29 Temmuz 2011 Cuma

eşarp satarım bir de takarım :)

Bu işin içine girdikten sonra çok farklı şeyler gördüm..
Kapalı kadınların da çok şık olduklarını, olabildiklerini hatta bazı bazı benden çookk daha iyi giyindiklerini gördüm :)

kombinin k'sından anlamayan ben, o ipek şalla tuniğin uyumuna bakakaldım çoğu zaman..
neyse modanisa ayrı bir pencere açtı bana :)

o kadar eğlenceli bir ofis olduk ki, büyüdük, çoğaldık :) bir stüdyomuz var, bütün şımarıklığımla fotoğraf makinesinin karşısındayım. hatta yeni gelen ürünleri denediğimi burada itiraf ediyorum :) ama müşteriler aradığında yorum yapmak lazım değil mi ?

o kadar elbiseleri deneyen ben tabiki de eşarpları da denedim, nasıl mı ?

işte böyle :)

benden de model olursa böyle olur :)

 kilolarımı görmezden geliniz lütfen, tombik kollarımı da kestim :) grafiker arkadaşım bugün izinli, burada olsa photoshop marifetiyle daha güzel görüntüler olabilirdi :)

güzel olmuş ama değil mi ?
ben bayıldım, tamam ilk fotoğraf birazdan elime kova ve bez alıp temizliğe girişecek gibi duruyor ama olsun beğendim :) 
sanırım bundan sonra saçımı toplamak istediğimde böyle birşeyler yapacağım :)
bu arada reklam kokan hareketlerde bulunayım, eşarplar modanisa'da da satılan Evitare :)

oooffffff fenalardayım aslında, böyle abuk subuk şeyler yapayım dedim...

23 Temmuz 2011 Cumartesi

her ay 1 yazı olacak yakında...

böyle devam edersem...
işten kafamı kaldırsam ya biraz :( 
ama olsun ekip büyüdü şimdi. çok sevdim ben çalışma arkadaşlarımı :) pek tatlı tesadüfler yaşıyoruz, neredeenn nereye diyoruz :)

neyse..
hayatımda değişiklikler var mı?
olmaz mı...

çookk büyük bir değişim yaşadım. evlilik hazırlıkları yaptığım ilişkim pat diye koptu, bitti.. zor mu ? hem de nasıl...
bu süreçte yaptığım en akıllıca şey terapiye gitmek olmuş. Hatta daha erken gitseydim/gitseydik belki de böyle olmayacaktık. kısmet.. hafif de olsa antidepresan ilaç kullanıyorum ve kendimi çok iyi hissediyorum. bi dostumun dediği gibi baş ağrısı çekerken aldığın ağrı kesici kadar normal artık. doğru doktor ve doğru ilaçla ama...

anne ve babamla yaşadığım ev Büyükçekmece'de, iş ise Altunizade'de.. tam bir işkence. her sabah 2 saat her akşam 2... şimdi Teşvikiye'de kalıyorum belirli günlerde. galiba iyi olmamdaki etkenlerden birisi de bu. sanırım insan yalnız kalmak istiyor bi süre.kendi başına, yalnız, hiç konuşmadan...
Ama ana kucağından uzun süreli ayrılmak bana göre değil, özleyi gidiyorum gene :)

kısacası kendimi işe verdim :) iş çok şükür iyi gidiyor. iş iyi olunca ben daha iyi oluyorum. hatta geçenlerde milliyet gazetesi ekonomi sayfasında haberimiz çıktı.. pek ciddi oldum bu günlerde :)


çok seviyorum burayı, yazdım ya iki cümle seviniyorum :)
biraz da okuyayım şimdi...

7 Temmuz 2011 Perşembe

dedem...

gitti benim dedem...
sessizce...
gerçekten...
hiç acı çekmeden...

hayatımda ilk defa bir insanı giderken gördüm, hiç korkmadım...
hayatımda ilk defa bir odada yerde yatan birisiyle sabahladım, hiç korkmadım...

geçen sene doğum günü istemişti dedem bizden ve ben burada yazmıştım.
bakıyorum da o fotoğrafına çok çökmüşsün be dedem 1 yılda. ben en iyisi seni bu fotoğraftaki gibi hatırlayayım..

Babamın babası koca dedem.26 Haziran Pazar akşamı ağırlaştı dedem. Kalp hastasıydı zaten, bir de yaşlılığın verdiği hastalıklar. Tam 88 yaşındaydı. Annemle babam düğündeydi, ben de evde tek başıma. Film izleyeyim bari dedim. Tam izleyecekken halam aradı ağırlaştı gelin diye. Buluştuk gittik, sabaha kadar durduk yanında, hep iyi konuştuk, ilacını aldın geçecek şimdi mide ağrın dedik... Asla unutmayacağım ve unutmak istemediğim bi an yaşadım dedemle. Dedecim bak ilaç şimdi etkisini gösterir dedim. Hani böyle çocuk seversin ya, yüzü şefkatle dolu dolu "ay güzel kızım, kıyamam ben sana" dedi bana gülerek. Kaldım öyle, gülümsedim ama gözyaşlarımın akmasına engel olamadım. Evdekilerin de moralini bozmayayım diye saklamaya çalıştım, sessizce aktılar. Ama biri koyverince herkes düşüyor ya, bi baktım herkes sessizce ağlıyor bir köşede..

Herkes birbirini kandırdı durdu. Doktor alıştırın kendinizi artık yapacak bir şey yok dedi, peki dedik.. alıştıralım bari.. 

bir şey diyeyim mi ? 
yokmuş öyle bir şey ! 
ama çok acı çekiyordu, rahatladı, kurtuldu diyorlar ya... 
asla yok öyle bir şey !

88 yaşındaydı benim dedem. Tam 11 tane çocuğu vardı. 11 kardeş babamlar. Aynı anne aynı babadan, başka bir evlilik yok. Cahillik deyin adına ne derseniz deyin, tam 11 çocuk yapmışlar. En büyükleri babam, babasıyla birlikte ailenin yükünü küçücük yaşta omuzlayan babam. Babaannem genç yaşta gitti. 15 tane de torunu var dedemin.Hatta 2 tane de torununun çocuğu.

Enteresan adamdı dedem. Yukarıdaki fotoğrafı da geçen seneki doğum gününden. Üzerindeki ceketi de son 15 güne kadar üzerinden çıkartmadığı meşhur ceketi. Halam zorla almış üstünden.

Bir baktık Pazartesi sabahı iyileşti, mutlu olduk hepimiz. Evlere, işlere dağıldık.. Annem gözünü kırpmadı sabaha kadar. Her akşam gittik, dolaştık, 2 kaşık çorba içti diye mutlu olduk. Ta ki Cuma akşamına kadar. Sanki bilinmeyen bir güç hepimizi Cuma akşamı dedemin evinde topladı.

Tatilde olan torun Burçin geldi, Avusturyada'ki kızı Tülay geldi, tatilde olan torunlar Buse ve Batuhan geldi, kardeşim Pınar ve eşi Burak bize geldi birlikte gittik. İçeriye bir girdik nasıl kalabalık ev. Hemen dedemin yanına gittik, bak biz geldik dedik. Tanıdı hepimizi. Herkese tek tek baktı. Son ana kadar hep bilinci yerindeydi. Elini tutan halam yorulunca yerine annem geçti. Tüm bunlar biz eve girdikten sonra 10 dakika içinde oluyor. Saat kaç dedi anneme, 22:02 idi saat, 10 dedi annem. Ne yapacaksın sen saati, nooldu dedi annem, hep saati soruyordu çünkü. 2 işareti yaptı eliyle, 2 saat dedi. Hemen konuyu değiştirdi annem. Tam 2 dakika sonra gitti dedem...

Sessizce...
Gık demeden...
Allah herkese böyle ölüm versin dedirterek gitti...


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...