28 Kasım 2008 Cuma
Ela bebek geldi...
rüşvet alayım derken
24 Kasım 2008 Pazartesi
yazlıktaki o çocuk, şimdi...
Kampanya için web sitesi hazırlama modası hızla devam ediyor. Enteresan ayrıntılardan biri de ilanda kullanılan görsel ajans çalışanlarından birinin çocukluk fotoğrafıymış.
Hemen aklıma bizim çocukluk fotoğraflarımız geldi. Sonradan bana bulaşan annemin fotoğraf çekme merakı nedeniyle bir sürü fotoğrafımız var Pınar'la.. Canım annem her fotoğrafın arkasına da tarih atmayı unutmamış.
Eski fotoğraflara bakınca insanların karakterinin değişmeyeceğine emin oluyoruz. Pınar'ın fotoğraflardaki sert, ters, dediğim dedik çaldığım düdük tavırları, benim saf salak bakışlarım :) hepsi bugün de devam ediyor. Aslında tamam kabul ediyorum, bende pek meraklıymışım fotoğraflarda oramı buramı açmaya, şimdiki dekolte lakabımın eskiden kendini gösterdiğini söyleyebilir miyiz ki :)
ben 6 aylıkken
çıkarın bunları üstümdeenn diyorum muhtemelen
tamam dekolteyim işte :)
serserinin bakışlara dikkat :) ya benim bakışlar nereye bakıyosam :) ya saçlardaki tezat :) boşuna değil Pınar hep erkeklerle oynuyordu
20 Kasım 2008 Perşembe
teyze anne yarısıysa kuzen kardeş yarısı mıdır ?
çocukluğun birlikte geçmesidir
yaş farkının 1 olmasıdır
aynı şeyleri sevmektir
senden binlerce km uzaktayken bi tane oyuncak bebeği sana benzetip sen yerine sevmesidir
kardeşinden ayırmamaktır
kızsanda kırılsanda affetmektir
çocuğunu teyzeemmm diye koklamaktır
küçükken ansızın şu anda nerede olmak isterdin sorusunu sormaktır
denize bakan evde, meteor yağmuru olan akşamda her yıldız kaydığında çaktırmadan birbirine bakıp gülmektir (kimseye söylemeyip dilek tutulmalıymış)
sabahlara kadar uyumayıp konuşmaktır
ertesi gün yine konuşmaktır
birbirinin okul arkadaşına aşık olmaktır :)
büyüyünce hostes olacağız hayalleri kurmaktır
büyümektir
büyüdükçe uzaklaşmaktır
daha da büyüdükçe hataları anlamaktır
tekrar eski günlere dönmektir
sohbetlere kahvelere yeniden başlamaktır
keyiftir
sevgidir
candır
17 Kasım 2008 Pazartesi
ne güzel başladım haftaya
cuma günü sızım sızım sızlatan diş operasyonundan sonra süper bir haftasonu geçirdim
önce cumartesi günü Fenerbahçemin maçına gittim, utandım bu sezon ilk maçıma gidiyorum, Ömrebedel ve Onur reisi çok özlemişim, ikisinde de güzel haberler vardı, Ömrebedelin belirlenmiş evlilik tarihi ve reiste Ela hanımın gayet iyi olduğu bekliyoruz artık bakalım gelmesini..
maçta çok güzel fotolar ve videolar çektim, sevgilinin yaptığı beste her söylendiğinde çektim videoya, habersiz bir sürü de fotosunu çektim yakaladığında kaş göz etti çekme, bakma diye ama :) bu arada bi tek kıvanç bana selam verdi :)
besteyi beğendim ama hıh
bu sefer kendime pay çıkaramadım :(
sisli gece yarısının aslında bir hatuna yazıldığını ve o hatunun ben olduğumu söylediğimde ömür'ün şaşkınlığını anlatamam
yaa dedim sevgili öyle belli etmez her fırsatta sevgisini ama bana beste yapar :)
her maçta duyduğumda mesaj atarım "benim bestem" diye
yaşamayan bilmez azizim bu duyguyu
ehehehe
maç çok güzeldi, yine onur sayesinde gülme krizine girdik, istiklal marşında bana yanaş şunlara (pınarla ömüre) çarpıcam diye fısıldaması, benim de onu dinlemem, sonra pınarla ömürün aniden yan taraftan gelen darbeyle sendelemesi bu arada gülmemeye çalışması, hadi tam bitti istiklal marşı dedik, son gazi için saygı duruşu başladı gülmekten duramıyoruz ki, kimse görmese bari rezil olduk dedik
neyse maç başladı, bu sefer önümüzde oturan yabancılara taktık, tek tip mont giymiş tamam dedik kesin bunlar porto'nun ajanı :) adamlar konuşmaya başlayınca pınar ve ömür (adamların üst sırasındalar dikkat) kafalarının dibine kadar eğilip dinlemeye başladılar, yok bunlar almanca konuşuyo deyince reisin hevesi kaçtı :) gerçi gol olunca elindeki kaşkolla vurmaktan geri kalmadı ama :)
eve dönüşüm biraz sancılı olsa da iyi ki gitmişim maça, her maçtan hasta döndüğüm için annem hazırlıklı, bi geldim termofor hazırlanmış sıcacık beni bekliyo, oohhh mis gibi bir uyku
pazar günü de sevgiliyle buluştum
çok özlüyorum ben onu, dibimde bile olsa, uzun zamandır böyle keyifli vakit geçirmemiştik, bir sürü söz aldım bu keyifli lokum gibi haliyle :)
- lale ve umutla yemeğe gideceğiz
- iş yoğunluğu bittiğinde bakırköyde balık yemeğe gideceğiz
- bi pazar havalar iyice soğumadan kahvaltıya gideceğiz (leonardo mu yapsak acaba)
bi de mağaza yaptım akşam, hiç tembellik etmedim uğradım, 10 a kadar da kaldım
bugün pazartesi geldik bakalım işe hiç sendromum yok valla
güzel haftalar olsun
13 Kasım 2008 Perşembe
11 Kasım 2008 Salı
aferin bekliyorum ama ben !
9 kasım 2008 günü
sabahtan aramadım
öğlen oldu aramadım
akşam maç öncesi oldu aramadım
kendine dikkat et demedim
hava soğuk iyi giyindin mi demedim
lütfen rakip takım taraftarıyla uğraşma demedim
maç bittikten sonra ara demedim
maç başladı aramadım
maç bitti aramadım
o gün sesini gece yarısı eve döndüğünde duydum
üstelik yine ben aramadım
gayet uslu durmuşum
nasıl dayandım bende bilmiyorum ama
aramadım işte
eee ?
hani benim aferinim ?
10 Kasım 2008 Pazartesi
10 KASIM
babamdan...
neyse çok şükür istediğimiz (ama beklemediğimiz) gibi bitti maç :)
maç özetini izlerken Ayşe Arman'ın 2. kitabında (3 tanesi 10 ytl idi aldım) babasıyla yapmış olduğu röportajı gördüm. Aynı soruları sormaya karar verdim.
- Baba sana birkaç soru sorcam, dedim
- dur bi dakka endirekt serbest vuruş diyo hakemin eli havadaymış, dedi
hiç duymamışım gibi "başlıyorum" dedim :) eminim annem babama o sırada birşey sorsa ona kızardı :)
SÇ- Dedemin sana verdiği en nemli öğüt (şaşkın şaşkın baktı, kısaca yanıtladı)
EÇ- Dedene hep ben öğüt verdim (kıkırdadım burada, enteresan bir röportaj olacak dedim belli)
SÇ- Küçükken ne olmak isterdin (delirdi bu kız herhalde bakışını gördüm, baktı ki başından atamıyo cevap verdi ama göz tvde)
EÇ- Şoför, arabalar tek tutkumdu
SÇ- İlk arabanı hatırlıyor musun
EÇ- Direksiyonunu yardım olmaksızın çeviremediğim, pedallarına bacaklarımın yetişmediği Praga marka kamyon
SÇ- Hayatın gerçeklerini nasıl öğrendin
EÇ- Çalışarak, çok çalıştım, 1962 yılından beri yani 12 yaşımdan beri çalışarak, hiç dinlenmeden gece gündüz çalışarak öğrendim (gözlerim doldu ama Deivid'in yengeç dansını gördüm gülmeye başladım, koca popolu Deivid çok komiksin)
SÇ- En büyük pişmanlığın
EÇ- Çookkk
SÇ- insanın çocuklarının kocaman olduğunu farketmesi nasıl birşey
EÇ- çocuklarının kocaman olduğunu kabul etmiyor ki insan, hep küçük kaldıklarını zannediyorsun, ta ki Pınar'ın nikahına kadar, bu kara kızım ne zaman büyüdü de gelinlik giydi dedim o gün (yine gözlerim doldu)
SÇ- Sence ben mutlu olmaya mı başarılı olmaya mı uğraşmalıyım
EÇ- Mutlu ve sağlıklı ol, daha önemli hiç birşey yok hayatta
SÇ- Ne olmammı isterdin
EÇ- Sadece okumanı istedim, üniversite diploman en mutlu olduğum anlardan biriydi, sen zaten doğru mesleği seçerdin
SÇ- Çocukluğunda karakterime dair hatırladığın en bariz şey
EÇ- çok sakindin (hııım ermanla şansalın kravatları çok güzelmiş, ama geç kaldılar, 10 Kasım'da insanlar takabilseydi iyi olurdu)
SÇ- Yaşlanmanın iyi yanlarından birini söyle
EÇ- Herkes sana saygı gösteriyor, mahalledeki bütün ufaklıkların Erkan dedesiyim, bütün çocuklar beni dede diye seviyor bu da çok güzel
SÇ- kendi nikahını hatırlıyor musun
EÇ- çok net
SÇ- Pınar'ın nikahında mı daha çok heyecanlandın kendi nikahında mı ?
EÇ- Kesinlikle Pınar'ın nikahında, sağ kolum sürekli titriyordu, insanların elini sıkıyordum ama hissetmiyordum
SÇ- En yakın arkadaşın kim
EÇ- Annen..
babam beni ilk kez bu kadar şaşırttı, hiç beklemiyordum bu yanıtı, baktım bi müddet yüzüne, ne güzel dedim içimden, inşallah bende ileride eşime böyle söyletebilirim, onlar gerçekten hayat arkadaşı, biz de o yüzden bu kadar mutlu çocuklarız
daha hiç birşey sormadım, bu yanıtın üzerine ne sorabilirdim ki :)
dedim ben Kasım'da aşk başkadır :)
süper haftasonu 2 - fuar
hafta içi iş çıkışı zaten gitmiştim ama ben o kalabalığı seviyorum galiba, bile bile yine gittim :)
inanılmaz kalabalıktı, gayet güzel promosyonlar yapmıştı kitabevleri, 10 ytl'ye 3 kitap, % 30'lara varan indirim, evden çıkarken yok abartmıcam anne merak etme dedim, döndüğümde apartmanın merdivenlerini çıkarken yardıma ihtiyacım vardı :)
bir sürü yazarı gördüm, sevdiğim sevmediğim, okuduğum okumadığım, ama görüntüler çok hoşuma gitti, çok sıcaktı yazarlar okurlarına karşı,
ben liste yapmıştım alacağım kitapları, girişteki panodan hangi salona hangi nuramaya gideceğimi kitabevlerine göre not ettim, benim gibi listeyle gelen kişiler vardı, sevindim.. neden bilmiyorum ama herkes okusun istiyorum, Pınar'a rüşvet verdiğimi bilirim şu kitabı oku diye, o da okur çeyrek altın hatırına, ama ben sözlü yaparım gerçekten okudu mu diye :)
gazetede bir röportajını okuduğum İnci Yeşilyurt'u not etmiştim, "Kocacığım İstersem Kölem Olursun" standa kitabı almaya gittiğimde bir baktım yazar da orada, tanıştık İnci hanımla, biraz sohbet derken beni ofisine davet etti, kartvizit alışverişi yapıldı ve en kısa sürede görüşmek üzere vedalaşıldı
samimi buldum çok, mutlaka ziyaret edeceğim :)
insanlar nasıl endüstri yaratıyorlar, çalışmak istesin bi insan yeter ki
fuar çıkışında bi adam, otobüs duraklarının orada küçük bir masa koymuş, ebru sanatı yapılmış gibi ayraçları pvc kaplamış ucuna da püskül takmış 1 ytl'ye satıyor, arkasına da isim yazıyor eğer istenirse, ben bi tane kendime aldım bi tane de Lale'ye aldım lale motifli :) hava soğuk diye acele ettim gitmek için, halbuki bir çok kişiye alabilirdim, sonra kızdım kendime :(
neyse bir sürü kitap, mutlu mesut döndüm eve
15-20 gün yokum dedim evdekilere odamdayım :)
süper haftasonu 1 - kahvaltı
1- Peynir topları
2- Milföy börek
3- Sucuklu yumurta
4- Krem peynirli, zeytinli poğaça
5- Ev yapımı ekmek
6- Kayısı kıvamında rafadan yumurta
7- Portakal, havuç ve limon karışımı meyve suyu
8- Kahvaltı sonrası çayımın yanına tarçınlı kurabiye
sonradan defalarca şaka olduğunu söylemek zorunda kaldım eniştem ciddiye alır falan, ama çok güzel bir sofraydı, inanılmaz güzel ağırlandık, 1 numaralı isteğimin gerçek olduğunu söyledim o da masadaydı zaten :) fotoğrafı aşağıda...
bu arada çiçek şeklinde olan kurabiyeleri ben yaptım pastacikiz dan aldım tarifini, ayip olmasın :) yiyen herkes çok beğendi, gayet lezzetli oldu
annem ve babam çok değişik duygular içindeydi, kızları evlenmiş, ayrı bir evi var artık ve onlar onun evinde misafir...
Babam iyi bir Fenerbahçelidir. Önceden şakasına hep derdi Fenerbahçeli olmayan kız istemeye gelmesin, çok içten söyledi herhalde damadı ve diğer damat adayı abartı Fenerbahçeli :)
kahvaltının da ağırlıklı olarak sohbet konusu pazar günkü maçtı, babam 3-1 alıcaz merak etmeyin dedi, Burak'ta aynı fikirdeyim yine fark atıcaz dedi, biz hatun kısmı yok felaket yenilcez dedik, çok şükür haklı çıktılar :)
teşekkür ederiz Şakarcan ailesi
sofranız hep böyle bereketli, muhabbetiniz de hep böyle güzel olsun inşallah
6 Kasım 2008 Perşembe
daha neler duyacağız bakalım :)
şu sıralar gündemimizde sadece Fenerbahçe var
maç programına göre takvim yapmamıza alıştım zaten de, kız arkadaşa söylenmeyen sözlerin facebook iletisinde kendine yer bulması şaşırttı artık.
geçtiğimiz günlerde Enginle ortak bir arkadaşımızın, hadi adını da vereyim :) Kıvanç'ın profili gözüme çarptı. Bir tribün adamı ? kız arkadaşıyla yanak yanağa ? üstelik bu fotoğraf herkesin görebileceği facebookta ? hadi bu şaşkınlığımı attım, yanda şöyle bir söz yazıyor :
"duygularıma esir oluyorum seni görünce, insan bin kere mi yanıyor bir kere sevince"
gözlerime inanamadım, hemen telefona sarıldım tabi :) önce zırcahilliğim çıktı ortaya ilhan şeşen'in şarkısının sözleriymiş, sonra bunun "tribün" tarafından beste haline getirildiğini öğreniyorum :) yine de fotoğraf konusunda Kıvanç'ı tebrik etmeden geçmiyorum, örnek diyorum örneekk :)
yetmezmiş gibi, dün e-mailime düşen bir posta şu başlıktaydı : özlü sözler :)
eniştem göndermiş ve büyük bir gururla yazmış
"bizim aşkımız mum ışığında el ele değil, meşale altında omuz omuza..."
bizi de sevin Fenerbahçe kadar, ne eksik ne fazla :)