31 Aralık 2011 Cumartesi

yıl biterken...

Enteresan bir yıl oldu benim için 2011
o kadar inişli çıkışlı oldu ki... ama olsun yine de çok şükür dedim hep, diyeceğim de..
benim de ailemin de sağlığı yerinde..

2011 için çok hayallerim vardı. Tam girerken yanımdakiler ve dilediklerim olmadı, bu cümle de pek olmadı :) işteyim, çıkacağım ama yazmadan duramadım..

kısmet demeyi öğrendim ben 2011'de.. 
çookk tecrübeler edindim..
Yeni bir iş, hem de hayatımın her anını kaplayan bir iş, depresyona girmeme bile fırsat vermeyen bir iş, gözümün bebeği Modanisa oldu..

Ben büyüdüm 2011'de...

Büyüdüğümü hissettim, olgunlaştığımı... 

Böyle içime bıçak sokmakla kalmayıp, gözümün içine baka baka o bıçağı çevirenlere karşı tahammül etmeyi öğrendim.. 

Beni çok üzenleri Allah'a havale etmeyi öğrendim...

ve önüme bakmayı...

geleceğin çok güzel olacağına inanmayı...

katıksız bir pozitif olduğum için gene umutla bakıyorum yeni yıla..

bildiğim tek şey yine deli gibi çalışacağım. E bir de yeni bir aşk olursa süper olur tabi :)

mutlu yıllar olsun hepimize..

26 Aralık 2011 Pazartesi

Canım arkadaşım, iyi ki doğmuş...

Uzun zamandır kimsenin doğum gününü yazmamışım..
aman ben ne yazıyorum ki zaten buraya...

Canım Lalemin doğum günüydü Cumartesi günü.
kutladık ve pek eğlendik..
inanılmaz komik bir geceydi, çok detay yazmayacağım ama :) 
kalabalıktık, 5'te evdeydim, noel babanın şapkaları vardı, benim kutsal görevlerim vardı, falan falan :)

Lale'yi çok sevdiğimi daha önce söylemiş miydim ?
Hani insanların hayatında dönüm noktaları vardır, onunla tanıştığım gün benim için öyle bir gündü...
İyi ki diyorum arkadaşım olmuş, iyi ki...

Musmutlu bir yıl olsun, büyük büyük sevinçlerin, kahkahaların olduğu bir yıl olsun..

Koskocaman da bir aşk olsun :) hepimize...

20 Aralık 2011 Salı

Ömer geliyor...

ve ben teyze oluyorum :)
Canım Ceydam anne oluyor...

Baby Shower'ımız vardı geçen gün... en geç ben gitsem de bütün kızları gördüm :) çok az vakit geçirebildim onlarla.. Ama bir yedim bir yedim, Ceyda'nın annesi ve kızlar süper mamalar yapmışlardı, daha gündüz fotoğrafları görüp kurabiyemi ayırtmıştım :)


Ama Ömerimi annesinin karnında sevdim. O da beni sevdi tekme atıp durdu :)
çok mutlu oldum ben.. Ceyda'yı, o sakin ses tonunu, o güzel bakan yüzünü çok seviyorum. iyi ki diyorum iyi ki arkadaşım olmuş..

Şimdi Ömer gelsin bakalım, sağlıkla.. Çok merak ediyorum onu :)


16 Aralık 2011 Cuma

pat diye sinema...

vakit yok o yok bu yok derken, Lale ile gidiverdik sinemaya
baktık çok trafik var, Capitol AVM'de ofise yakın, hadi girelim dedik döndük yoldan..

Baktık çok kalabalık içerisi sinemaya gidelim bari dedik. Dedemin İnsanları'na gittik. Lale, Egeli olduğu için pek yakın buldu kendine filmi, ben de sevdim, Çağan Irmak kokuyordu film, hani bilmeden izlesen onun filmi dersin. Güzeldi, izlenesi...

Bizim halimiz gene komikti, hayır o koca montoları niye arabaya bırakmayız ki di mi ama ? montlar, bilgisayarlar, çantalarımız, onun yanında pisboğazlığımızdan aldığımız abur cuburlar.. yürüyemez haldeydik yüklerimiz nedeniyle.. Böyle yürümeye çalışırken kalabalık gördüğümüz ilk kuyruktan salona girdik, birbirimize soruyoruz doğru filme girdik değil mi diye ? ikimiz de salon numarasına bakmamışız... Neyse doğruymuş :)

bloguma hep enteresan fotoğraflar eklediğimi söyledi Nilüfer Teyze. Ya elim, ya terliğim, ya çiçek böcek :) çok güldük yaptığı yorumlara.. o yüzden artık bütün fotoğraflar eklemeye karar verdim :)

işte zibilyon tane şey taşıyan Lale ve sinema salonu kapısı..
salon numarasına bakmıyorum ama fotoğraf çekmeyi akıl ediyorum, elbette hadii diye söyleniyo :)

15 Aralık 2011 Perşembe

kestane de satarmış...

Babamdan bahsederken hep enteresan adamdır derim..
öyledir çünkü :)

geçtiğimiz günlerde bizim oradaki bir markette kestane satmış, yani satışına sebep olmuş :) 

mağaza müdürü çocuk ya abi satamıyoruz şu 1 çuval kestaneyi demiş, babam da hani o sucuk tadımı için kullandığın ızgara nerede demiş, çocuk içerideee deyince 1 kilo kestaneyi feda ediyor musun demiş babam :) getirmişler ızgarayı, kesmiş biçmiş babam kestaneleri, personel olmadığı için pek müdahil de olmak istemiyormuş olur da laf eder birileri diye, bir güzel organize etmiş kestaneleri pişirmeye başlamışlar...

sıcak diye insanlara peçete içinde ikram etmişler, çok komiktik diyo :)
canım babam emeklilik böyle işte..
bu hali de FB maçına doymayan bünyenin gece yarısı bilmemkaçıncı maçı ayakta izlemesidir.


1 çuval kestanenin o gün bittiğini söylememe gerek yok di mi ?
:)

4 Aralık 2011 Pazar

nasihat...

Büyüklerim bir şey söylediğinde oofff derdim önceden, artık can kulağı ile dinliyorum, dinlemenin bana çook şey kattığını öğrendiğimden beri dinliyorum...

iş hayatına yeni başlamış arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum...

büyümek lazım... 

bazen insanların yaşına bakmazsın, ne olgun dersin.. bazılarının dışına bakarsın sessiz sakin ama içinde davul çalar...  ama anlayamazsın işte.. anlamasam da olurmuş dersin.. ne fena di mi ?

bu da böyle bir post oldu, kendime not.. 
için iyi olsun Seda, yeter.. 
kötü bir insan olma..


not: elbette olmayacağım :)

Bir düğün daha...


Canım arkadaşım Hasan evlendi dün akşam..
Çookkk güzel bir düğündü. Daha önce Onur ve Dilek o mekanda evlenmişlerdi ve çok sevmiştim orayı. Bridge'deydi düğün. Nakkaştepe'de.. 


Olaylı bir hazırlanmam var. Twitter'da an be an yazdım :) Bizim ofis Altunizade'de. Cumartesi gününe saat 16:00'ya iş görüşmesi alan ben saat 17:30'da hala ofisteydim. Düğün 19:00'da başlayacak. Bu saate kadar ne kuaföre gitmişim ne bir şey.. Allahtan yakın kuaför, hemen bi fön çektirdim tekrar ofise geldim, ofiste kimseyok tabi bu saatte.. İyi güzel giyindim, giyindim de elbisemin arkasındaki fermuarı kim çekecek ? hani böyle bir yerde 2 kat dikiş olur ya kalır orada fermuar, güçlü çekmek gerekir, ne gücü kolum nasıl dönsün arkaya ? Neyse boyandım ettim, fermuar yarım açık, çakma kürk etolümü de sardım çıktım. O kadar çok eşyam var ki, ofisteki küçük valize doldurdum, eteklerim yerleri süpüre süpüre çıktım ofisten.. Bi yandan diyorum ki güvenlikten rica etsem şu fermuarımı çekse :) Ne ayıp olurdu :) 

Mekana geldim, uzun elbisem ve kürk etolümle beni gören Pınar gülme krizine girdi, ne bu kılık diye, ben çok beğendim, hıh.. Eniştem de beğendi... :)

Çok güzel bir düğündü, sahipleri gibi zarif.. Temsili nikah çok komikti. Kerem zaten komik ötesiydi, bu arada Kerem beni affetmiş :)

Elbisem her zaman kurtarıcım olan siyah uzun elbisem, hatta biraz kuyruğu da var. Çok seviyorum onu.. Çok komik bir fiyata almıştım. Bir sürü düğünde de giydim :) Etolü Osmanbey'den aldım. 30 tl, ucuz geldi bana. Hatta elbet lazım olur diye hem siyahını aldım hem kremini.. saçlarım da uzamış, modeli falan kalmamış..

Neyse fazla fotoğraflı, fazlaca da megaloman bir post oldu..

Enise ve Hasan çookk mutlu olsunlar inşallah.. :)

2 Aralık 2011 Cuma

500 izleyicim olmuş

bu sabah farkettim :)
çok önemli mi bu sayı bilmiyorum, ama daha önce kaç kişi var diye hiç bakmamıştım..

Sevgili fotografik hatıralar hoşgeldin :)

Aralık geldi, bu sene de bitiyor, zaten bitsin artık.. Bi yandan çok sevdiğim bi yandan nefret ettiğim bir yıl oldu 2011. Karman çorman yani..

Şimdi 2012'ye dair hayallerim var, ayaklarımı daha sağlam yere basarak kuracağım hayaller :) Hatta Allah o günleri gösterirse 2013 için bile bir planım var :)
Her sabah bu ağacın önünden geçiyorum. Her sabah diyorum ki ağaca; benim bir evim olsa, sen de onun kocaman pencerelerinin önünde olsan, saatlerce izlesem seni...

28 Kasım 2011 Pazartesi

Bir elma hikayesi...

Gene kilo almışım... 
Rejim yapıp kilo alan var mı benden başka ?

Bahanem falan yok, o kadar düzensiz yiyorum ki.. 11'de kahvaltı mı olur ? 17:00'de öğlen yemeği ? sonra taaa gece 22:30 falan akşam yemeği, sonra yat...

neyse, takılmayacağım ona şimdi, hayatımda güzel güzel şeyler oluyor, fazla kilolarım da nazar boncuğu olsun :p (dedim ben şımartmayın beni diye)

Çok şükür keyfim yerinde, aylardır deli gibi çalışıyorum, öyle güzel yorumlar aldım ki boşa kürek çekmemişim dedim, bin şükür...

Son günlerde epey koşturdum yabancı misafirimiz nedeniyle, önceki postta da yazdım.. Evet canlı yayın tedirginliği, bu İstanbul trafiğinde geç kalma telaşesi verken gülme krizine girdiğimiz anlar da olmadı değil. (kendi kendime nazar değdiriyorum, bile bile de söylüyorum, yazıyorum)

Blog toplantısı ve canlı yayının olduğu gün, akşam saati Barjis'i oteline bıraktıktan sonra taksi ile eve gidiyorum. Bu arada takside önde oturuyordum, arka taraf kalabalık diye. Annemi aradım, anne ölüyorum açlıktan, öğlen bi cheesecake tırtıkladım, sonra Kitchenette'de abuk subuk bişiler yedim, adam gibi yemek yemedim dedim. Tamam hadi gelince yerim, öptüm dedim kapattım telefonu. Taksici amca nasıl acıdıysa bana, açtı torpido gözünü, bak dedi ben Malatyalıyım, bizim bahçenin mahsulü elma, açlığını bastırır. Çok şaşırdım, güldüm ayy teşekkür ederim falan dedim, aldım. 

Ama Pamuk Prenses ve zehirli elma masalıyla büyümüş paranoyak Seda o elmayı yer mi ?

Yemedim :)

Ay şimdi midem bulanır falan ben yemek yiyeyim, sonra yerim bunu dedim. Sonra döndüm adama, hem Malatya'nın kayısısı meşhur, hiç duymadım ben elmayı dedim :) Taksici amca da anlatmaya başladı, orası yüksek burası alçak, hava şurada serin, burada sıcak falan... hıımm dedim anladıımm, çok teşekkür ederim valla sağolsun ne iyisiniz dedim :)

Ne kötüyüm di mi ? Adam bana iyilik yapmaya çalıştı ben elmayı yemedim :)

Şaka bi yana yememe sebebim sadece hijyendi. Ben onu kırk kere yıkamadan yemem, marketten alınanı deli gibi yıkıyorum, taksinin torpido gözünden çıkmış elmayı yer miyim ?

Peki elma şu anda nerede ?

Ofiste,masamda....
:)

26 Kasım 2011 Cumartesi

Televizyona da çıktım, hem de canlı yayına...

Bir bu eksikti di mi :)
Görseller gelince bir sürü post yapacağım. Pek yoğun bir hafta geçirdik. İngiliz müslüman, kendisi de tesettürlü olan modacı Barjis Chohan'ı misafir ettik. Geçtiğimiz haftalarda Dubai Fashion Week'de defile yapan Barjis'in tasarımlarını www.modanisa.com 'da satacağız. 

Hem basın hem blogger lansmanı yaptık. Her ikisi de çok güzel geçti. Ben blogger kimliğimi hiç terketmediğim için bence blogger buluşması daha keyifliydi :) Canım arkadaşlarım beni kırmayıp geldiler. Bu buluşmaları Modanisa ev sahipliğinde her ay moda sohbeti şeklinde yapmaya karar verdik. Aman bu fikrimi de çalmayın sevgili rakiplerimiz, çok rica edicem, yaratıcı olun ve benim kadar çalışın lütfen ! Anam ağlıyor benim gece gündüz çalışırken.. Neyse bu konuda dertliyim ayrı bir post konusu..

Gelelim başlığa...
Barjis ve tesettür modası basının ilgisini çekti elbette. Kanal A Ekonomi Gündemi isimli program canlı yayına davet etti. Ben Kanal A'ya gidene kadar sadece Barjis çıkacak zannediyordum. Yayına son yarım saat kala, sizin de kulaklığınızı takalım test yapalım dediler, neee dedim :) ve bende heyecan başladı.... Ellerim buz, ekonomi programı, ya bana bir dünya rakam sorarsa diye rakamlar gözümün önünde uçuşuyor. Program 1 saat sürecek, eyvah yani..

Korkunun ecele faydası yok, başladı program, ben nasıl tedirgin nasıl panik anlatamam.. Başladıktan ve biraz konuştuktan sonra geçti aslında heyecanım. Rujum orada sürüldü, beğenmedim, çıkardım kendi rujumu sürdüm, üstüste oldu güzel olmadı, bi de ben ıslak ruj olunca konuşamıyorum yapış yapış, amaaann... Bütün gün koşturmaktan saçım başım berbat, normal günde fönlü gezerim o gün gün saat sabah 6'da başladığı için ne fön ne bir şey.. Tam 3 kez boğaz köprüsünden (her 1 kez gidiş-geliş) geçtik. Barjis bana her geçtiğimizde arkasına bakarak Avrupa ? diye sordu ve güldü, çok eğlendi... Ah Barjis her gün geçiyorum dedim o güzel gözlerini pörtletti baktı bana.. Çok sevdim onu çok.

Bu arada tv programı için kimseye haber veremedim. Bir tek annemi aradım. Babamla ikisi izleyeceklermiş ama Kanal A'yı digitürk'te bulamamışlar.

Neyse bitti gitti çok şükür. Gelen yorumlar çok güzel, canım blog arkadaşlarım hemen yakalamışlar bir sürü twit atmışlar :) Pek belli olmamış heyecanlı olduğum Allahtan.. Sonradan kuzenim bu linki verdi bana ben de izledim, annesine yani halama izletmiş ay bayılmış pek mutlu olmuş. Ailenin konusuyum bir süre :) Bazıları için küçük ve önemsiz bir şey olabilir ama bu bizim ailede sık rastlanan bir durum değil. :)

Bu da böyle bir deneyim oldu bana :) Ama 1 yıl yaşlanmış olabilirim o stress yüzünden :)

İzlemek isteyen olursa link :

aşağıdaki tarihte 24 Kasım'ı seçip soldaki saati de 17:45 yapmak gerekiyor.

Yaa şekerim TV yıldızı da oldum :)))

18 Kasım 2011 Cuma

Edirne'de...

Bayram'ın 3. günüydü galiba..
Kuzenim ve eşi hadi yarın Edirne'ye gidiyoruz sen de gel dediler, atladım yanlarına..
Hatta o gece onlarda kaldım, ertesi sabah birlikte kahvaltı edip çıktık yola...
Bu kuzenim Naz bücürünün annesi. Ben Naz'ın odasında yattım. 

Kuzenim benden 1 yaş büyük. Baktım şöyle bir kızının odasına, bir çocuğun kendini mutlu hissetmesi için gereken her şey var. Ne güzel bir anne olmuş Burçin dedim :) Sadece odadaki süsten oyuncaktan bahsetmiyorum. Karı-koca o kadar güzel davranıyorlar ki çocuklarına, öyle güzel iletişim kuruyorlar ki..

Neyse, sabah güzel bir kahvaltıdan sonra çıktık yola. Ee iyi güzel gidiyoruz da nereye gideceğimizi, nerelere gideceğimizi falan bilmiyoruz. Bi dakka dedim panik yok bi dakka :) benim twitterım ne güne duruyor ? Gamzeee diye yazdım hemen, yüzünü görmediğim ama çookk sevdiğim Gamzeme :)

Naz sayesinde çok komik bir yolculuk yaptık. Bu otomobilde uyurken biz aşağıya indik ve fotoğraf çektik. Ama arabanın 2 m uzağındayız sadece. uyanmış, kapıyı da açmamış, camı açmış kafayı uzatmış aynen şöyle ciyaklıyordu "beni niye burada bıraktınız beee" gülmemeye çalışıyoruz ama Nazcım yaa o cümle sonundaki "bee" nedir ? Neyse sonra arka koltukta başını benim bacağıma koyarak "ipad" ile vakit geçirerek yolculuk yaptı. Bu zımbırtıyı benden iyi kullandığını söylememe gerek yok sanırım. Görüntü de bacak bacak üstüne atmış..

Gamze maalesef o gün il dışına çıkmak zorunda kaldığı için görüşemedik ama bize şahane rehberlik yaptı telefonun ucundan :)

Önce Selimiye Camii'ne gittik. Naz'ın huysuzluğu başladı. Küstü falan, onu babaya atıp biz kuzenimle gezdik, dua ettik..

Sıra geldi en can alıcı noktaya "Tava Ciğer" :)
Gamze dedi ki Aydın'a gidin. çok sıra vardır, beklemek istemezseniz alternatifleri şunlar.. yok biz duyduk ya Aydın Ciğercisi'ni, alternatif falan yok dedik. Tam 1 saat sıra bekledik, pekiii değdi mi ?
Ke-sin-lik-le
:)
O nasıl bir lezzet, elbette kalori bombası ama olsun. Yanında gelen kurutulmuş biber kızartması, ooff offf.. Edirne'ye gitsem yine giderim. Şiddetle tavsiye. Bu arada kuzenim yemedi, o kızı ile yan restaurantta makarna yedi :) Biz eniştemle ciğer yedik.

Karnımızı da doyurduktan sonra yine canım Gamzemin önerisiyle Keçecizade'den Kavala Kurabiyesi ve Badem ezmesi aldık. Eve geldiğimizde birer kutuları bitti bile..

Dönüş yolunda Naz pek keyifliydi :) Bana bir sürü poz verdi durdu. Oynadı, atladı, zıpladı...
Ona dedim ki benim kızım olursa sana benzesin, çok seviyorum ben seni. Bir mutlu oldu anlatamam, ben de seni seviyorum dedi bana. Önüne gelene de söyledi. Seda ablamın kızı olursa bana benzeyecek diye :)

Çookk güzel birgün geçirdim yani.. Edirne pek güzelmişsin, uzun zamandır gelmemişim. Gidilemeyecek bir yer de değil, anneme söz verdim otomobil alınca gideceğiz :)

Tatil postlarım biter mi acaba :)

dede evinden sonra anneanne evi...

Kokusu yıllarca aynı kalabilir mi bir evin ?
Anneannemin eviyse kalır :)

hatta o insanı delirten düzeni ile kalır. Bir cm oynamaz yerinden bir eşya, onun bir yeri bir konumu vardır ve yıllardır orada durur.

Enteresan kadındır anneannem..

bu bayram onun evinden bir görüntü..

hani bazı karelere ay ne sıcak deriz, ay ne renkli deriz bir sürü yorum yaparız..

Anneannemin evindeki bu görüntü bana tek şey dedirtiyor 

"anneanne yaa senden anneme, annemden bana geçen ne uyuz şey şu düzen"

geçmiş geçmiş...

artık günü gününe yazmayı bıraktım..

öylesine fotoğrafları ekleyeceğim.. ben yine hatırlarım..
bu Kurban Bayramı mesela.. ne kadar güzel geçti, aynı geçen bayram gibi.. dedem gitti gideli babam dede evinin en büyüğü oldu. Köydeydik yani.. Köy dediğim İstanbul içinde gene..

Ben bu bayram fahri memleketim Akçay'a gidemedim ama olsun :)

Çok şükür gayet keyifliydi, ben sürekli bir yeme modundaydım..

Kömür sobasıyla ısınıyor o ev, ve nasıl ısınıyor anlatamam, biz donuyormuşuz.. miiss gibi bir çay içtim önce..
 kahvaltıda da üstünde kızarmış ekmek..
halam çok mutlu oldu gittik diye, ev o kadar kalabalıktı ki.. ama ben biraz abartmış olabilirim, o koltuktan kaldırdılar öbürüne gittim yattım...
ev çok kalabalıktı, aile zaten kalabalık, bir de gelen giden eklenince..
ama arada kitap bile okudum. Pucca ama yaa okunmaz mı :) gece telefonumun ışığıyla okudum o derece :) ama bitti...

bi de bir yere gittim, söylemeyeyim şimdi, olunca sözlerim :) dönerken buradan geçtik, adı Kör Çeşme, pek kör görünmese de.. benim çocukluğumda da aynı böyle akardı burası, hala aynı..

kısacası bütüüünn tatil yattım. Bir de dedikodu dinledim ki amanın :)) çok keyifliydi, bi yandan birileri hakkında (aman kötü değil, annem konuşturmaz zaten) bi olay anlatıyorlar birden diziye dönüp Lale Devri dizisi kritiği yapıyorlar. Ben son dönemde çok yoruldum. Böyle biraz tembelliğe ihtiyacım vardı sanırım. Çok iyi geldi kısacası..

 Burada sobanın arkasında mayışmışım söylemeye gerek var mı :)

17 Kasım 2011 Perşembe

benim bir evim olsa...

aynen bunun gibi...
küçücük olsa...
çatı katı olsa...


olmaz mı ?

burası benim arkadaşımın evi, o da tek başına yaşıyor, geçen akşam ona gittiğimde oturduğum yerden çektim :)

çok beğendim, hemen hayal kurdum...

10 Kasım 2011 Perşembe

10 Kasım...


Bu bloga bir çok şeyi yazmayı unutabilirim.. Doğum günlerini, düğünleri kısacası her özel günü unutabilirim.

ama 10 Kasım'ı unutamam..

Ailemin Atam'a sonsuz bağlılığı bana geçti ve inşallah ileride benim çocuklarıma da geçecek.. (evlatlıktan reddederim o derece)

Evimizin her köşesi Türk Bayrağı dolu ve annem, yeni konuşmaya başlayan çocuklara bile Atatürk dedirtir. Ve öyle enteresandır ki zor olmasına rağmen söyler çocuklar. Hatta annem tekerleme haline getirir "En büyük Türk Atatürk" diye. Öyle öper ki söyleyen çocukları, çocuklar da mutlu olup tekrar tekrar söylerler..

Kısacası ailece hassasızdır bu konuda..

Sayesinde özgür bir kadınım derim hep. Başım dik, kimseye muhtaç olmadan yaşayan, haklarım olan bir kadın..

Belki daha önce yayınladım, hatırlamıyorum ama kadınlarla olan fotoğraflarına ayrı bayılırım Atam'ın.. 

Derler ki çapkınmış.. Yaşasaydı peşinde olan kadınlardan biri olacağıma göre çapkın olmak onun suçu mu :)

Vals yapan fotoğrafı da 2. sırada gelir.. Ama en beğendiğim fotoğrafı bu yukarıdaki...

ne yazsam anlatamam ki hislerimi..
bıraktığın her şeyin bekçisi olacağım gücüm yettiğince...


3 Kasım 2011 Perşembe

01.11.11 ne yahu derken..

enteresan bir akşam oldu benim için...
bindiğim yanlış otobüs yüzünden alakasız bir yoldan Kanyon'a ulaşmaya çalışırken tanıdık bir ses SEDA ! dedi
kafamı kaldırdım, O...
kaldım öyle..
o kadar şaşırdı ki orada olmama, o kadar şaşırdım ki karşıma çıkmasına..
ne işin var burada dedi..
ben de ay yanlış bindim de, trafik durunca indim de, yürüyodum da, bi yandan telefon da... nefes almadan konuştum..
sen nereye diye sormayı akıl ettim..
işe dedi..
peki hadi iyi aksamlar dedik..
o kısacık an, sıfır temas, 1 metre uzaklıktan konuşarak geçti bitti...

o kadar...
yabancı gibi...

30 Ekim 2011 Pazar

hangi film derken...

Teşvikiye'de kaldığımda o kadar rahat ediyorum ki ben...
İkinci evim orası benim..

Lale bana baştan misafir muamelesi yapsa da artık öyle yapmıyor. Bu durum ikimizi de rahatlattı. Pijamalarım, sabahlığım, terliklerim oohh...

Geçen akşamdan bir fotoğraf..

Film izleyelim dedik ama seçemedik. Sosyal paylaşım sitelerinde olmayan Lale sor bakalım twitter'ına dedi. sordum ben de :) gelen cevaplara yorumlara o kadar çok şaşırdı ki :)

Yorumlardan sonra film seçeneğimiz 2'ye düştü. Ya ağlamayı seçecektik "Bir Tutam Cennet" ya da gülecektik "Bad Teacher"

ikimiz de ağlamayı seçtik, hiç sağlıklı değil di mi :) Bir Tutam Cennet'i izledik. Güzel bir filmdi bence..

O kadar çok ara veriyorum ki sinemaya, tiyatroya.. Artık en son hangi filmi izledin sorusuna verecek bir cevabım var..



Ortaya karışık olacak gene..

yazmıyorum yazmıyorum sonra birikince böyle oluyor...

Van'daki doğal afete ne kadar üzüldüğümü yazmayacağım. Elimden ne geliyorsa yaptım.. Oradaki çocukları düşününce çok üzülüyorum. Tekstil cenneti Türkiye'nin koca koca tekstil firmaları delirtti beni. Evet yaptılar yardım ama illaki dürtüklememiz mi gerekiyordu. Twitter'da kendi çapımda bir çaba gösterdim. Gönlüm isterdi ki moda blogları bu konuda birşey yapsın. Yardım etmezseniz sizinle çalışmayacağız, bülteninizi yayınlamayacağız desinler.. Demediler, ilişkilerini bu konu üzerinden yürütmek istemediler herhalde.. Olsun canları sağolsun, aralarında bireysel çabalayanlar oldu, onlar da yetti zaten...

Mesela Elif yani fashionbypride süper bir öneride bulundu. Atkı-bere örüyoruz hadi dedi. Anneme söyledim atladı bu konuya, ama vakit yok havalar soğuyor dedi, bir çözüm buldu, polar kumaştan atkı. Evde olan polar kumaşlar ile başladık. 


Ertesi gün metrelerce kumaş alan annem yapmaya devam etti. Bir sürü polar atkı oldu. Aksam da Büyükçekmece Belediye'sinin tır'ına verdik gönderdik.


O kadar bunaldım ki uyku uyumadım bu süreçte, çok etkilendim herkes gibi ama bu kez çok üzüldüm...

Şu sıralar zamanla yarışıyoruz. O yüzden Teşvikiye'de kalıyorum. Geçen hafta Pazar günü Lale, Mustafa ve ben Maçka Parkı'na kahvaltıya gittik. Sadece çay servisi yapılan yere simit ve kaşar peynir alarak gittik. Şahane bir hava ve şahane bir manzara karşıladı bizi.


Su bardağında çay içtik :) baştan komik geldi ama nasıl lezzetliydi.. Kendi kendimize konsept yaptık.. Canımız yeşil görmek isterse gene gidebiliriz.



Biraz pahalıydı ama belirtmeden geçemeyeceğim..

Sonrasında ben bir yere daha uğradım ve babamın deyişiyle nihayet evin yolunu bulabildim. Uğradığım yerden belki ileride bahsederim. 


Lale ile son dönemde sürekli bir yemek yeme modundayız. Akıllı gibi maç olduğu akşam Beşiktaş'ta balık yedik. Çok lezzetliydi.. Uzun zamandır maça gitmiyorum ya ben, o akşam o taraftarları gördüm, ne bu hal yaa dedim, o kızları gördüm iyi ki böyle olmadım dedim.. Hele maç sonu bindiğim metrobüsteki o alkol kokusu, hala avaz avaz tezahürat yapanları gördükçe nefret ettim.

Neyse bi de yemekten sonra helvamızı yedik. Hakan Pastanesi'nde açık havada çay içtik. Veee o kadar çok dedikodu yaptık ki :) yazamıyorum buraya üzülüyorum da yazamıyorum diye :) Lcw ve Zara muhabbeti pek acıklıydı. En azından bu şifre ile yazayım ki hatırlayayım. Farkında değil miyim sanki ben...

Güzel gelişmeler var hayatımda. Kendime güvenim geldi :)

Öylesine yazayım dedim..

14 Ekim 2011 Cuma

hani...

bir geyik vardır, 
bir şeyi elde edince bütün büyüsü kaçar, yok olur derler...

geyik falan değil doğru...
hissiyat aynen bu, tartışmasız...

ya da bana öyle geliyor bilmiyorum :)
özenerek baktığın, vaayyy dediğin şey senin olunca pııfff sönüveriyo. bütün ilgi, alaka, beğeni, arzu bitiveriyo...

yani bence :)

bu foto da bıktırdı farkındayım, iyi ki bi güzel çıkmışım her yere koydum :) ama napiim ilk defa bir fotoğrafımın reytingi bu kadar yüksek oldu :) sevgili blogum sende de olsun..

Modanisa'nın yeni sezonda satılacak ürünlerinin fotoğraf çekimini yaptık Çarşamba günü Profabrika'da.. Çok seviyorum orayı :) stüdyo'dan bahçeye çıktım, geri gelirken kızlardan biri aa dur orada şahane fotoğraf olur dedi, bana da poz ver de zaten. Çektik benim takoz ericson (yazılışını bile unutmuşum) telefondan hallice kullandığım ayfonumla.. hiç bir özelliğini kullanmıyormuşum meğersem.. fotoğrafçı arkadaşım çektiğimiz bu fotoya bir şeyler yaptı, güzelleştirdi... Neyse çok yoruldum o gün, ama çok keyifliydi, çok güzeldi.. Akşam da öyle, enteresandı..

öyle yani...
bi yazayım dedim...
lalecim bu yazıda da bir şey yok,bir mesaj yok, o yüzden çığlık kıyamet arama anlat çabuk diye :)) senden bir şey saklar mıyım ben :pp

11 Ekim 2011 Salı

Sobelendim :)

Ben buraları kimse bilmez zannederken...
:)
güzel oluyor ama, sürpriz...


iş arasında içilen kahve ve yapılan dedikodular ilaç gibi geliyor. İş arası dediğim akşamın bir saati, tüm gün tedarikçi görüşmesi yaptık o yağmurun altında.. sonra yemek, sonra kahve, sonra ev ve çalışmaya devam.. ama süpper geçti, pek mutlu pek umutluyum yeni sezondan... merak edenler buradan bakabilir.

Ah bir de söylemek istediklerimin hepsini söyleyebilsem canım arkadaşıma :)
neyse alıştıra alıştıra, yüreğine inebilir :)

günler hareketli ama bir o kadar da keyifli,çok şükür diyorum hep, bin şükür...

5 Ekim 2011 Çarşamba

aynı başlıkları kullanır oldum...


yok bi derdim aslında..
yetememek, yetişememek en büyük sorun...
dilimde hep çok çalışıyorum aman gece yarılarına kadar çalışıyorum, sonra bir bakıyorsun yaptıkların öyle büyük büyük şeyler gibi görünmüyor
kalıveriyorsun öyle !
büyük görünmesi için ya da büyük olması için daha ne yapmak gerek ben bilmiyorum. 

iyiyim
keyfim yerinde
doktorumun tavsiyelerini uyguluyorum
serbest bırak kendini dedi bana, bu kadar kontrol manyağı olma, alkol alıp aman sarhoş olmayayım diye durma, bırak ipleri, her şeyi sen yönetemezsin dedi...
sarhoş olmadım ama Lale ve Gül ile süper eğlenceli bir akşam geçirdik :) uzuunn zamandır böyle güldüğümü ve eğlendiğimi hatırlamıyorum, pek iyi geldi :) taksiciler çok komikti..


öyle arada klasörlerde kalmış fotoğrafları koyayım dedim
hepsini, her şeyi unutuyorum :(
Naz kuşum bayram kıyafetini giymiş poz veriyor, ben ne mi yapıyorum ? tabi ki çalışıyorum. Vip müşterilerimize bayram tebriği gönderiyorum, kendi mail adresimde öyle info'dan falan değil...


dedemin mevlütünden bir görüntü bu da..
çocukları çookk severim bilir herkes.. bunlar da bizim köyde mahalledeki çocuklar, onlar da beni sever, çünkü dikkate alır konuşurum dinlerim onları.. Ama bazen hepsi bir aradayken bana Seda abla ile başlayan bir şeyler anlatmaya başladıklarında imdaatt diyebiliyorum. Şu kalabalığın bana aynı anda laf anlatmaya çalıştığını hayal edebiliyor musunuz ? :) olsun gene de şikayetçi değilim :)

Bu da Şeker.. Akçay tatilimden Şekerimiz..Ben hayvanları çok severim ama bir türlü dokunamam, uzaktan severim yani, ısırmaz derler ya hani sinir olurum, biliyorum ısırmadığını ama olmuyo işte ürküyorum. veee şeker sayesinde bunu yendim. İnsanlık için küçük seda için büyük adım... Sevdim Şeker'i, o kaçsa da peşinden gittim, pek mayışık, hani ısırmak istese de üşenir :) ver ona yatsın..

gece hayatı bana göre değil.. ne bu be ? 1 gece çıktık burnum akıyor, millet nasıl dayanıyor pes... neyse ben pek uslu durmuyorum bil blog, sana her şeyi açık açık yazamıyorum..
Lale ayağını sakatladı geçen gün, spor salonunda... Çok korktum duyunca.. neyse şimdi iyi ama zormuş çok yaa.. kıymet bilmek lazım, şükretmek lazım atlaya zıplaya yürüyoruz. Daha iyi şimdi..
post, sen bitmeyeceksin galiba ?

olsun bitme, canım annem de olsun, Burcu'nun kınasından..genceciktir o, ruhu genç, hiç yorulmaz..
albüm gibi oldu biraz ama, olsun burada..

şimdi çıkayım, eve gideyim.. çok kilo aldım, düğünde giydiğim elbisemi aldığım mağazaya gittim pazartesi günü, denediğim 40 beden pantolon dar gelince koşarcasına çıktım mağazadan, kendi kendime rejime girmeye karar verdim. Birisi söylerse olmuyo, sinir oluyorum ve yapmıyorum diyet falan, aynaya bakınca kendimi zayıf görüyorum..neyse bakalım ne olacak ?

hadi son bi foto daha, sonra yayınla :)


10 Eylül 2011 Cumartesi

Burcu evlendi...

Kuzenim Burcu evlendi Perşembe günü...
Aynı yaşta olup, ondan 3 gün büyük olduğum kuzenim, halamın kızı...

şahane bir düğün oldu, az davetli, herkesin gülümsediği bir gece.. bir ara dedem akıllara gelse ve hüzünlense de çabuk geçti..
canım kuzenim muhteşem gelinliğiyle çok güzeldi.. ben çoğu gelinliğe burun kıvırırım, buna bayıldım... üst kısmı tamamen taş ve kalıp gibi sert, vücuda oturuyor.

Ayakkabısının altına sadece benim adımı yazmış deli :) gece yorulunca babetlerini giydirdim, bir baktım bütün yazılar silinmiş, olleeyy dedim, eşi de diyor ki, bak seda nişanda bütün kurdeleyi sana verdim, kına gecesinde örtüyü sana verdi, ayakkabıda da sadece sen vardın ve silindi, e artık daha napalım :)

en başından çok güzel, abiye, drapeli bir elbise alacağım diyordum :) gülüyorlardı bana, herkesi örgütledim şık olacağız diye.. Böyle dedim ama son dakikaya kaldım, düğünden 4 gün önce buldum elbisemi, çok beğendim, çok içime sindi, yerini ve fiyatını söylesem kimse inanmaz :) rengi bir garip çıkmış fotoğraflarda ama pudra pembesi..

Çok özendiler her şeye, bu peçeteleri kendileri yaptılar mesela, ne kadar güzel olmuş :)

bu da benim bitanecik yeğenim Tuana, gecenin en şık bayanı seçildi Burak tarafından :) Bizi benzetiyorlar demiştim di mi daha önce :) biz bunu duymaya bayılıyoruz ikimiz de :) çok seviyorum onu çok... annesinden o gün makyaj yapmak için izin almış, gel ben yapayım dedim, yaptım. Rimel de ister misin dedim, annem kızar dedi, sen istiyor musun onu söyle dedim, istiyorum dedi :) sürüyorum o zaman deyince ben, ama bu sefer sana niye sürdün seda der dedi endişeyle. Ben de ona sanane derim dedim, ben ondan büyüğüm, kikirdedi oturduğu yerde, pek mutlu oldu...

Kendi düğünüm olsaydı yapacağım bir çok şeyi Burcu'ya yaptırdım... hiç öyle duygusal durumlar da yaşamadım..



Güzel kuzenim, çookk mutlu ol inşallah..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...