi senin için tramvaydan indim, bildiğim bir pastane var, temiz, her yerden yemezsin diye indim oradan aldım tekrar bindim buraya geldim dedi

bi baktım 2 tane çatal
hani sabah suratsız oluyorum ya ben, nasıl ışıldadı yüzüm gözüm
çatalı geçtim Recep abinin yaptığı..
sevindim, mahçup oldum, utandım, mutlu oldum
dur dedim fotoğrafını çekicem, onunla da dalga geçti, bak dedi o kadar da suratsız olmuyormuşsun :)
nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim

yedim hemen tabi, gerçekten çok lezzetliydi, normal çatal işte di mi
ııh çok farklıydı tadı :)

3 Aralık 2009 Perşembe

dün İstanbul'u gezdim ayağımda topuklularla...


deli gibi koşturdum dün
saat 16:00'da Yenibosna'dan çıktım
metrobüse bindim
Mecidiyeköy'de indim
dün bahsettiğim pardonu gerçekleştirdim (değişik bir çikolata kutusu aradım Cevahir'de, ne Tepe Home'da bulabildim ne başka bir mağazada, neyse sonunda bir kırtasiyede buldum)
çok vaktimi aldı, koştur koştur, çikolata doldur, aa sonunda bir sürpriz, sevgili evde yok, napiiim artık dedim bırakırım eve, eline geçince de sms ile pardon derim
Cevahir'den çıkıp Fulya'ya yürüdüm, eve bıraktım içi çikolata dolu kalpli kutumu, Melik'e de bin tembih ettim bak sakın açma bozma kurdeleyi diye
oradan çıktım
metroyla Şişhane'ye
Bahar Korçan'a
oradan çıkıp hayatımın hatasını yapıp otobüse bindim
Profilo'ya gitme niyetiyle
adım adım trafik
sinir
indim Osmanbey'de
tekrar metro, Gayrettepe'ye
oradan çıkıp taksiye atlayıp Profilo AVM'ye (dedim taksiciye valla küfür etme saatlerdir koşturuyorum daha yürüyemicem, yok abla sorun değil dedi sağolsun)
allahtan Profilo'da işim kısa sürdü
oradan çıkıp tekrar taksiyle Zincirlikuyu'ya metrobüse
Küçükçekmece'de inip Büyükçekmece otobüsüne binme niyetiyle
ama uyuyakalınca Avcılar'da son durakta indim :)
haydiii oradan da yürü durağa
neyse beni evime götürecek otobüse bindim
o da ne yasemin'in kardeşinin kına gecesi var, düğüne gidemiyorum diye söz vermiştim kınaya gelirim diye
annemi aradım, dedim beni eve yürütme, gel durağa ben bu otobüsten ineyim, Yaseminlere gidecek minibüse binelim
buluştuk saat 21:00
5 saattir İstanbul turu yapıyorum yani...
bindik minibüse gittik, belli bir noktada indik, biz almaya eşi geldi onun arabasıyla eve gittik
evde kına gecesi yapmaya kalkan zihniyete şaşmakla beraber eğlendik
22:15'de kalktık
sürünerek apartmandan indim, nasıl gidicez yaaa diye homurdanırken önümüzde bir ticari taksi durdu, bi baktık babamın arkadaşı, attık kendimizi arabaya :)
nihayet eve geldim

dün gecenin son sözü;
"araba alıcam"

2 Aralık 2009 Çarşamba

birkaç gündür



"kalbimin ucu ilkokul çocuklarının defter sayfaları gibi bükük"

ayşe arman yazmıştı geçenlerde, hoşuma gitmişti benzetme, birkaç gündür hissettiklerimi anlatmak için daha doğru cümle bulamadım

neyse geçecek...


kilit yine benim elimde, ağzımdan çıkacak pardon kelimesinde

biliyorum
yapacağım....

1 Aralık 2009 Salı

newmoon

piknik dönüşü gittik
gülden'de hem alacakaranlık'ı izlemiş ve bunu da merak ediyormuş
beylere kısaca özet geçtik, aşk filmi mi yaa dediler, yok dedim diil, aslında evet biraz aşk filmi ama öyle şapur şupur aşk değil, sinema dünyasına yeni bir yorum eklendi dedi ibrahim "şapur şupur aşk filmi değil" :)

neyse vampir de vampir diye abartarak anlattık ki vazgeçmesinler
ben Gülden'e anlatıyorum, yurtdışındaki bir sinemada jacob t-shirtü çıkarınca sinemadaki kızlar çığlık atıyormuş :) tabiki çıkardığında biz de bakışıp kikirdedik, çığlık falan atmadık :) bella hep ağzı açık, jacob ise çıplak dolaştı..
belki kitabı okuduğum için o kadar da zevk alamadım, ama bunda hayatımda hiç bilmediğim ve o günü bulan baş ağrımın payı büyük, böyle bir ağrı olamaz, sevgili çıkalım dedi yok dedim biz çıkarsak güldenler de çıkacak bitecek birazdan diyorum, konuyu da bildiğim için. çıktıktan sonra ibrahim keşke çıksaydınız yahu dedi bitmek bilmemiş film ona, sıkılmış

neyse bitti ama ben son 20 dakikayı falan hatırlamıyorum.. bu arada ara olduğunda görevlilere ağrı kesici sormuşlar, hani ecza dolabı olmak zorunda ya mutlaka vardır diye, bizde yok eczaneye soracaksınız onu demişler saat 21:00 falan, film bitti çıktık hadi gidelim diyorum ibrahim dur şu az önce bana o aptal yanıtı veren çocuğa öksürük şurubu var mı diye soracağım dedi, o kadar güldüm ki ağrımı falan unuttum :)

filmi beğendim mi ?
bilmem, beğendim, kitabı da okuduğum için pek heyecanlı izlemedim ama güzeldi

enteresan...

bu akşam eve gelirken otobüste uyumuşum
abartıp rüya bile gördüm
yanımda tanımadığım birisi varmış ve biz epey samimiymişiz, sevgili değil yani yanımdaki
birden telefonum çaldı
arayan kim ?
sevgili
hem de hiç aramayacağı bir saatte aradı, yarım saat önce konuşmuştuk, ben yoldayım ve çok nadirdir aradığı..
şaşırdım
çok hemde

dedim içimden; hayatımın ortasında ol hep, doğru zamanda yanımda ol...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...