gitti benim dedem...
sessizce...
gerçekten...
hiç acı çekmeden...
hayatımda ilk defa bir insanı giderken gördüm, hiç korkmadım...
hayatımda ilk defa bir odada yerde yatan birisiyle sabahladım, hiç korkmadım...
geçen sene doğum günü istemişti dedem bizden ve ben
burada yazmıştım.
bakıyorum da o fotoğrafına çok çökmüşsün be dedem 1 yılda. ben en iyisi seni bu fotoğraftaki gibi hatırlayayım..
Babamın babası koca dedem.26 Haziran Pazar akşamı ağırlaştı dedem. Kalp hastasıydı zaten, bir de yaşlılığın verdiği hastalıklar. Tam 88 yaşındaydı. Annemle babam düğündeydi, ben de evde tek başıma. Film izleyeyim bari dedim. Tam izleyecekken halam aradı ağırlaştı gelin diye. Buluştuk gittik, sabaha kadar durduk yanında, hep iyi konuştuk, ilacını aldın geçecek şimdi mide ağrın dedik... Asla unutmayacağım ve unutmak istemediğim bi an yaşadım dedemle. Dedecim bak ilaç şimdi etkisini gösterir dedim. Hani böyle çocuk seversin ya, yüzü şefkatle dolu dolu "ay güzel kızım, kıyamam ben sana" dedi bana gülerek. Kaldım öyle, gülümsedim ama gözyaşlarımın akmasına engel olamadım. Evdekilerin de moralini bozmayayım diye saklamaya çalıştım, sessizce aktılar. Ama biri koyverince herkes düşüyor ya, bi baktım herkes sessizce ağlıyor bir köşede..
Herkes birbirini kandırdı durdu. Doktor alıştırın kendinizi artık yapacak bir şey yok dedi, peki dedik.. alıştıralım bari..
bir şey diyeyim mi ?
yokmuş öyle bir şey !
ama çok acı çekiyordu, rahatladı, kurtuldu diyorlar ya...
asla yok öyle bir şey !
88 yaşındaydı benim dedem. Tam 11 tane çocuğu vardı. 11 kardeş babamlar. Aynı anne aynı babadan, başka bir evlilik yok. Cahillik deyin adına ne derseniz deyin, tam 11 çocuk yapmışlar. En büyükleri babam, babasıyla birlikte ailenin yükünü küçücük yaşta omuzlayan babam. Babaannem genç yaşta gitti. 15 tane de torunu var dedemin.Hatta 2 tane de torununun çocuğu.
Enteresan adamdı dedem. Yukarıdaki fotoğrafı da geçen seneki doğum gününden. Üzerindeki ceketi de son 15 güne kadar üzerinden çıkartmadığı meşhur ceketi. Halam zorla almış üstünden.
Bir baktık Pazartesi sabahı iyileşti, mutlu olduk hepimiz. Evlere, işlere dağıldık.. Annem gözünü kırpmadı sabaha kadar. Her akşam gittik, dolaştık, 2 kaşık çorba içti diye mutlu olduk. Ta ki Cuma akşamına kadar. Sanki bilinmeyen bir güç hepimizi Cuma akşamı dedemin evinde topladı.
Tatilde olan torun Burçin geldi, Avusturyada'ki kızı Tülay geldi, tatilde olan torunlar Buse ve Batuhan geldi, kardeşim Pınar ve eşi Burak bize geldi birlikte gittik. İçeriye bir girdik nasıl kalabalık ev. Hemen dedemin yanına gittik, bak biz geldik dedik. Tanıdı hepimizi. Herkese tek tek baktı. Son ana kadar hep bilinci yerindeydi. Elini tutan halam yorulunca yerine annem geçti. Tüm bunlar biz eve girdikten sonra 10 dakika içinde oluyor. Saat kaç dedi anneme, 22:02 idi saat, 10 dedi annem. Ne yapacaksın sen saati, nooldu dedi annem, hep saati soruyordu çünkü. 2 işareti yaptı eliyle, 2 saat dedi. Hemen konuyu değiştirdi annem. Tam 2 dakika sonra gitti dedem...
Sessizce...
Gık demeden...
Allah herkese böyle ölüm versin dedirterek gitti...