29 Haziran 2010 Salı

nasıl şımartıldım nasıl anlatamam :)

Konya'ya gittim geldim..
Daha önce de yazdığım gibi sevgilimin kızkardeşi Gamze evleniyor, düğünü vardı...
Ben gider gitmez, evde çok fazla vakit geçiremeden hemen düğünün yapılacağı yere yani Silifke'ye doğru yola çıktık.
ayaküstü tanıştığım halalar ve yengeler kendimi çok iyi hissetmemi sağladılar :) çok samimi ve çok içtendi herkes... iltifatlar havada uçtu, itiraf ediyorum egom tavan yaptı :) ama onlara karşı değil tabi..
.
söylemeye gerek var mı Engin düğünde çok heyecanlıydı ve çok duygusal...
hele ki Gamze'nin kırmızı kuşağını bağlaması için çağrıldığında daha da heyecanlanmış, bana diyor ki insan uyarır, ben de hazırlıklı olurdum, hiç aklıma gelmedi ki benim :)
.
.
bi de Gamze sonrasında kuşağı düzeltmek isterken çiçeğini Engin'in eline tutuşturuverdi, çok güldüm o görüntüye, tutmaz öyle çiçek falan o :)
babası ile tanıştım, huy olarak aynı Engin, pek fazla konuşma imkanımız da olmadı ama.. tam bir asker, çok belli, şu anda emekli ama...
bu da Ayşegül, en küçük kızkardeş, bayıldım ben ona, çok zarif, çok narin ve nasıl güzel.. bi de çekingen birazcık :)
.
Silifke'de düğünün yapılacağı otele yakın yerlerde kuaför aradık bir süre, neyse ki bulduk, bu kez nerede hazırlanacağız sorusu çıktı ortaya, otelde oda ayarlayarak çözdük onu da, oda için pazarlık yapmama pes dedi Engin, dedim gece kalmayacağız, üstümüzü değiştirmek için İstanbul 5 yıldızlı otel parası verecek değilim buraya.. gerçi güzeldi otel, sahil şeridinde, deniz manzaralı falan güzeldi..
sevgilim Ilgın'dan Silifke'ye kadar otomobil kullandı, çok yoruldu haliyle, hem o da biraz dinlenmiş oldu.. aaa arada benzin istasyonunda yakıt olarak benzin kullanılan araca dizel yakıt koyan görevli yüzünden tam 2,5 saat tamirat için bekledik.. neyse tadımızı bu kaçırmasın dedik olayı unuttuk..
.
benim saçım ise 1 saat geçmeden bozuldu, düz saça dalgalı fönü her kuaför yapamıyor, karar verdim...
elbisem siyahtı,upuzun yerlere kadar.. hatta askıları ayarlanabiliyor, dekolteyi birazcık kapattım :) ee şimdi ilk görüşme, usturuplu olayım di mi :) elbisemin birazcıkta kuyruğu var, sevgilimle hiç boy fotoğrafımız yok maalesef, oradaki fotoğrafçı çekti ama göremedik adamı almak için...
.
hazırlanıp aşağıya inince üzerimizde olan gözlerden biraz utandığımı söyleyebilirim, tamam bekliyordum insanların merakla bakacağını ama ne bileyim :)
.
bi de halalarını çok sevdim, beni çok sevdiklerini ve çok beğendiklerini açıkça yüzüme söylediler :) hadi bak sıra sizde diyenlere "bana ne söylüyorsunuz oğlunuza söyleyin" dedim :) Cennet hala aynen şöyle dedi "onu bi tek sen kandırmışsın, evlenmem deyip duruyordu, her geldiğinde bir sürü kız gösterdim ona, istemem dedi" kahkahalarla güldüm, bana söylemeyin bari dedim :)
.
kısacası çok güzeldi, iyi ki gitmişim...

22 Haziran 2010 Salı

Konya yolları gözüktü bana

Sevgilim Konya'lı ya hani...
ailesi de orada yaşıyor...
haftasonu kızkardeşinin düğünü nedeniyle Konya'ya gidiyoruz, ben ilk defa gideceğim, haliyle ailesiyle de ilk defa tanışacağım :)
heyecanlı mıyım ?
hem de nasıl :)

aslında 2 düğün olacak, birisi yarın akşam Konya'da, diğeri Cumartesi akşamı Mersin'de
sevgilim ikisine de katılacak doğal olarak, ben Cuma akşamından Konya'ya gideceğim, ailesiyle tanışıp, sonra onlarla birlikte Mersin'e geçeceğiz..

Pazar günü Viaport'a gittik, ben kıyafetimi hazırlamıştım bile :) sevgiliye yeni bir takım elbise aldık, tüm alışverişimizi tamamladık, sabırsız sevgilimle biraz zor olsa da... sevmiyor bu tür alışverişi, giy çıkar, renk seç, gömlek uydur, peki ya kravat derken geliyorlar ona, bi de ben kravatı mendilli alalım deyince bi of çekti :) beni de bıraksalar sabatan akşama kadar gezerim :)

maaile gittik, çok komiktik ama, sevgili hani şu ticari araçlar var ya, Hyundai bir minibüsle geldi
Pınar ve Burak'la konuşmuştuk zaten, onlar gelecekti, bi de Lale katıldı bize, cümbür cemaat pikniğe gider gibi gittik, çok eğlenceli oldu ama :)

alışverişimizin ortasında kasırgaya yakalansakta, hava dindikten sonra yine devam ettik :) ben böyle bir doğa olayına şahit olmamıştım, birden yağmur yağmak ne kelime, yere monteli güneşlikler yerinde söküldü..

çok uygun fiyatlı şeyler de bulduk, İnci'deki deri kemerleri 11 TL'ye aldık, bulmuşken her renginden aldık :) Pınar İpekyol'dan şahane bir takım aldı, fiyatını hatırlamıyorum ama.. sevgilinin takımını ise Cacharel'den aldık, 300 TL onun fiyatı da ve bence gerek kumaşı gerekse modeli şahane...

Pınar ve Cacharel'deki gömlek konusu çok komikti, haklıydı ama kız :) gömlek denemek istiyoruz küçük bedeni veriyor bunu deneyin sizin istediğiniz bundan 1 cm daha geniş diyor, Pınar baktı şöyle bi dik dik, dalga mı geçiyor diye :) sonra aptala anlatır gibi tane tane şöyle dedi "istediğimiz bedende herhangi bir gömleğiniz varsa onu verin arkadaşım denesin, a yoksa bu gömleği açın denesin olmazsa da tekrar katlarsınız, zahmet olmazsa" dedi. Anladık ki satış temsilcisine verilen talimat bu yönde, o bedende deneme gömleği yok, keyfi karar vermiyor çocuk, ama Pınar o kadar kesin, net ve mantıklı konuştu ki, çocuk belli ki
bizim göremediğimiz bir anda talimat aldı ve gömlek açıldı, denendi :) şansına da beğendik ve aldık gömleği :)
Burak normalde bizim bu cazgırlıklarımıza kızar, haklısınız dedi ve eleştirmedi :)

neyse tüm hazırlıklarımız tamam
hediyemizi de aldık, görgüsüzlük gibi algılanmaz umarım ama ben pırlantanın içinde olunca sevgilim de kardeşine pırlanta almak istedi, çok güzel bir ışıkseli bileklik aldık, koyarım bir ara buraya fotoğrafını..

sabırsızlanıyorum gitmek için ve çok merak ediyorum sevgilinin babasını :)

15 Haziran 2010 Salı

düğünlerde..

sevgili pek sevmez düğünleri..
katılmayız genellikle ya da o gider bi görünür kaçar hemen, ben gitmem onunla..
ilk defa çift olarak bir düğüne katıldık, cumartesi günü, tribünden bir arkadaşının düğününe
nasıl mıydı ?

şahane tabiki
:)
.
arkadaşlarının kız arkadaşlarıyla tanıştım, neredeyse 2-3 yıldır birbirimizi bildiğimiz ama bir türlü tanışamadığımız kızlarla...
hatta bir tanesi "seda diye birinin gerçekte var olmadığına inanmaya başlamıştım" dedi, haklı kız..
bayıldım hepsine :) hepsi de çok güzel, bizim çocuklar şanslı galiba biraz.
.
istanbul sheraton'a cemil ipekçi defilesi için gitmiştim, düğün ise havuzbaşındaydı, ben çok beğendim, yemekler nefisti diyorum ama kırmızı et yemediğim için ve menüde genellikle et olduğu için aç kalıyorum, ordövr tabağı kurtarıcım, karnımı bi onunla bi de pastayla doyuruyorum :) tek kişilik pastalar da muhteşemdi..
en önemlisi ortam çok güzeldi, çok eğledim çok :)herkesin samimi ve doğal olduğu, kimsenin kasmadığı ortamları çok seviyorum ben, sevgilim de pek yakışıklıydı, ilk kez takım elbise ile gördüm desem :) işe bile bazen eşofmanla gidiyor, normal değil mi şaşırmam :)
.
bu arada Sıla'nın düğününe giydiim elbisemi giydim, uyanığım ya nasıl olsa bu düğünde olacak kimse görmedi dedim, itiraf edin hiç öyle düşünmediniz mi :) her düğüne ayrı kıyafet alsak batarız yeminle :) neyse akıllı geçiniyorum ya ben, orada görünce aklıma geldi, Sıla'nın düğününden beni almaya Engin, Haktan ve Sencer gelmişti, Haktan ve Sencer'i görünce piştinin değişik bir versiyonu oldu :) amaaann dedim erkekler bizim gibi hafızasına kaydetmez öyle kıyafetti bilmemneydi :)
.
düğün en bomba anı pasta kesilirken ve Fenerbahçe Marşı çalarken sevgilim ve arkadaşlarının meşale yakmasıydı, evet yaa resmen maçtaymış gibi en az 15 tane meşale yaktılar, güzel miydi ? hem de çok :)
.
geceden bir fotoğrafımızı ekliyorum, arkada görünen 41 rakamını da maşallah kabul ediyorum :) bulanık çıkmış, bu makineyi benden başka kimse kullanamıyor..



11 Haziran 2010 Cuma

geldiler bana yine...

üstümdeler
tahammülsüz oldum iyice
bi sinir bi stress, çatıveriyorum herkese

haklı mıyım ?

hem de çok...

10 Haziran 2010 Perşembe

kirpik perması

yaptırdım bile :))
.
uzun zamandır aklımdaydı, acaba mı ? dökülür mü ? zarar verir mi ? dedim durdum

sonra birden aradım aqua power
cilt bakımına, solariuma, kaş olayına falan hep oraya gidiyordum, elbette ki yine oraya gidecektim

herhalde insan güvenince bu kadar rahat olabiliyor
bi de ben kendimi orada çok iyi hissediyorum, böyle huzurlu huzurlu :)
.
Pazar günü Nişantaşı'ndaki merkezlerinde buldum kendimi, ben daha yakın diye Etiler'e gidiyordum hep.. Burası ise Abdi İpekçi Caddesi'nde, Beymen'in hemen yanındaki binada..

.
İşlem biraz uzun sürdü, 1 saat falan, hadi boyayalım da deyince bir 30 dakika da o...

2 saat süren cilt bakımına dayanmışım buna mı dayanmayacağım ama 2 sorun var, 1 gözler hep kapalı, açmak yok ve bu son derece sinir bozucu, 2 işleme başlanmadan önce ya tuvalete gidin ya da benim gibi ay çok sıcak susadım diye 2 koca bardak su içmeyin, o 1 saatin son yarım saati ayrı işkence ile geçti
buranın personelini de çok seviyorum ben, o kadar ilgililer ki, mesela yattığım yerde sıkıldım diye ellerime masaj yaptı Yaprak :) üşüdüysem battaniye vermeyi teklif etti, abarttınız artık hizmeti dedim :) odanın mis kokusu ve kuş cıvıltıları eşliğinde uyumaya çalıştım..
.
sonuç ?
gören herkes çok beğendi :)
benim kirpiklerim çok dümdüz, makyaj yaparken kirpik kıvırma makası kullanmadan hangi rimeli kullanırsam kullanayım iyi sonuç elde edemiyorum, ilk defa yapılmasına rağmen gayet iyi kıvrıldı, bi de boyattım, tek kat rimel varmış gibi şu anda, aman dikkat boya işleminde kesinlikle gözünüzü açmayın, çok yanıyor ve işleme baştan başlanması gerekiyor..

.
sevgilim mi ?

o farketmedi, hatta oradan çıkınca onunla buluştum, kirpiklerimde hala duran silikonlar ve gözkapağımda kalan yapıştırıcı nedeniyle tuhaf tuhaf hareketler sergiledim :) aynen şöyle gözümü açıyorum, gözkapağım yukarıda yapışık kalıyor, elimle kaşımı tutup gözümü kapatıyorum, Bülent ve Alev neyin var diye soruyorlar :) tabiki sadece Alev'e anlattım çok güldü..
.
geçen akşam Engin'e söyledim ooofff dedi kendini koltuğa attı, yüzünü kapattı, ne yaptın kendineee dedi, kirpik perması ne demek yaaa dedi, durup durup güldü sonra :)

.
fiyatını da yazayım, sadece perma işlemi 80 TL boyama 90 TL yani ben toplamda 170 TL verdim..

.
ne kadar süre kullanırım soruma ise ortalama 2 ay cevabını aldım..

.
bu mekanı denediğim için gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim...

8 Haziran 2010 Salı

Bahçemize gittiiikkk

Hani anlatmıştım, evrene hep pozitif mesaj yolladım oldu sonunda diye.. Bahçemiz olmuştu durduk yerde :)
.
Babam ekin zamanı geldiğinde gidip ekmişti bir sürü şey, o kadar çok şey ekmiş ki aklımda kalmadı vallahi, tatlı kabak ve mısır bile ekmiş o kadar diyeyim yani :) Pazar günü biz de gittik, Pınar ve Burak ile... Annemle birlikte ektikleri her şey tutmuş :) nasıl seviyor o fidanları babam anlatamam, güzelim pantolonuyla yerlere oturuyor, annem söyleniyor hiiiçç umurunda değil :) o bahçesinde çok mutlu, annemin dırdırı bile bozmuyor keyfini, gülüyor zaten anneme de :)

.Annem de çok hevesli, benim gibi o da organizasyon insanı, mangalı şurada yakarız, bu köşede masa var gölge zaten burası, oohh rahat rahat yeriz, biber domates bahçeden mis gibi diye konuşuyor da konuşuyor...
.
bu arada ektiği tohumların da herhangi bir kimyasal işleme maruz kalmamış olmasına da dikkat etmiş, Çatalca'nın köylerinden tanıdıklarından getirtmiş, babam orada eken ve geçimini tarımdan sağlayan insanların ürünlerinin organik olacağını düşünüyor, yapmaz onlar, hepsini tanıyorum diyor...

ilk mahsullerimizi bir alalım da..
inşallah çok ürün elde ederiz, ben de yazarım buraya, isteyenler posta adreslerini versin diye :) şimdiden belirteyim satmak gibi bir niyetimiz yok, yanlış anlaşılmasın..

bu arada aslında biz ilk mahsulü yedik, hani yabani semizotu deniyormuş adına, ekilmediği halde toprak sulandığı için çıkıyormuş, annem toplamış, yemeği nefisti, hatta çiğ olarak salatanın üstüne bile koydu..

hadi domateslerimiz olsun, hemen hemen hemen :)

7 Haziran 2010 Pazartesi

dedem ve doğum günü

yaşlandıkça çocuklaşan dedelerden benim dedem de..
ufacık çocukları kıskanan, tv kumandasını bozunca çocuklar yaptı diyen dedelerden :)

aslında babamın babası, büyükbaba yerine dede dememizi istemişti..

geçtiğimiz hafta halamlardan birisine benim doğum günüm, bana Pazar günü doğum günü yapın demiş, tabi ben bunu 1 hafta gecikmeli yazıyorum, 30 Mayıs Pazar günü toplandık dedeme doğum günü yaptık, babam ise ısrarla dedemin doğum gününün Haziran ayında olduğunu söylüyor..
.
olsun dedik madem istiyor kutlayalım, hatta o nerden çıktı baba diyen diğer halama son doğum günüm demiş, üzülmüş halam çok, halbuki yaşlılığın getirmiş olduğu rahatsızlıklardan başka herhangi bir hastalığı yok..
.
hepimiz toplandık, epey kalabalık olduk, dedemin hoşuna gitti çok, ama pastayı görünce abarttığımızı düşünerek kızdı biraz, söylendi her zamanki gibi :)
hiç dinlemedik onu, sürekli fotoğraf çektik, ben de onu böyle homurdanma sonrasında dalmış bi yerlere bakarken yakaladım..
.
dedem kaç yaşına mı bastı ?
87
:)
Allah sağlıklı daha uzun ömürler versin ona..

4 Haziran 2010 Cuma

deneme 1-2

şaka şaka evlenmiyorum henüz :)
.
Siu ve Ceyda ile Akay Gelinlik'te bir çekim yapmıştık, Model Pırlanta Takıları ile...

.
O gün şöyle boynumu büküp, en şımarık sesimle ben de giymek istiyoruuum dedim :) kırmadı Akay'dakiler beni ve giydim :)

.
ama ben kütük gibi durup poz vermediğim için ortaya pek bişey çıkamadı :) Ceyda'cım pek uğraştı beni çekebilmek için
zor işmiş valla çekim işi
bi de ay gelinlik o kadar ağırdı ki, Allah kolaylık versin giyenlere dedim
Sıla'da yok yok bütün gelinlikler öyle değil dedi :)
.
aslında buraya koymayacaktım, az önce Ceyda'da çekim arkası yani benim çektiğim fotoları görünce gaza geldim :) ay ufacık kodak makinemle çektiklerim onunkilerin yanında bişey değil elbette..
.
anneme fotoğrafları gösterdim, söylendi, çünkü ben herkesin gelinliğini giyer gezerim, kuzenlerimin, yengemlerin, arkadaşlarımın :) giyme evladım diyo, neden diyorum kem küm ediyor,
uğursuzluk diyecek kızarım diyediyemiyor :)
.
çekim akşamı sevgilimle buluştum, sana bir sürprizim var dedim, dur tahmin edeyim gelinlik giydin ve fotoğraf çektirdin dedi, bakakaldım, o kadar iyi tanımış ki beni :)
.
neyse bugün Sıla'cım evleniyor, işten doooğru düğüne gideceğim, buradan da çoook mutluluklar dilerim canım..

3 Haziran 2010 Perşembe

PuCCa'nın kitabını...


yeni çıkanlarda ararken nerede buldum :)



çok satanlarda...

PuCCa'yı bilmeyen yok sanırım, bayılıyorum yazılarına, ofiste kahkaha atmadan okumak biraz zor olsa da, okuyordum yazdıklarını...
dün akşam cevahir avmdeki d&r'a gittim kitabı almak için, hani mağazanın ortasında standlar olur ya yeni çıkanlar istiflenir görmeyen de görsün diye, ay bi baktım yok, bozuldum önce, ilerledim yeni çıkanlar raflarına bakayım dedim hala yok, gelmedi herhalde buraya derken çok satanlar'a bi baktım yüzüm güldü :) niye bilmiyorum ama çok mutlu oldum, çok satmasını istediğim için olabilir mi ?
hemen aldım, sonra yine aynı hızla hemen geri koydum fotoğrafını çektim, bi de yasaktır falan diye acele ettim, aldım kitabımı çıktım...

sonra sevgilimle buluştuk, ne aldın dedi, gösterdim kitabı, dedim bayılırsın buna eminim okursun, ben mağazalarda bişeyler bakarken karıştırdı, esma ceyhan kim yaa tanıdık geldi dedi, güldüm, okumak için daha da sabırsızlandım :) ama Engin'de merak etti, bitireyim veririm okuması için, bakalım ne yorum yapacak :)

ve dönüş yolunda okumaya başladım, kıkır kıkır gülüyorum gecenin bir saati metrobüste ve otobüste, hatta kahkaha atmamak için nasıl zorluyorum kendimi, bu arada ayakta yolculuk ederken okuyorum sağa sola çarparak, bir elimle de tutunmaya çalışıyorum, neyse 199. sayfaya gelmişim şimdi baktım..

kısacası çoookk güzel olmuş, blog dünyasının kitap ilklerinden oldu Pucca ve iyi ki de oldu, ondan önce kimseye yakışmazdı zaten :) alın mutlaka..

bol satışları olsun inşallah bu dürüst, dobra ve samimi kızın..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...