31 Aralık 2010 Cuma

Canım Bellek Kutu'm


yok şu sıralar Bellek Kutusu... arada merak edip mail atıyorum, cıvıl cıvıl geliyo yazdıkları rahatlıyorum :)

amaaa unutmamış beni Kutucum :) eve bi gittim beni bekleyen hediyelerim, aaaaa gündüz kremim bitmişti dedim oollleeyy, misss gibi de kahve yanında, yeni yılın ilk keyfi kutucumdan dedim :)

sürekli yazıyorum ama kutu da benim blog dostlarımdan, hiç kaybetmek istemediğim, sıcacık dostlarımdan :)

çook teşekkürler Kutucum, sana da ennn kocaman mutlulukları, sürprizleri, güzel güzel haberleri diliyorum yeni yılda...

bi de hadi gel artık çok özledik o komik yorumlarını :)

28 Aralık 2010 Salı

Yaz bebeğim ve güzel annesi...

hep söylüyorum, bıktırdım farkındayım ama iyi ki açmışım bu blogu.. sadece günlük bile olsa, yedim içtim, gezdim, sevindim, ağladım gibi, ben ben ben diye yazsam da, iyi ki yazmaya başlamışım...

çok güzel dostlar k
azandım :) hatta diyorum ya baktım, ne çok anne-bebek blogu izliyormuşum :) çok seviyorum çocukları bilen bilir.. bayılıyorum hatta, hiçbirini ayırmıyorum.. Defdef'e (dolayısıyla güzel anneciğine) olan hayranlığım başka :)

mesela bi avm'de Tibet mi acaba diye, ar
kadan gördüğüm çocuğun peşinden gitmişliğim vardır :)

ya Asya, kilometrelerce uzakta ama doğum günümde gece yarısı araması, bana şarkı armağan etmesi, hatta onu da arayıp söylemesi :)

bayıldığım bu yavrulardan biri de Yaz, Allahım aşığım resmen ona, o kadar güzel ki... sevimliliğinin yanısıra güzel de Yaz :) bu Yaz kuşu ve annesi bana bir sürpriz yapmışlar, şu sıralarda annem kargocu oldum deyip duruyor zaten :)

eve bir gittim Yaz'ın şahane bir fotoğrafı duvarda, evet bildiğin üzerinde Yaz'ın fotoğrafı olan zarfı duvara yapıştırmış annem :) tabi ben fotoğrafı görüp aayyyy diye odaya girerken kafamın üstünde çarpan bir şeyler, noluyo yahu derken bi baktım kuşlarım :) odamın kapısındalar :)
o kadar da güzel anlamı varmış ki, üzerindeki bilgilendirme kartından okudum :)


kocaman bir sırıtış bende, bi baktım aynısı annemde, sana noluyo diyorum, ay ne güzel arkadaşların var diyo :)

nasıl da güzel bir fotoğrafı var zarfın üzerinde Yaz'ımın... ya bana dilediği dilek :)


canım Denizim, çok teşekkür ederim, çok ama pek çok, inşallah yeni yıl, yeni yeni umutlar, güzelliklerle gelir.. tüm sevdiklerimizle başta sağlıklı, huzuurrr dolu bir yıl olur..
çok seviyorum sizi çookk...

bir kez daha iyi ki tanışımışım sizi, iyi ki....

karar verdim, romantizmden zerre anlamıyorum

hani Lale'nin doğumgünü vardı ya geçen Cuma akşamı aslında o akşam bir şey oldu, yıllardır beklediğim bir şey...

artık adı şımarıklık mı, bencilllik mi, gereksiz detaycılığım mı bilmiyorum, deyim yerindeyse "an"ın içine ettim


her ne kadar, hepimiz o akşamın o kısmını unutmaya çalışsak da ben unutmamak için buraya yazayım dedim...

önce müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım, sonra "herkesin" beni ne kadar sevdiğini bir kez daha anladım.. sonsuz kredim olduğunu da gördüm bir kez daha...

niye öyle bir tepki verdim ?
bilmiyorum...

hani ben hep "bana/bize özel" derdindeyim ya, belki o yüzden, bilmiyorum..

bi de herkese tepki verdim, makineli tüfek gibiydim yani o akşam :(
neyse herkesten özrümü diledim sakinleşince
gördüm ki sadece benim hayalim yokmuş, herkesin hayali varmış.. ama gene de inadım inat haklıyım diyorum :) beni biraz tanısaydınız böyle olmasını istemeyeceğimi bilirdiniz diyorum..

neyse beklemeye devam bakalım..

26 Aralık 2010 Pazar

yılbaşı çekilişine başladım :)


Tuku'nun aklına gelen bu çekiliş için hazırlıklar tamam, deli arkadaşım olur mu acaba derken yaptık bile :)

bu saate kadar adres göndermeyenler varsa
gönderir diye bekledim.. adres göndermeyen daha doğrusu blogu olmayıp soru soran ve sonrasında mail göndermeyen arkadaşları listeye dolayısıyla çekilişe dahil edemedim maalesef :(

26 kişi olduk :)

blog listesi şu şekilde...
birazdan anneme çektirip herkese mail göndereceğim :)


http://sedacetin.blogspot.com

http://pinarcetin.blogspot.com

http://lolipu.blogspot.com

http://elifse.blogspot.com

http://assenol.blogspot.com

http://tukuyla.blogspot.com

http://senikesfettim.blogspot.com

http://plndrkn.blogspot.com

http://nazoyla.blogspot.com

http://karakizinguncesi.blogspot.com

http://ebruebrugunler.blogspot.com

http://abukkraker.blogspot.com

http://pommeler.blogspot.com

http://edabellaa.blogspot.com

http://prenseslikbenimneyime.blogspot.com

http://stylebydemlin.blogspot.com

http://sevgiterazisi.blogspot.com

http://zeynepozmenunlu.blogspot.com

http://tunailemacerabasliyor.blogspot.com

http://sihirlicikolata.blogspot.com

http://aycaninmutfagi.blogspot.com

http://annemuduru.blogspot.com

http://asyaselda.blogspot.com


Burcu Yavaş - blogu yok


Eklojit - blogu yok

bir yanlış anlama olmuş, o nedenle Işıl'ı listeden çıkardım, yerine aşağıdaki postta bahsettiğim arkadaşım Lale girdi :) blogu yok ama benim bloguma konuk yazar olacak :) çok heyecanlandı o da :)

gördüğünüz gibi annem çekmeye başladı :)

25 Aralık 2010 Lale'nin doğum günü

hani hep bahsediyorum burada Lale'den, iş arkadaşım olarak... aslında normal arkadaşım hatta arkadaşım da değil, dostum, canım...

hani bazı insanlar vardır hayatımızda dönüm noktasıdır, öyle bir iyilik ya da öyle bir kötülük yapmıştır ki ömür boyu unutulmaz..
işte Lale benim için hayatımdaki en önemli dönüm noktasıdır, bugün iş hayatımda sahip olduğum konumu, başarıları her şeyimi ona borçluyum ben... o kadar çok önümü açtı ve fırsatlar sundu ki bana, hiç kimse yapmaz bugün..

2004 yılında tanıştık biz onunla, aynı işyerindeydik, farklı departmanlarda, ne yaptı ne etti beni kendi departmanına aldı :) ondan sonra o kadar uyumlu çalışmaya başladık ki, severek, isteyer
ek.. o gün bugündür birlikte çalışıyoruz.. çok şey katmıştır Lale bana, sadece iş hayatımda değil ama..

dünya tatlısı bir ailesi de var, annesine hayranım mesela, laf aramızda üçümüz bir yere gidiyorsak aramızda en güzel hep annesi giyiniyor olur, biz paspal bi şekilde yanında gezeriz :)

25 Aralık doğumgünüydü arkadaşımın, benim de tanıştığım 3 arkadaşı hadi sürpriz parti yapalım dedik, bir liste çıkardık birbirinden o kadar alakasız insanlarda oluştu ki, herkes tanıdığını a
radı :) bir de ona çaktırmamaya çalıştık, arada 2 tane erkek arkadaş ağzından kaçırır gibi olmuş ama neyse..


çekirdek kadro yemeğe gidelim dedik, ortak nokta Nişantaşı City's Limonta'ydı. Yemekler nefisti elbette, yedik hadi Biber Bar'a uğrayalım kızlardan birinin eşi oradaymış dedik, mekana gittiğimizde henüz herkes gelmemişti ama Lale ortada bir organizasyonun döndüğünü anladı :) çok mutlu oldu.. kardeşi Mustafa'nın hediyesi mini elbisesi ile fıstık gibi olmuştu zaten, davet ettiğimiz herkes geldi.. biz organizasyon ekibi planlarken, gece sürekli telefonla konuşuyorduk, annem konuşmalarıma kulak misafiri olup şöyle dedi "cadının da ne çok seveni var" :)

evet çok seveni var.. kimseye kötülük etmez çünkü o.. benim dolduruşuma geldiğini iddia eder :) aa bi de çok güzel türk kahvesi yapar, kahve içerken de dedikodu yaparız, yani ben hep anlatırım bir şeyler :)

kısacası arkadaşımı pek severim ben, ailemden ayırmam öyle severim...
inşallah 2011 onun için, hepimiz için çok güzel olur..

iyi ki tanımışım onu, iyi ki ennn canım arkadaşım olmuş..

iyi ki doğmuş...


25 Aralık 2010 Cumartesi

çekiliş için adres göndermeyenler

yok yazılacaksınız haberiniz olsun :)

şaka bi yana bugün çekilişi yapayım da haftaya almış ve göndermiş olalım hediyelerimizi..


hadi bekliyorum..

23 Aralık 2010 Perşembe

yılbaşı çekilişi yapsak mı ?


geç mi kaldık acaba ?
bu deli Fenerli arkadaşım var ya benim, hani şimdi bebek bekliyo bi de :) tuku'dan bahsediyorum yazdıklarıyla beni çok güldüren deli kız :)

mail attı bana hadi yapalım mı diye.. 3-5 kişi bile olsak yapalım makara olur dedi, bana da güzel olur gibi geldi :)


ne dersiniz yapalım mı ?

yapalım, varım diyenler yorum yazar mı ? ya da sedacetin1907@hotmail.com 'a mail atar mı ?


edit-edit-edit-edit....

kaç kişi oldu saymadım ama bu kadar kişi yapalım diyor, hadi yapalım :)
o zaman şöyle olsun ;
katılmak isteyen herkes bana mail atıp
adını - soyadını
blogunun adını
ve posta adresini bildirebilir mi ?

24 Aralık Cuma gecesine kadar katılmak isteyen herkes mail atsın, Cumartesi günü (güvenirsiniz herhalde) ben kağıtlara yazayım çekiliş yapayım, herkese mail atayım.. katılanlar sadece kime hediye alacaklarını bilsinler.. gelen hediyeler sürpriz olsun :)

ben bu sene bir de friendfeed'de sevgili Alev'in yaptığı çakilişe de katıldım. Lösev - Ispanak'tan hediye alıp yollayacağız. Dilerseniz Ispanak'tan da hediye alıp katkıda bulunabilirsiniz :)
pazartesi gününden itibaren de elimizden geldiğince çabuk kargolarımızı yaparız. n'olur kimse abartmasın, amaç mutlu olmak, keyif almak, geçen sene yapmıştık biz, Ebru çok uğraşmıştı sağolsun :) acayip mutlu olmuştum ben o zaman..

hadi yine öyle mutlu olalım :)

mailimi tekrar yazayım : sedacetin1907@hotmail.com
maillerimi sıklıkla kontrol edebiliyorum, ne zaman isterseniz yazabilirsiniz :)

19 Aralık 2010 Pazar

çok ballıyım :)


yılbaşı hediyelerim başladı bile
hani gününe kadar beklemeyip erkenden veren bir çift var ya :) doğum günümde de öyle yapmışlardı
, Pınar ve Burak tabiki, sevgili kardeşim ve eşi..

şikayetçi miyim ?

elbette hayır :)

giydim bile hatta..
tek kelimeyle bayıldım, çok aradım çünkü, bi akşam Burak'ı peşimde sürükledim, Palladium'da bakmadığımız mağaza kalmadı.. bulamadım, bulduklarım gereksiz pahalıydı pintilik ettim almadım, ucuz olanları da beğenmedim..

canlarım benim, onlar ucuz pahalı bakmamışlardır :p
heheh
şanslıyım ben çok..

rengi de yeşil, böyle koyu hani ördekbaşı mı ne derler ya o renk..
başta tereddüt etmişler ama ben etmedim valla, toplantıya giderken siyah mini elbisemle bile giydim, gayet güzel oldu :)

şimdiii ben onlara ne alsam ?
geçen sene bu zamanlar herkese hediye hazırlıyorduk annemle :( bu sene de istiyoruz ama o kadar çok işim var ki :(

amaaannn.. ne yazayım ?


o kadar çok şey var ki yazacak, nasıl yazsam, hangisinden başlasam ? karmakarışık oldum gene... ben iyice bir karar vermiş olayım, şu son günlerde duyduklarımı bir sindireyim, dile kolay 2007 Şubat'tan beri duymadığım o iki sözcüğü o kadar çok duydum ki son zamanlarda...

ya her kelimesine inandığım upuzun mailler ve verilen sözler...

bakalım...
zaman ne gösterecek, ben eski ben olabilecek miyim ?

neyse, ne alaka ama eyüp sabri tuncer'den alışveriş yaptım, bu twitter olayı nasıl gazlıyo insanı, 3-5 kişi yazdı diye girdim baktım, hadi 3 tane set alayım anneme, pınar'a ve bana dedim, aa hadi babama da arabasına oto kokusu alayım dedim (çam kokusu muhteşem) aa lavanta da varmış, onu da alayım, hadi kolonyasız olmaz derken topladım bi dünya.. aa bi de zeytinyağlı sıvı el sabunu aldım, annem asıl ona bayıldı..

aldıklarımın hepsi çok güzel ama, keşke bunu almasaydım dediğim hiçbir şey yok içlerinde, kampanya vardı ben aldığımda, devam ediyorsa şiddetle tavsiye..
fiyatları da gayet uygun..
yaa işte bir pazar daha bitti.. ben bu gidişle haftada bir yazı yazacağım galiba :(

12 Aralık 2010 Pazar

gerçekleşemeyen bir sürpriz..


bugün enteresan bir gündü..
flyinn avm'de birmalarımızdan birinin standı vardı, bi işin ucundan tutarım belki diye gittim, hem
Sıla da gelecekti. geldi, onu da görmüş oldum,özlemişim..

gün içinde telefonuma düşen bir sms vardı, ne yalan söyleyeyim şaşırdım ve inanmadım...

orada olacağına ihtimal vermedim, bu soğukta kim çıkar evden dedim..
arada yaptığım hareketler ile ilgili yorumlar gelse de (kötü niyetliyim kabul) burada arkadaşı var o haber veriyordur dedim..

neyse aynı avm içinde olup görüşmeyip, tuhaf bi şekilde dışarıda görüştük..

dedim ya enteresandı..

sanırım ikimiz de sağlıklı düşünemediğimiz için doğru hareket edemiyoruz. ne sürpriz kalıyo ne bişey...

neyse eve geldim..
2 tane mim var yapacağım, bir liste çıkaracağım, bir bülten yazacağım..

ooffffff
yoruluyorum çok, herkes, her şey çok yoruyor beni..

yarın pazar olsa ya ?

11 Aralık 2010 Cumartesi

düne dair


yazacak pek çok şey var aslında... ama şifreleyerek yazmak istiyorum :) önce evde mahsur kaldım, trafik berbat çıkma dediler, çıkmadım evden, öğlene doğru çıktım, bu arada evden çalıştım, babam çok gürültü yaptığımı söyledi, odama gittim yetmedi kapısını kapattırdı, avaz avaz konuşuyormuşum telefonda :)

işe gittim, koştur koştur yaptım akşam saatine kadar, dakika hesabı yaparak tasarımları ve forex çalışmaları yetiştirdim..

bugün ve yarın Flyinn AVM civarında olanlar varsa bir uğrasınlar derim, Trio Bakery standı var bugün, o şahane kurabiyeleri yakından görün :)

arada bir sürü gel-git yaşadım, gözüm telefonda... kararsızlık had safhada... ezberlediğim mailler gözümün önünde, daha ne ister ki bir insan burada yazanlardan başka derken buluyorum kendimi..

sonra eve dönüş çilesi, tramvayda mahsur kalma, 20 dakikada 20 adım mesafe yol alma, bir de tramvayda elektriklerin gitmesi bir süre karanlıkta durmamız falan falan..

tuhaf bir gündün 10 Aralık, seni de not edeyim dedim..

fotoğraf Ceyda'dan yine :) bıktırırım artık :))

9 Aralık 2010 Perşembe

bu kız ne güzel fotoğraflar çekiyo...


Ceyda'dan bahsediyorum :)
geçen gün butik kurabiye cupcake yapan bir yere gittik, daha sonra detaylı yazacağım

ama Ceyda'dan gelen fotoğrafları görünce bu konudan bahsetmeden duramadım :)

gören herkes çok beğendi, ne kadar doğal çıkmış yani çıkmışım :p

ben de bayıldım fotoğraflarıma :))) çok teşekür ederim canım arkadaşım, o günkü emeğine sağlık

resmen şımarık bi post oldu, sanki altına yorum olarak evet seda anladık güzelsin yazın der gibi..

yok valla öyle bi amacım..


çok beğendim, burada da olsun istedim :)

7 Aralık 2010 Salı

güzel şeyler yazayım.. Eloş 2 yaşında..


Cumartesi günü Ela'mızın doğum günü vardı.

Öyle tatlı olmuş ki, sevgi böcüğü gibiy
di o akşam :) çok seviyorum çocukları, öyle böyle değil...

baktım mesela izlediğim bloglara, o kadar çok anne-bebek blogu var ki izlediğim :) ve o çocukların hepsine bayılıyorum ben

Pınar da yazmış bana, seninle olan fotoğrafını ekle diye, önceki tatsız yazıdan sonra böyle güldüğümüz fotoğraflı bir post yapayım dedim :)


O eşsiz anne babacığınla mutlu mutlu yaşlar olsun sana Eloşum :) hep böyle gül, gülelim olur mu ?

dünkü hayal kırıklığım..

neden böyle oldu bilmiyorum
eninde sonunda kapı "ben başarısızım"a çıkıyor, olmadı yani, o işi başaramadım

bu kıyası kim neye göre yapıyor
bilmem ?

bu yorumu yapan konunun uzmanı mı ?

hayır

ama patron sonuçta..


aslında bu oldukça sık karşılaştığım bir durum

mesela bizim tasarımcılar yüzlerce şahane tasarımlar çizerler, patron gelir seçer 3-5 tane, bunları üretin der

hep itiraz ettim, bu konunun uzmanları buna karar versin, patron dünyanın en zevkli insanı değil ki diye.. boşa itiraz ettim.. ama onlarda da yılların deneyimi var, burunları iyi koku alır dediler, peki dedim


her zaman her yerde olduğu gibi son sözü patron söylüyor

kısacası dün canım sıkıldı biraz

hep, süpersin seda, ellerine sağlık seda, afferin seda, sağol ablacım (gerçekten bazıları böyle teşekkür ediyor ve ben bayılıyorum, çok samimi geliyor) duymaya alışkın olan bana, ne yalan söyleyeyim koydu biraz..


neyse burayı da herkes biliyorken yazamıyorum içimden geldiği gibi, tüm suçu kendime yüklüyorum, hatayı kendimde arıyorum..


hadi bugün iyi geçsin...

5 Aralık 2010 Pazar

ne lezzetliydi senin sohbetinle o kahve

baştan söyleyeyim bir sürü yazı ve fotoğrafın olduğu bir post olacak :) gerçi ne kadar fotoğraf koysam anlatamaz o akşam ki keyfimizi

Ceyda ile blog dünyasında tanıştım ben, o da blog
arkadaşımdı yani, ne güzel insanlar tanıdım ben burada :) bir kez daha sağol Tuğba, bana buraları söylediğin için..
Biz Ceyda ile ilk defa Sıla ile yaptıkları gelinlik
& pırlanta çekiminde tanışmıştık. Ne şahane işler çıkarmışlardı o zaman..


Neyse sonrasında kaç kez karşılaştık ettik
ama bir türlü oturup doğru düzgün vakit geçirmemiştik. Hadi buluşuyoruz dedik ve Cuma akşamı yakın oturduğumuz için, benim işten erken kaçmama ve bu tarafta buluşmaya karar verdik. Her zaman çekimde falan spor gördüğüm Ceyda fıstık gibiydi o akşam :) bi de saçlarını kestirmiş, çok beğendim, ben de gidip bu kadar kısalttırıcam dedim.

Starbucks'tan kahvelerimizi aldık ve konuşmaya başladık, hiç susmadık hiç :) meğer ne çok anlatacak şeyimiz varmış birbirimize, oo
bi de bir sürü proje çıkardık..
Tamam diyette olabilirim ama b
u Ceyda ve Ebru ile katıldıkları çikolata workshop'undan getirdiği çikolataları yememe engel değil ki :) hem Pınar'dan izin de aldım, 2 hafta boyunca ağzıma şekere dair bir şey sürmediğim için yiyebileceğimi söyledi çünkü :) valla yedim, filtre kahve hiç acı gelmedi bu kez :)

vee günün sürprizi; Ceyda bana bir yılbaşı h
ediye paketi hazırlamış, öldüm mahcubiyetten, dedim ya çok foto var, nasıl olmasın :) her birisi ile ayrı ayrı uğraşmış, emek vermiş, ba-yıl-dım...
yüzüğümü hemen taktım, hatta an be an twitter'da da yazdım.. ben yazarken de yakalamış ceyda :) çok yakışıyo onun eline fo
toğraf makinesi.. broş kedim de var, mavi..


eve geldim annem bu kapı süsüne aşık oldu :) ay kıyamam ben bunu evin dışına asmaya dedi, şimdilik oturma odamızda biraz göreyim, gözümün önünde olsun, sonra kapının iç kısmına asarız dedi :)
babama dur fotoğrafını çekeyim sonra yersin çikolataları dedim, arkamı döndüm hıım güzelmiş içindeki meyve dedi, bi baktım boş kağıt elinde, yutmuş bile bir tane :)

yine Ceyda'nın elleriyle yapmış olduğu tealight mumluk, mum bile koymuş içine.. o da oturma odamızda yer buldu kendine :)

kısacası tekrar bin teşekkür ederim canım arkadaşım
, o k
adar incesin o kadar düşüncelisin ki, utandım çok :) beni de yılbaşı havasına soktun :)

dediğin gibi tüm sevdiklerimizle olalım bu yıl ve tüm güzellikleriyle gelsin yeni yıl..
hepimiz için..

iyi ki de tanımışım seni :)

3 Aralık 2010 Cuma

2 Aralık 2010...


not etmek istedim..
burada da olsun istedim...


elbette şakındım


ama çok beğendim :)


beğenmemek mümkün mü ?


30 Kasım 2010 Salı

hayatta zayıflayamam diyenler..

tıklayınız, bakınız, görünüz...

benim bu deli kardeşim diyetisyene gitti, gitsin heves etmiş dedik, hedefim 10 kilo diyetisyenim öyle dedi, deyince, güldük, hayatta veremez Pınar 10 kilo dedik.
.

sonuç ?


verdi...


fıstık gibi oldu :) benden zayıf, ki tarih bugüne kadar böyle görüntü görmemişti :)
Tuğba'nın dediğim gibi azim onun diğer adı, nasıl iradeli, geçen sene şeker bayramı'na rastladı mesela heheh yer o tatlı dedim, dilini değdirmedi hatun, ben karşısında löp löp yutarken ananemin tatlısını ye sen ye agop'un kazı gibi dedi :)

yedim

sonuç ?

ben de şimdi diyetteyim :)

dün yükledim pozitif enerjimi


fotoğrafta görüldüğü gibi Cemil İpekçi'den :)
seviyorum bu adamı
içtenliğini, samimiyetini, kasmamasını...
gerçekten seviyorum.

o kadar dolu ki, o kadar doğru konuşuyor ki, bi de böyle masal gibi anlatmıyor mu :)
hani kırk yıl düşünsem onunla bu kadar samimi olacağım aklıma gelmezdi

önceden, ama çok küçükken otelde yapılacak bir düğünle evleneceğimi (ki nadirdi o zamanlar) ve gelinliğimi cemil ipekçi'nin yapacağını söylerdim, herkes gülerdi bana, evet gülerdi :) ben de gülerdim ama.. öylesine şımarıklığına, laf olsun diye söylerdim..
şimdi hiç hayal olmadığını söyleyebilirim, konuştuk çünkü, tüm ekibi benim evlenmemi bekliyor, yapacak yani :) dünya tatlısı yardımcısı Siber hallederiz sen merak etme dedi, elbette ücretsiz olmayacak ama çok yüksek olmayacaktır öyle değil mi :)

neyse ben önce bi koca adayı bulayım da, gelinliğim eksik kalsın...


dağıttım gene konuyu :)

dün Starcity AVM'de Damra Pırlanta mağazasında mini pırlanta defilesi vardı, Seda Ertan ve Ebru Ürün ile gerçekleştirilen ve basının da katıldığı

Cemil Bey ile yahu o kadar defile oldu bizim hiç fotoğrafımız yok derken onlar da arkadan komik hareketlerle fotoğrafa dahil oldular :) çok tatlı kızlar ama, çok keyifli bir çalışma oldu :)
tabi arkada şahane fizikleriyle bu hatunlar, önde kocaman kollarımla ben, ne tezat, siz kızlara bakmaya devam ediniz lütfen..

bu arada saçımı da koymuş oldum böylece, istediğim kısalıkta olmadı, tekrar gidip biraz daha kısaltacağım :)

kısacası (ne kısası çenem düştü yine) pozitif enerji yüklememin olduğu bir gündü, akşam eve gittiğimde bugün yapacağım işler listesini yazdığımda bu yüklemeden yemeye başladım bile :)

27 Kasım 2010 Cumartesi

bu fotoğraf...


bakan herkese Ege'yi hatırlatır değil mi ?

Akçay'ı yazacaktım...

ne güzel tatildi, termal suları, spası, miisss yemekleriyle...
masamızın fotoğraflarına baktıkça yiyesim geliyo..

arkada görünen zeytin ve zeytinyağı Ege demek zaten öyle değil mi :)

26 Kasım 2010 Cuma

tam da diyetteyken...

gidilir mi Trio Bakery'e...
Allahım daha içeriye girer girmez miissss gibi tarçınlı kurabiye kokusu gelmez mi ?
bu görüşme bitmez dedim kendi kendime :)

Gül Hanım ve Ceren Hanımla bir toplantımız vardı bugün, itiraf ediyorum bugüne kadar ki ennn güzel toplantım buydu :) taptaze demlenmiş bir çay ve kendimle savaşarak sadece 2 tane yediğim tarçınlı kurab
iylerle geçti saatler, saatler geçti diyorum farkına varmamışız zamanın, hem iş hem sohbet olunca normal galiba :)

Bir de ben giderken Ceren Hanım bu yukarıdaki paketi vermez
mi ? ahh dedim ah gitti rejim, daha 1 hafta olmadı başlayalı :)


bunları da çekmeden çıkmadım :) ev figürü ne hoş, çok yaratıcılar çok, o kadar değişik modeller var ki.. bi de o şeker hamuru ne kadar pürüzsüz.. çünkü sonradan bu işi yapmaya karar vermemişler, yıllardır büyük şirketlerde bu alanda çalışmışlar..

yeşilköy tarafına yolu düşen olursa uğrasın mutlaka... ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız :)

yaa Sılacım, Yeşilköy'e geldim ve sen şansımıza bak ki Adana'daydın :)

23 Kasım 2010 Salı

karakızın düğünü

hani diyorum ya hep blog arkadaşlarım var benim hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim hatta sesini duymadığım...
ama onlara dair aslında çok şey bildiğim...

sanırım buradaki samimiyete buradaki duruma şaşırmaya uzunca bir zaman devam edeceğim :)


Görkem de benim bu blog arkadaşlarımdan biri.. evlendi geçtiğimiz günlerde, ben yazana kadar tabi... 1 ay oldu belki de.
nasıl mutlu oldum beni davet ettiğinde :) gelmez miyim dedim atlaya zıplaya gelirim :)

Damlocan da geliyormuş, onu da görmüş oldum, yalnız dönüşümüz sis nedeniyle biraz stressliydi :)

Görkem nasıl güzel bir gelin olmuştu anlatamam :) ya o çıkış şarkıları, duygulanmayan kimse yoktur herhalde :) müzeyyen senar - fikrimin ince gülü hatta dinlemek isteyen olursa bi tık

gecenin sonunda söylediğim tek şey vardı;
"blog arkadaşımın da düğününde de göbek attım ya pes bana"

buradan da bir kez daha çoook mutluluklar dilerim canım benim :)

22 Kasım 2010 Pazartesi

sendrom falan değil bu yaşadığım


resmen panik
Lale ile bu sabah birbirimize söylediğimiz tek şey

"nasıl yetişecek bu işler ?"


çok güzel bir tatil geçirdim, geçirdik :)

güzel güzel de fotoğraflar çektim, hepsini anlatıcam, bu akşam yazarım artık evde rahat rahat...

çok mu geldi, nasıl geçtiğini anlamadım mı bilmiyorum bu tatilin...
dinlendiğim kesin...

bu sabah uyanamadım zaten, bünye alışmış 10'dan önce kalkmamaya... bu fotoğraf Akçay'dan, uyanmaktan bahsederken bu horoz aklıma geldi :)

Akçay'dan gelirken gece otobüs yolculuğu yaptım, özlemişim :)
tam bak ne güzel hiç düşünmedim, üzmedim kendimi bu konuyla ilgili diyordum otobüste film izledim. Aşk geliyorum demez diye bir film var ya hani.. romantik komedi di mi neresinde ağlanır bunun ? "aşk geliyorum demez, gidiyorum der" dedi adam ve ben ağlamaya başladım... saçmalama seda dedim kendime toparlandım, film bitti uyudum.. sabahın köründe İstanbul'a vardım..

karışık bi yazı oldu,biraz daha karışsın bari :)
1 diyete başladım
2 saçımı kestirdim
3 işe dön seda

12 Kasım 2010 Cuma

Pano'ya gittik bi akşam

1 hafta olmuş gideli ancak yazıyorum..
yazmak zorunda mıyım ?
yoo...
ama o kadar keyifli bir akşamdı ki, illa burada da not etmiş olayım istiyorum :)
ne güzel bir masaydık...
her birine tek tek sarılıp def gibi pat pat edesim geldi sırtlarına



gecenin başında gelen bir sms biraz dağıtsa da beni, toparlandım... tramvaydaydım, gözüm doldu doldu yok ağlamıcam dedim damlamadan geçti...

Pano Şarap Evi diye bir yere gittik, Beyoğlu'nda.
Ben ilk defa gittim, çook beğendim. yemekler şaraplar hepsi çok güzeldi de, asıl güzel olan o akşam masada olanlardı.. geç bulduğum çok ama pek çok sevdiklerim vardı o akşam..

organizatörümüzü tekrarı için tembihlemeyi unutmadık :)

sırada karakız Görkem'in düğünü var onu yazıcam
şimdi Akçay'a doğru yola çıkma zamanı :)

6 Kasım 2010 Cumartesi

yeni yeni işler..


işte öyle gelişmeler oluyor ki, bazen biz kendi hızımıza yetişemiyoruz kızlarla, hatta Lale ve ben toplantı ortasında birbirimize bakıp gülüyoruz
naber falan yapıp gülüyoruz :)


ama çok güzel olacak...
ben çok inanıyorum..

yeni yeni insanlar tanıdım bu proje sayesinde,
nasıl seviyorum işinin ehli insanları, görevine, işine dört elle sarılanları..
saygım artmakla kalmıyo seviyorum bir yandan...
blog adresimi onlara da verdiğim için haklarında daha fazla şey yazamayacağım :))

bir de
İlkay'la tanıştım bu sayede :) bir mail atıp merhaba ben sarı çizmeli mehmet ağa dedim :) ben kimim derken de blog adresimi verdim, nasıl güzel referans oldu benim için burası, sen de kimsin be ? denecekken bak ben buyum dedim ve güven verdi bu blog..

şimdi bir sürprizimiz olacak, çok yakında deyip sinir edeyim :)

bu fotoğraf dünden..
Bilun'un açılışında almıştım. Elbisem dümdüz siyah olunca takayım bari dedim, Lale sabah görür görmez kahkahalarla güldü, çıkar şunu kafandan dedi, çıkarmıcam banane dedim :)
miasfirlerimizi de böyle karşıladım, toplantıda da böyle oturdum :) hatta beğenildi bile diyebilirim onlar tarafından :)

dün geceyi ise başka bir yazıda anlatacağım, şahane bir mekana gittik arkadaşlarımızla, Pano'ya.. ben ilk defa gittim, bayıldım...

4 Kasım 2010 Perşembe

bir bakmışsın sessiz sedasız gidivermiş...

sanırım artık kabul etme zamanı...
gitti...

istemiyor...

ama ben gidersem o çok üzülür diye kendimi çok önemsemeyi bırakma zamanı...


hayat daha nelere gebe kimbilir ?


hiç ama hiçbir şey imkansız değilmiş...

özlemiyormuş işte, aramadan sormadan durabiliyormuş...

kaybetme korkusu yaşamıyormuş...


artık elimden bir şey gelmiyor...

içimden de bir şey yapmak gelmiyor...


kabul ettim

ve

gittim ben...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Midpoint'i seviyorum...

taktım mı takarım ben :)
ilk gittiğim günden ber çok seviyorum bu mekanı, neredeyse her şubesine gittim

Bilun'a gitmeden önce bir yemek yiyelim dedik Burak ile.. Galata'ya gideceğiz, yakın olduğu için Beyoğlu Midpoint'e gidelim dedik..

dedim ya oldum olası çok severim burayı, ben kırmızı et yemem, annemin yaptığı köfte dışında ağzıma sürmem, bir gün yanlışlıkla tavuk yerine midpoint burger sipariş verince hadi yiyeyim bari demiştim, o gün bu gündür sadece onu yiyorum gidince (yemem lazım, fena unutkan oldum) :) salatam da booll maydanozlu olsun (etin kokusunu/tadını kısmen bastırıyor) diyorum, ki ne sipariş verirseniz aynen öyle yapıyorlar, servis kalitesini söylemeye gerek var mı bilmem, çok seviyorlar herhalde işlerini..

yan masaların verdiği sipariş gelince o yemekler mis gibi kokuyor, personel sonn derece güleryüzlü, hiç bir ayrıntıyı atlamıyorlar, hatta böyle neredeyse 15 dakikada bir Yumoş'un spreyleri varya, genellikle çamaşır üzerine sıkılandan, ondan sıkıyorlar oradaki bitki grubunun üzerine.. ayrı bir şahane koku yayılıyor..

neyse çok reklamını yaptım, bedava yemek falan yemiş değilim, bilakis 2 kişi 60 TL civarı hesap ödedik :)) çok pahalı mı bilmem, bence fiyatlar çok çok abartı değil.. ödedik ama menüleri devasa olduğu için çok doyurucuydu.. hele benim salatamın üzerindeki maydanozlar o kadar güzeldi ki,böyle bodur bodur boyları, sanki az önce koparılıp getirilmişler gibiydi :) Burak fajita yedi, o da çok beğendi..

bi de biz sadece yemek yemiyoruz Burak ile böyle buluştuğumuzda, sürekli dedikodu yapıyoruz, bu dedikodulardan, eleştirilerden herkes nasibini alıyor, ama çook gülüyoruz o kesin :))

2 Kasım 2010 Salı

Bilun Şen açılış


Canım Bilun'um bir mail göndermişti açılışla ilgili, hep sürprizim var diyordu, ipucu veriyordu ama duyunca gözlerimin parlamasına neden olan bir iş yaptı..
Galata'da şahane manzarası olan bir yerde şirin mi şirin bir mağaza açtı, zaten Bilun o kadar pozitif ki, sırf onu görmek, o cıvıl cıvıl sesini duymak için gidilir :)

ne kadar geç kaldım di mi yazmak için :( pek yazasım yok bu günlerde, yoo sıkıntıdan diil, twitter'da yazıyorum sürekli, hem iş güç çok oluyo, hem de oturup uzun uzun buraya vakit ayırmak istiyorum, anlatacağım o kadar çok şey var ki aslında.. burası benim günlüğüm ve ben her şeyi ama her bi şeyi buraya yazmak istiyorum..

neyse açılış gecesine canım eniştemle birlikte gittik, Pınar çalıştı ve gelemedi maalesef :( saçımdaki tacı da o akşam aldım :)
nasıl ?
normalde pek kullandığım tipte bir aksesuar değil ama çok beğendim, deneyince çok kişi olumlu görüş bildirince benim oldu :)

o güzel gülüşüyle Ceydacım da oradaydı, çok sevindim onu gördüğüme, hatta Ayci ve Ceyda'nın fotğraflarda kullandığı modeli olan hanımla da tanıştım, fotoğraftakilerden daha güzelsiniz dedim ona da, gerçekten çok güzel :)


tekrardan hayırlı uğurlu olsun arkadaşım, Allah bol kazançlar kısmet etsin..

adres ve daha detaylı bilgiler için Bilun'a tık..

23 Ekim 2010 Cumartesi

şarap keyfi..


hep yazıyorum eniştemi çok seviyorum diye
onunla paylaştığım anları da..
beyaz şarabı çok severim, o da seviyor, hatta Pınar kendisi içmediği ve sevmediği halde Şarköy'e gittiğinde biz içeriz diye 1 koli almış, özel üretim olan bir yerden :)
tabi 1 koliyi biz içecek değiliz, misafir için de evde bulunsun diye almıştır...

Burak da Madrid'e gittiğinde almış bu şarabı, California şarabıymış..
nefisti...

sohbet bi o kadar güzeldi..
tabi arada teknolojik sapıtmalar yaşadık, karşılıklı koltuklarda otururken twitter'da yazıp durduk birbirimize, sonra sesli olarak yorumladık :))

keyifli akşamlardan biriydi, arada gerildik, yani ben sinirlendim, ama ona değil, olanlara, bazı insanlara, davranışlara..
kendi kendime boşyere üzüldüğüme karar verdik, gelecek güzel günlere kadeh tokuşturduk :)

22 Ekim 2010 Cuma

yeniden sarışın olayım mı ben ?


baştan söyleyeyim fotoğrafa gülmek falan yok :)
bi ara sarışındım ben..
2004 yılında falan :)
sonra bakımı çok zor diye kendi rengime geri döndüm
çok yıprandı bir de saçlarım.. hatta hatırlıyorum bir akşam artık yıkadıktan sonra bile zor taranan, açılmayan saçımı Pınar'ın önüne oturup kestirmiştim.. evet evet Pınar o dolaşık yerden vurdu makası kesti saçımı :) bir de güzel kesti, kuaföre gidip düzelttirmeme bile gerek kalmadı
bu fotoğrafın hikayesi ise şöyle; gittim fotoğraf stüdyosuna, ben saçımı bir daha sarı yapmayacağım, hatıra kalsın istiyorum benim fotoğrafımı çek dedim, coştu tabi çocuk bıkmış vesikalık çekmekten :) bu poza baktıkça gülüyoruz biz :) daha neler var Seda Sayanvari de saklıyorum onları :)

neyse şimdi ise boya bile yok saçımda, ama değişiklik istiyorum, annem kezban gibi oldun çok uzadı git kestir şunları diyor... hatta geçen gün Deniz de saçın çok uzamış dedi :)
ama dümdüz saçım, ne şekil alıyor ne bişey..

iri dalga perma mı yaptırsam, yoksa yeniden sarışın mı olsam ?
fikir verecek olan var mı ?


not:bu değişikliği bunalım olarak yorumlamayalım :) ayrıca vaktim yok kuaföre gitmeye, geçen akşam Pınar şu kaşlarından ne zaman kurtulacaksın dedi, peki dedim vakti gelmiş :)

20 Ekim 2010 Çarşamba

fashion by siu - trendus blog ödülleri

fashion by Siu yani Sıla benim blog açmam için 2. nedenimdir...
1.si Tuğbadır, Defdef'in annesi, hiç düşünme aç, yazılı kalsın tüm yaşadıkların demişti bana..
iyi ki demiş, Tuğba sayesinde tanıştığım bu blog dünyasını Sıla ile daha çok sevdim, sonra Sıla benim blog değil normal arkadaşım oldu, canım oldu, düğününe gittiğim arkadaşım oldu..

bi de o kadar çok sevdim ki onu...


o ne yazıyorsa doğrudur, araştırmıştır, günceldir oldu benim için hep.. shoetek falan her şeyi ondan öğrendim ben..


trendus blog ödülleri diye bir şey varmış şimdi de

hemen girdim ve ona oy verdim

siz de Sıla'ma oy vermek isterseniz aşağıdaki linke bi tık...

:)


19 Ekim 2010 Salı

Asya - aaşşkkkk hiç biter mi ?

benim hiç görmediğim blog arkadaşlarımdan biri Selda
geçen akşam twitter'da yazmıştı, kızı Asya yanındaymış ve şarkı söylüyormuş, "budluma da gittik belabel" diye, gözümde canlandırmış ve benim için ısırsana onu demiştim twitter'dan

gene sıkıntılı olduğum bu dönemdi..
yatmıştım da yatağıma, bi baktım telefon,açtım karşımda Asya, bana şarkı söylüyor :) gülme krizindeyim ama...
birkaç şarkı daha söyledi, sonra sıkıldı annesine verdi telefonu, biz sohbet ederken yeni bir şarkı aklına geldi ve bana armağan etti, söylemeye başladı
Asya'nın bana şarkısını söylüyorum " evli, mutlu, çocuklu"
yeni bir gülme krizi geldi, eh yani Asya dedim bu kadar olur :))

bu akşam uzun zamandır gözükmeyen Selda twittera geldi, Asya'dan şarkı istedim, geçen gün dinlediği ve diline dolanan bir şarkı var
dedi "aşşkk hiç biteyyy miii" diye söyleyip duruyormuş :))
hemen buldum şarkıyı, Ezginin Günlüğü - aşk hiç biter mi ?
ne güzel şarkıdır di mi ?

Asya gene pek anlamlı şarkı tuttu benim için :)
genellikle böyle buralardaki linkler tıklanmaz ama dinlemek isterseniz..
tık

bi de şu gülüşün güzelliğine bakar mısınız ? bak sen de gülümse fotosu :)

17 Ekim 2010 Pazar

otomobil istiyorum

şu son 1 aydır İstanbul kazan ben kepçe...
o kadar çok gezdim ki gezmek değil aslında, iş için gün içinde bir orada bir burada olmak...
burayı okuyan çoğu kişi biliyor sanıyorum, firmalara pazarlama ve perakende danışmanlığı veriyoruz.. özellikle son dönemde perakende organizasyonuyla ilgili yoğun çalışmalar oluyor
avm kiralama firmalarıyla görüşmeler, faal durumda olan avm'lere gidip (varsa şayet) boş olan mağazayı incelemek, durum tespiti yapmak falan falan...
kuyumcu ağırlıklı olmak üzere müşterilerimiz var, kadın hazır giyim, gıda firması gibi...

haliyle birisi için bir projede diğeri için başka bir projede yer önerilebiliyor, şaşkın tavuk gibi ondan ona koşturuyorum..

zevkli mi ? çoookk

sevi
yor muyum ? hem de nasıl :)

bu anlattıklarım perakende kısmı, bir de pazarlama faaliyetlerine destek var.. tanıtım dosyası hazırlanıyor, bir grafikere git, bir matbaaya git, sonra bir de müşteriye git, gene dolaşıyorum ortalıkta :) ondan brief al ona brief ver, arada milyon tane kendi düşüncemi serpiştiriyorum :)

ama bazen yoruluyorum işte... hele de kısa mesafe diyerek beni almayan taksiciler, binmek zorunda kaldığım berbat kok
ulu halk otobüsleri, yetmezmiş gibi evimin Büyükçekmece'de olması... bu yol beni mahvediyor, sabah 2 saat, akşam 2 saat yol gidiyorum.. önceden uyurdum artık uyuyamıyorum da..

10:00'da işe gidilir mi ? gidiyorum.. Allahtan Lale bir şey demiyor kız, ki benim sorunum değil diyebilir.

velhasıl diyorum ki;
bana bir otomobil lazım :)
Canım Nevra'm almış, Allah iyi günlerde kullanmayı nasip etsin, bir de şahane bir teslimat töreni hazırlamışlar ona :) Pınar yazmış ne güldüm okurken, öpücüklere boğmuşlar arabayı :) güzelim arabayı kirlettiniz dedim, özel solüsyonumuz var kızım bizim bu tür lekeler için dedi hemen, yalnız bu arada öğrenmiş oldum, Doğuş müşterinin talebi olması durumunda teslimat sırasında hediye paketi bile yapıyormuş otomobilleri :)
ne güzel di mi ?

ben de isterim dedim :)
yalnız tek sorunumuz var, vites
yani benim tek sorunum vites :)
kullanamıyorum kardeşim düz vites arabayı ben, insan vites koluna bakar mı değiştirirken ? ben bakıyorum işte, e o sırada yola bakamıyorum, olsun yanımda Pınar oluyor ve o bakıyor :) çığlık kıyamet önüne bak diyor bana :)

hayalimdeki otomobil ise şu :) nasıl ama ?

otomatik vites oldu mu bi de, tadından yenmez di mi :)

şaka yahu, ömrümün sonuna kadar çalışsam bu aracı alamam ben :)
Pınar'ların showrooma her gittiğimde biniyorum, yetiyor o bana :)

14 Ekim 2010 Perşembe

hiç yeni bir şey yok ki..

yazayım diyorum..
ne yazayım ?
iş güç o kadar yoğun ki, iyi oluyor tabi bir bakıma, düşünmüyorum en azından bir süre..

her şey aynı değil aslında

garip bir Pazartesi akşamı yaşadım/yaşadık/yaşadı/yaşadılar
:)
güldüm
ağladım
zırladım
sinirlendim
kızdım
köpürdüm
öyle ya da böyle konuştuk, sonunda...
iletişim
diyalog yani monolog değil..
sonuç ?
yok gene...

öyle bir hale getirmişim ki, herkes dahil "biz"e :)
bir sürü insan etkileniyor bizim bu durumumuzdan, yaşadılar diyorum ya yazık valla, çok kafa şişiriyorum..

varsa da ben görmemekte ısrar ediyorum
adına isteyen salaklık desin, isteyen gurursuz
seviyorum ben onu, o gittim diyene kadar tüm kapılarım ona açık
hem de yaşadığım her şeye rağmen
gitti, sen görmüyorsun yapıştın çocuğa diyorlar..
öyle olmadığı konusunda ısrar ediyorum
öyleyse şayet, gelsin bana, gittim desin diyorum

benim de sağım solum belli değil
sanırım sağlıklı düşünemiyorum, bi gitsin istiyorum bir gitmesin..

ama kendime sürekli bir soru soruyorum "ben ona ne yaptım" daha bir cevap bulamadım, ondan isteyeceğim bu sorunun cevabını..

geçirdiğim şu günlere dair duyduğum ve çok güldüğüm söz
"ooofff seda, şu klimayı sevsen bu kadar, o da seni severdi"

9 Ekim 2010 Cumartesi

havaya da bak

zaten bunalımlardayım her ne kadar belli etmesemde..
bu kapalı hava iyice ruhumu karartıyo
bi de soğuk
uuuffffff

kendimi bir karar almam lazım diye zorluyorum
ama bir karar olmalı di mi ortada ?

sessizlik aslında bir cevap mı ?
bilmiyorum ?
onu biraz tanıyorsam değil
ya da kabullenemiyor mu acaba bu bünye ?
yenilgi gibi mi geliyo ?
yoksa "seninle görüşmek istemiyorum" demesine rağmen niye hala böyleyim ki ben ?

bıktım buraya böyle karamsar seyleri yazmaktan
ama napiim hissiyat böyle

8 Ekim 2010 Cuma

Yonca Gıda ile ben gene yemek blogları arasında :)


Geçen hafta sevgili Sevil'den bir mail aldım, Tefal Yemek Şenliği'nde hemen yanımda olup bana çok yardım edenlerden biriydi :)
eyvah dedim ben yemek blogu değilim bana yine yemek yaptırmazlar inşallah, yok yok kahvaltı edip sohbet edicez deyince peki dedim

gittik Pınar ile Pazar günü, biz biraz geç kaldık ama, sunuma yetiştik...
evin mutfak alışverişini yapmadığım ve yemek pişirmediğim için çok bilmem markaları
sunumun ortasında ürünler tanıtılırken ne göreyim, Sole marka margarin Yonca Gıda'nın ürünüymüş. Sole'yi nereden mi biliyorum, annemin bir kurabiye tarifi var, yanında kocaman "Sole"den başka margarinle güzel olmuyor yazmış tarif defterinde :)
pek mutlu oldum bu tesadüfe

o gün orada Ayşe Tüter'de vardı, biz Ayşe yenge deriz ona çünkü annemin akrabası :) sürpriz oldu benim orada olmam ona, önceki görüşmelerimizde benim beceriksizliğimden dem vurmuştuk annem, teyzem ve Ayşe yenge tarifler üzerine yorum yaparken :)

günün diğer sürprizi Zeynep ile karşılaşmamızdı :) ben ona Zeyneepp o bana Sedaa derken sarılıverdik birbirimize :)) çok komiktik eminim :) bayıldım ben bu hatuna


çok keyifli bir gün geçirdim kendi adıma, tüm güleryüzüyle Sevil, her soruyu özellikle kanola yağı ile ilgili soruları tüm samimiyetleriyle yanıtlayan firma yetkilileri çok tatlılardı...

7 Ekim 2010 Perşembe

yoruldum...

çok yoruldum hem de...
bakalım gelecek günler nelere gebe?
herkesin bir dayanma sınırı vardır ama di mi ?

4 Ekim 2010 Pazartesi

ruh hastası


:))))
sevgili Haluk bir önceki postum için, o bir şey değil bak bir de bu var dedi
onu da görünce ruh hastası dedim

hani çocuğunu eşşek sıpası diye severler ya benimki de o hesap :)

nasıl tatlısın ama be Luganoo

valla çok yakışıklısın :)

yeter bu kadar futbolcu muhabbeti
Pazar sabahı bir kahvaltıya gittim ben
canım Sevil'im davet etti, onu da yazıcam
bi deee sürpriz bir buluşma gerçekleşti o gün :) bi baktım Zeynep karşımda :)

yarın yazarım artık...

3 Ekim 2010 Pazar

psikopat :)


Sevgili Onur abinin sitesinde görünce ilk yorumum bu oldu
:))
iki ayrı psikopat, tam olduk dedim

bi de Lugano...
bu takımın en yakışıklı topçususun yeminle..
senden çocuk doğuran yengenin önünde saygıyla eğiliyorum
:)

1 Ekim 2010 Cuma

iş'te dikkat

hepimiz iş yaparken pür dikkat oluyoruz değil mi ?
hatalar var elbette..
hem de ne komik hatalar...
mailde yazıştığın kişi arkadaşın olunca, konuyla ilgili haber bekliyorum canımın içi yazan yazıyı silmeden patrona fw ettiğimiz olmamış mıdır ?
kim bilir kaç kez...

ama bunu sadece patron okur, bilemedin 2-3 kişi daha
ama sen gazete ya da dergi çıkarıyorsan Ahmet'e Mehmet diyemezsin, o yazıyı binlerce insan okurken hem de..
sevgili biu yazınca aklıma geldi
bloguna bakın da okuyun komikliği...

aklıma gelen ise şu;
şimdi kuyum sektörü ile yakından ilgiliyim ya hani, yine kuyumla ilgili bir haber var gazetede, medya takipten okuyorum, kocaman gazetelerden biri, büyük bir kuyum/altın firmasının 3-4 ay önce vefat etmiş sahibinin ağzından, o gün yazdıkları konuyla ilgili demeç yazmış...
kalakaldım...
adam öldü yahu, bu yorumu nasıl yapsın

biraz dikkat...
işinizin en önemli parçası bu zaten :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...