30 Ağustos 2010 Pazartesi

iyi ki doğmuşum ben...


o kadar mutlu kalktım ki bugün
o kadar pozitif..

şükrettim etrafımdaki dostlarıma, nasıl güzel şeyler dilediler gece 12'den beri benim için
ve ben hepsinin samimi olduğuna o kadar inandım ki...

gece 12'de arayan hiç yüzünü görmediğim blog arkadaşlarım, çook eski iş arkadaşlarım, dostlarım, arayan, yazan...


hepsi hepsi nasıl mutlu etti beni...

Lale, Ayşegül, Pınar, Burak günler öncesinden başladılar bana kendimi iyi hissettirmeye

şu sıkıntılı günlerimde sarıp sarmaladılar beni

iyi ki doğmuşum dedirten herkese çok teşekkür ederim


çok seviyorum sizi çoookkk

28 Ağustos 2010 Cumartesi

bu Şakarcanlar karı koca deli ve beni çok şımartıyorlar :)


aldıkları hediyelere ba-yıl-dım :)

Lale ve Ayşegül verdi diye onlar da dayanamamış :) ama abartmışlar biraz

sevgilim de böyle aldı mı 1 parça bir şey alamıyor bana en az 3 parça
canım kardeşim ve eniştem de 5 tane hediye almışlar bana
aman benimki de şımarıklık daha ne istiyorsam :)

aç aç bitmedi :) hepsi çok güzeldi hepsi

babet ayakkabıyı ısmarlamıştım zaten diğerleri sürpriz oldu

hele bir tanesine çığlık attım hihih, koycam valla buraya aa onu yazma bunu sakla, benim burası banane
neler mi almışlar ?
hemen paylaşayım :)
şıkır şıkır taşlı E harfli anahtarlığım
........

Tarık Akan imzalı kitabım ve sarı lacivert swarovski taşlı kalemlerim :)


....
Fenerium şortum



bi de buuu :) çok seksiii :) bayılırım :)



.
ultra rahat babetlerim :)


bu sene doğum günüm böyle başladı :)
bakalım aslında "tek" hediye beklediğim kişi başka ama "taş" gitmiş midir yerine acaba, birleştirince...

erkenden...


geldi doğum günü hediyem :) bizim kızlar yani Lale ve Ayşegül bana fotoğraf makinesi almışlar :) dayanamayıp verdiler bugün, daha doğrusu 30'unda Ayşegül burada olmayacak o yüzden vermişler

bayıldım tabiki :) şahane çekiyor...

Bu akşamki Bahar Korçan defilesinde çektim bile birkaç kare :)
hani kendi kendini çekersin ya onu gösteren bir yeri var ön panelinde :) ne enteresan di mi ?

Defile de ayrı şahaneydi, defile denir mi bu güzelim gösteriye bilmiyorum, hızlı hızlı yürüyen mankenler yoktu, koşar adım kaçar gibi.. müzikler falan çok çok güzeldi, gösterdi farkını yine Bahar...

ayrıca tuhaf bir gündü bugün, oldukça tuhaf
sandığımdan daha hafif...

sonuç;
suratımda şapşirik bir gülümseme :)

24 Ağustos 2010 Salı

düştüm ben bugün

gerçekten...
telefonla konuşurken hem de

4 Levent metrosundan karşıya geçecektim, bol paça pantolonuma takılan topuğum sayesinde merdivenlerden düştüm

Allahtan kenardan gidiyordum, bir elimde mini notebook çantasıyla birlikte, öbür elimde telefon konuşurken takılan topukla birlikte dengemi kaybettim, elimden telefonu atarak yandaki demirlere tutundum, ama bu ay ay ayy diye gürültü çıkararak düşmeme ve dizimi vurmama engel
olmadı, etrafımdaki insanlar yardım ettiler ama sadece dizlerimin üstüne düştüğüm için kalktım hemen, bi de ne yaptım, insanlara teşekkür ettikten sonra yere fırlattığım telefonu aldım konuşmaya devam ettim, doktora 16:30 da giriyorum, 17:00'de biter işim buluşuruz dedim
tabi yanlış tarif, yanlış durak, yardım etmeye çalışırken gereksiz yükselen sesler, iyilik mi azar mı belli olmayan üsluplar, yol iz bilmeyen polis nedeniyle geç kaldım, haliyle doktorla görüşemedim..
.
zaten günlerdir keyfim yok, sinirlerim bozuk, koyamadım kendimi bir yerlere, atladım Lale'ye geldim, arada iş yaptık, konuştuk, ağladım, iyi geldi...
.
saat 2:30 oldu hala konuşuyoruz ya neyse

.
üst üste geldi birçok şey, ters gitmeye başladı, ben negatif oldukça yaşadıklarım da negatif oluyor galiba.. gücümün tükendiğini hissediyorum bazen..

.
şey gibi bu durum herhalde, hani vücut direnci düştüğünde hemen hastalık ortaya çıkar ya, ben de en ufak bir moral bozukluğunda altüst oluyorum.

bu arada bir de pantolonumun paçasında bir delik (sanırım ince olan topuğum takılınca yırtıldı) ve
bacağımda bir ağrı ile kapatıyorum günü...

23 Ağustos 2010 Pazartesi

eskileri...

özlüyorum bazen
eskiden hayatımda olup şimdi olmayanları
yaşayıp eskittiğimiz ve tekrarlamadığımız duyguları
özlüyorum...

o zamana gitsem, o anı şimdiki ben ile yaşasam
çok farklı olur muydu ?
yarım kalmış birçok şey tamamlanır mıydı ?

bilmiyorum, sadece özlediğimi farkettim bugün..

bi arkadaşım yazmış geçenlerde, benim şizofrenik bir ikinci hayatım var, gözlerimi kapattığımda başlıyor diye, bazen bana da oluyor, gece yatınca yatağıma dalıyorum o hayallere, sonra kendimi o hayalin içine atıveriyorum, iyi geliyor bünyeye, hele de kafam karışık ve bir şeye üzüldüysem.. yaşadığım o anı, sıkıntıyı unutuyorum, hatta iyi bile oluyor sakinleşiyorum...

tırlatmam di mi ?

22 Ağustos 2010 Pazar

keyifsizlik devam

dün geceki sıkıntım aynen duryor, pek belli etmesem de..
ben de bu bahaneyle bloglarda geziyorum, ne çok okumadığım yazı varmış...
Pınar benim bu blog ve twitter olayımı "merak" olarak açıklıyor, merak ediyor insanların hayatını diyor :) bu yoruma katılmayıp gülsem de, şimdi düşünüyorum biyografi kitaplarına bayılıyorum mesela, bu Pınar'ın yorumunun doğruluğunu güçlendiriyor :)
benden son zamanlarda "o benim blog arkadaşım" lafını çok duydukları için olabilir mi acaba :) hatta gördün mü onu diyorlar, yoo hiç karşılaşmadık diyorum, şakın şaşkın bakıyor herkes yüzüme :)

neyse hiç tanışmadığım blog arkadaşlarımı okumaya devam ediiiim ben...

saat 04:00

uyku tutmadı...
güzel başlayan bir gece tatsız bitti
keyfim kaçık yani...
bugün oruç tuttum bi de

bazen teknolojiden nefret ediyorum
gizemli olaylardan, gizemli olanlardan
tamam herkesin 'özel hayat'ı anlıyorum ama, ben bu kadar şeffafken, açıkken, tersi davranışa tepki gösteriyorum haliyle..

neyse geç bile kalmıştı bu huzursuzluk
bu kapışmaların hep beklenen bir tarihe yakın olması da kaçıncı oldu sayamadım artık, geriliyor ondan herhalde,
tam patlıcam bigün geri dönüşü olmayacak o olacak

lig de başlıyor, tamam artık..

20 Ağustos 2010 Cuma

Çekmeköy'de bir ev..

ki ona ev denmez o kadar güzeldi ki...
öyle devasa, gösterişli, abuk bir ev de değildi...
ama zevkli arkadaşım öyle güzel dekore etmiş ki evi, bir de bahçe katı olduğu için kendine ait şahane bir bahçesi var, önünde havuzu..

Ayşegül'e gittik geçen gün, ofiste çalışmak istemedik, değişiklik olsun dedik, yedik, içtik, çalıştık, sohbet ettik, güldük, deli gibi güldük, kısacası çok güzel bir gün geçirdik... .

tam kalkmak üzereydik, enişte bey iftara kalsın kızlar dedi. Oruçlu değiliz ama o oruçlu, hadi hep birlikte mutfağa girdik, iş görüşmesi telefonları omuza sıkıştırılıp bi yandan taze fasulye ayıklarken yapıldı...
home office de fena fikir değilmiş aslında dedik :)
evin akşamki durumu ayrı güzeldi, bahçede yedik yemeğimizi
Ayşegül'e de söyledim ne kadar çok beğendiğimi, iste dedi bana, hayal et, hayal etmekle kalma sürekli söyle, inan, bir gün gerçekleşeceğine inan dedi, yıllar önce bu ev hayalinden bahsederken eşi bile inanmazmış anlattıklarına, hadi canım dermiş, olacak bir gün bak görürsün demiş Ayşegül, evden dışarıya adımımı atınca çime basıcam ben demiş...
.
olmuş...

hem de tam istediği gibi...

Allah mutlu mesut oturmayı nasip etsin canım arkadaşıma..

akşam yatınca düşündüm ben de, hayallerime dahil etmeli miyim acaba diye
kimbilir...
belki bir gün olur..

17 Ağustos 2010 Salı

ben tavuk pişirmeye kalkarsam

sevgilim oruç tutuyor ya, geçen gün evde yemek yiyelim dedi
ben tutmuyorum ama eyvah dedim, bu durumda ona ben pişiririm sen oruçlusun otur demem lazım

daha ofisteydim, yanımda Ayşegül vardı, hemen bir tarif verdi, birsüpermarkete gidiyorsun maggi paprika sosu alıyorsun diye başladı, direkt not etmeye başladım, tutamam ben aklımda :) meğerse pakette yazıyormuş, yine de Ayşegül'e sakın telefonunu kapatma ve duy dedim :)
.
neyse tek başıma alışveriş yapacağım diye rahatım, bir gittim cevah
ir'e Engin orada beni bekliyor, işkence onunla alışveriş, bir kere çok acele ediyor kafamı karıştırıyor, son kullanma tarihine bile bakamıyorum aldıklarımın, hadi hadi diyor sürekli..

.
daha 1. dakikada başladık, o istediğin tavukla ayşegül'ün tarif ettiği olmaz diye dır dır ettim, yahu istediğim tavuğu yiyemeyecek miyim diye isyan etti..

.
neyse aldım her şeyi istediğim gibi :) gittik eve Melik ve ben girdik mutfağa, oruç nedeniyle tüm huysuzluğu üstünde olan sevgilimi de kovduk mutfaktan...

.
o tavuklar nasıl güzel oldu anlatamam, nasıl kolay bi de, ben bile yaptıysam yani...

pakette bir pişirme torbası var, içine toz çeşniyi atıyorsun sonra tavukları, onları toza buluyorsun sonra ağzını kapatıp hooop fırına, 50-55'da pişiyor ve ortaya nefis, yumuşacık ve aromalı tavuklar çıkıyor... biz paprika bulamadık, migros'un altını üstüne getirdim, yok, soğanlı sarımsaklıyı seçtik biz de...
.
ben de yemek yaptım ve buraya yazdım ya

hayırlı olsun...
:)

unutmayayım diye


iyi güzel burası benim günlüğüm diyorum, her bi haltı yazayım istiyorum, ya tembellik ne olacak
mesela taaa önceki Cumartesi acayip ağır misafirlerimiz vardı :)
Pınar, Burak ve Engin...

daha ağır misafir olabilir mi :)

üstelik yatıya da kaldılarsa :)


ramazan öncesi bir barbekü yapalım diyordu babam, biz de birlikte denize gidelim diyorduk, hatta sordum burada nereye gidelim diye, birbirinden süper öneriler geldi, ama gel gör ki bu havada kimse Şile'ye falan gitmeyi göze alamadı..
Engin dedi ki ben Büyükçekmece'ye geliyorum denize girmeye, Pınar ve Burak biz de geliriz deyince ooh dedik mis, akşam yemek evde hazır :) babam dünden razı..

bir güzel denize girdik, yedik içtik, çok komik paralar ödedik :)
deniz ve yüzme delisi sevgilim çok keyifliydi, ama sıcak bi yandan yorgunluk bi yandan eve gidince yığıldık koltuklara..

yemek içmek derken herkeste bir ağırlık, annem uykusu gelen varsa diğer odaya dedi, kimse kıpırdamadı, bi baktım Engin yavaş yavaş gidiyo, ilk o yattı, sonra baktım Burak o tarafa doğru, sen nereye dedim, o da yatmaya gidiyor, ona gülerken bi baktım babam da odasına doğru yol aldı, sen nereye ? o da uyumaya :) ev yatakhane gibiydi :) saat 20:00 falan.. dediler ki 20:45'te kupa maçı var uyandırın, hıı dedim uyandırırım ben emin ol..

herkes uyurken biz annemle araya bir düğün sıkıştırdık :) köyde bir kır düğünü vardı, enteresan bir düğün oldu, Serpil abla evlendi, 2 saat kaldık döndük eve,

bu arada yok ben kalmam diye tutturan sevgilim klima altında bir güzel uyuyor..
pınar da ayrı huysuz, kalmayalım gidelim, evde işim var diye söyleniyor, bir tek Burak ben bu yorgunlukla Bostancı'ya falan gidemem dedi :) annem kesin dille herkes kalıyo deyince Engin de itiraz edemedi..

biz eve gelince uyandırdık herkesi, demezler mi ee sahil kentiymiş burası hadi kalkın dondurma yemeye :) gittik valla saat gece 1'de sahile, yedik dondurmalarımızı, zaten o gün yediğimiz dondurmanın hesabı yok, denizden eve giderken de yedik, kaç külah kaç top sayamadım, ama İsmail Şafak'ı görünce bi daha almamak olmazdı :) gece 3'te geldik eve..

çok güzeldi çookk
ramazan'dan sonra yine dedik...

güne dair tek fotoğraf bu, ben çektim blackberry ile, nasıl atlamışım di mi fotoğraf olayını :)

10 Ağustos 2010 Salı

babam ve mahalledeki köpekleri

Daha önce enteresan adamdır demiştim di mi babam için :)
.
haftasonu bir baktım apartmanın etrafında, yolda sular var, böyle büyük pet şişeler kesilmiş, içine temiz su konmuş :)
anneme sordum hemen, tabiki babanın işi başka kim yapar ki dedi :)

.
canım benim o yaa
. bakmış çok sıcak, köpekler otomobillerin altına girip yatıyor, gitmiş evde ne kadar kap kacak varsa doldurmuş indirmiş sokağa
bu sabah 2 tanesini fotoğraflayabildim, annem diyor ki mahallenin her köşesinde var git bi bak :)
.
bu tam apartmanın önündeki yürüme yolunda..

bu da caddede, bizim ev E-5 üzerinde, köpekler oradan çok geçiyor diye oraya da koymuş...
.

diyor ki bana aslında bizim bodrumda ayrı bir vana vardı, ben oraya hortumu takıp bahçeyi de suluyordum, sokakları da ıslatıyordum, serinliyordu etraf, ama iski geldi kapattı o vanayı diyor, halbuki faturası apartmana geliyordu, yasak demiş kapatmışlar..
.
.
suyu evden alıcam da annenle papaz olmak istemiyorum diyor, en son annem evde yokken banyonun musluğuna hortumu takmış, 3. kattaki evimizden aşağıya salmış, bahçeyi suluyormuş :) annem çarşıdan bir gelmiş, hortumu takip etmiş bizim pencereye gidiyo, nasıl söylenmeye başlamış, ne kadar su parası geliyor sen biliyor musun dır dır dır :) uğraşamam onunla diyor :)
.
kısacası, çok düşüncelisin ve çok iyi bi insansın be babacım :)

4 Ağustos 2010 Çarşamba

nereye gidelim ?

Şöyle 2 günlüğüne bir yere gitmek istiyoruz.
Yakın İstanbul dediğimiz bölgede yer alan, fiyatları çok kazık olmayan, havuz ya da deniz farketmeyen bir yere...

sevgilim ve eniştem henüz doğru düzgün tatil yapamadılar, biz kardeşimle kaçtık valla :) hem onlarla keyifli vakit geçireceğimiz hem de dinleneceğimiz bir yere gidelim istiyoruz.. Ama dinlenmek derken öyle çoookk sessiz sakin olmasına gerek yok :)

önerisi olan var mı ?
gittim, gördüm, beğendim dediğiniz yani deneyimlediğiniz bir yer olursa çok sevinirim :)

3 Ağustos 2010 Salı

nazar boncuklu bilekliğim


hadi uğur getir bana bu hafta..
iyi geçsin..
.
.
kızlar yok, Ayşegül balayında, Lale Tunus'ta tatilde, hava sıcaklığı 50 derece olan Tunus'a gitti deli arkadaşım.. ne mi var Tunus'ta ? hiç.. Amerika'da okurken arkadaşı olan bir hatun, zaten konuşuyor olmalarının yanı sıra birde yıllar sonra görüşmeye karar verdiler..
.
Lale gitti ama aklı burada işlerde kaldı eminim, işkoliktir de biraz...
havaalanından beni arıyor hoşçakal diye, telefonu kapatırken onu unutma bak bunu ara sakın atlama diye bin tembih...
.
şimdi işle güçle tek başımayım..
.
kardeşim almış bana bu bilekliği, çok beğendim :)
enerji versin bana bu hafta..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...