29 Aralık 2008 Pazartesi

bize göre süper bi doğum günü :)

Hilal'e söz vermiştik; okula başladığında doğum gününü Pınar ablası ve ben yapacağız diye..
Cumartesi akşamı planlanan doğum günü için Cuma gününden hazırlıklarımız başladı, Pınar işten bize geldi, annem, Pınar ve ben nasıl hastayız, ıhlamur eşliğinde başladık çalışmaya, pastayı amcam hazır alacak biz diğer ikramları yapacaktık. Hilal şeker hamuru ile yapılmış şeylere bayılıyor, menümüzde üzeri şeker hamuruyla kaplanmış cupcake, şeker hamuruyla süslenmiş çam ağacı kurabiye, sosis lolipop, huni börek ve şehriye salatası var. 1 gece önce yengem demez mi o aslında barbie bebekli pasta istiyordu, normal pasta siperişini de vermiş amcam, birkaç tane bebek yaparız pastanın yanına koyarız dedim, annem şeker hamurundan etek yapamaz mısın dedi, hiç denemediğim için yaparım da diyemedim, aç normal yuvarlak hamuru dedi gidip bi tane ucuzundan barbie bebek alalım onun üzerine giydirelim, sonra da pastanın üzerine oturturuz dedi, annem de gazı verince bi cesaret geldi, bebeği de ekledik menüye, insanın kızkardeşi zeki olunca kolay oluyo herşey, eteği 2 parçada daha kolay monte edeceğimizi iddia etti ve haklı çıktı pınarcan


cuma akşamı keklerin yapımı, süslemesi ve

çam ağacı kurabiyelerin yapımı ve süslemesi bütün vaktimizi aldı,
gece 2:30-3:00 falandı yattık ama bitirmiştik hepsini :)
ertesi gün huni böreklerimiz ve sosis lolipoplarımızı yaptık, salatayı annem yaptı, o da üzerini süsledi, Hilal bayıldı tabiki :)
salatanın bu kısmını ben yiyeceğim dedi hemen, Hilal pek yemek yemeyen bir çocuk, ama bebeğin elbisesinin yarısını kuzeni Tuana ile birlikte yemişlerdi, hatta Pınar toka ve bilezik yapmıştı şeker hamurundan onları bile yemişler :)

Pınarın Hilal'e bir sürprizi daha vardı, noel baba kıyafeti almıştı ona, gecenin sonuna doğru gösterdik ve giyip herkese çam ağacı kurabiyeyi dağıtmasını söyledik, kendini ayna karşısından alabildiği zaman dağıtıma başladı :)

bayıldı tek kelimeyle
hem Pınar'a hem bana dönüp dönüp teşekkür etti
onun mutluluğu da yetti bize
ondan istediğimiz tek şey başarılı bir öğrenci olması, bunu da söylemeyi ihmal etmedik tabi :)
bunlar da keklerden örnekler :)
bi aferini hakettim herhalde :pp

.
.
..

.

..

çok tembelim, çok miskinim


birsürü şey oldu yazmam lazım
dedim ya tembelim işte

sporu da boşladım :( pilates hocam kızacak, ara verilmez ki canım buna da, bakalım duruşumda değişiklik olacak mı ? kambur duruyormuşum da ben bunu düzelteceğiz pilatesle...
neyse salı, perşembe, cuma takvimimi bu hafta düzgün uygulayayım bari

Hilal'imizin doom günü, sevgiliyle güzel bir film, yoğun ve güzel geçti haftam

işte fotolarla detaylar..

25 Aralık 2008 Perşembe

tatil ?


biraz tuhaf oldu bu
alışık olmadığım dönemde zorunlu bir tatil
şikayetçi miyim ?
tabiki hayır :)

dün şirkette çok güzel vakit geçirdik, daha önce bahsetmedim benim patronlarım Süryani *, yani bugün onların bayramı :) her sene fabrika bu tarihte tatil olur ve 1 gün önce de yılbaşı partisi olur, dün de çok eğlendik yaklaşık 450-500 kişi vardı herhalde, çekilişler, hediyeler süperdi, ben altın fabrikası olması nedeniyle hediyelerin çoğunun altın olmasını bekledim ama hiç kolaya kaçılmamıştı, mikrodalga fırından porselen yemek takımına kadar herşey vardı 75 adet hediye içinde :)

bana bişey çıkmadı :( ama üretimde çalışanlara çıkınca en az onlar kadar mutlu oldum, açgözlülük yapmamak lazım, onlara çıkması herkes için sevindirici olmalı...

evet bugün tatil, yarın da, sonraki gün de...
ama ben arada mağazaya gideceğim + sayım var ay sonunda onun için de gideceğim, non stop tatil diil yani, olsun bu hali bana daha cazip geliyor en azından sabah 6 da uyanmayacağım bi süre :)

bugünkü programım tabiki sevgiliyle, önce kuaför sonra sevgili ve sinema

e tatil ama canııımm :)


* bahsetmeden geçemeyeceğim, bana senin dininden olmayan patronla çalışmak kolay mı diye soranlar oluyor, bi kere iş hayatında dinin hiçbir önemi yok, hele ki benim çalıştığım yerde, herkes birbirine karşı inanılmaz hoşgörülü, daha önce çalıştığım şirket ve yöneticileri Müslümandı ve biraz fazlaca inançlıydı, ben bir baskı hissetmedim ama çoğunlukla tesettürlü hanımların koridorlarında yürüdüğü bir işyeriydi. Neden anlattım bunları, Ramazan Bayramı'nda eski şirketim personeline erzak yardımı ya da benzeri bir davranışta bulunmazken, Süryani patronum geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda her personeline (ki en az 450 kişiden bahsediyorum) 60'ar ytl'lik gıda alışveriş çeki verdi.

Ben çok şaşırdım, hiç ama hiç beklemiyordum, bugüne kadar Müslüman patronlarımın yapmadığı hareketi Hristiyan patronum yaptı, Müslüman bayramında...

23 Aralık 2008 Salı

ben, euro, muavin, atm, nakit, ytl, yol parası...........


aşağıda okuyacağınız yazıya lütfen gerizekalı diye yorum yapmayınız :))))

tamam bazen unutkan olabiliyorum, napalım :p

perşembe akşamı sevgiliyle buluştuk ya hani, Gamze'ye kaban aldık (bu arada çok güzel olmuş üstüne, ayrıca Gamze de beğenmiş, sevindim)
kabanı ben kredi kartımla ödedim, sevgili de bana parayı nakit verdi
sonra ben eve dönerken sevgili şu dövizleri de bozdursaydım keşke dedi, bende bana verdiğin bu parayı al dedim, yok sen bana bu euroyu boz dedi, hatta karaborsa bozarım euro ne kadar falan dedim güldük, bendeki ytl ona, ondaki euro bana...

Bu arada yanımda nakit olmadığını biliyorum, bi atm bulup çekeceğim para, ama sevgili verdi ya, nasıl olsa param var diye hiç aklıma bile gelmiyor çekmek

ertesi akşam Onur'umun Dilek'e yatırdığı pırlanta yüzüğü almak için pırlantacıma gittim. (bu pırlantacıdan daha sonra bahsedeceğim, reklamlar) haliyle eve servisle dönmedim, atölyeden Yenibosna'ya otobüsle geldim, bindiğim bu otobüste akbil bastım ve kredimin bir sonraki araçta yetmeyeceğini gördüm, neyse dedim para veririm, sonra eve gideceğim otobüse bindim, özel halk otobüsüne..

olay da burada başladı
muavin bana doğru geldiğinde cüzdanımı açtım
baktım
baktım
biraz daha baktım
hem cüzdana hem muvanine
3-5 kuruş bozuklar ve eurolar var
aldım aralarından 10 euro
"ya kusura bakmayın, ben para çekmeyi unutmuşum bundan alabilir misiniz, Büyükçekmece" dedim
çocuk önce paraya baktı sonra bana
gülecek gülemiyor
ben gülünce o da gülmeye başladı, yok abla almayalım önemli değil dedi, yok lütfen alın, kusura bakmayın nolur dedim
bu sefer bizden olsun gerçekten önemli değil dedi
yok o zaman bi dakika tüm bozuk paraları vereyim dedim
cüzdanda, ceplerimde ne kadar bozuk para varsa topladım, çocuk saydı 0,90 ytl yeter gideceğiniz yere dedi tüm kibarlığıyla :))))))
yetmeyeceğini ikimizde biliyorduk

güleyim mi, utanayım mı, ağlayayım mı şaşırdım

neyse inerken tekrar teşekkür ettim, çocuk yine gülmeye başladı.
bu arada aracın hat numarasını ve plakasını aldım hemen
iyi ama zor bir müşteri olduğuma inanan ben, şikayet ve teşekkürü hiç ihmal etmem, (sayemde y k m de satış temsilcisi bir çocuk ayın personeli ödülü ve 1 maaş ikramiye kazanmıştı, çok ilgili diye 3-5 cümlelik bir teşekkür yazısı yazmıştım kasanın yanındaki deftere, lc w daki müdür yardımcısı ise genel müdürlüğe şikayetim üzerine özür dilemek için defalarca aramıştı)

dedim şimdi bu aracın bağlı olduğu ulaştırma kurumuna da bir teşekkür yazısı yazayım
hep şikayet yazacak değilim :)

bu olayda enteresan olan diğer bir konu, benim amcam da aynı hattaki otobüslerde şoför, yani desem ki amcamdan alın değil almak söylemezler bile ona

var mıdır acaba benim gibi 1,30 ytl olan ulaşım ücreti için euro ile ödeme yapmaya çalışan :)

sürpriz yapmak isterken


kalıyorduk az daha yollarda

dün akşam sevgili geldi Konya'dan.. Malum uçak fobisi yüzünden otobüs ile yolculuk yapıyor, hadi dedim kuzenime gidip otogarda karşısına çıkalım, macera düşkünü Erdi hayır der mi bu fikre, gelip beni alması 30 dakika sürmedi, atladık arabaya :)
bir sorunumuz vardı yalnız, arabada ne ogs ne kgs denen zımbırtılar vardı, başka bir kuzenimizden onun aracındakini rica ettik vermek istemedi nedense, bizde hanesine bir - çizik attık, ne demiş sevgili "gün olur devran döner"

onun her dediğini çıkması da ayrı konu ya, bazen bu hissin bende olması için dua ediyorum, böyle dua olur mu acaba ?

neyse dedik öndeki, arkadaki arabadan isteriz rezil bi şekilde :) tam gişelere geldik böyle bir seçeneğimiz olmadı maalesef, hani elinde kart tek seferlik kiralayan ortalıkta gezinen adamlar vardı onlarda yoktu, aman beee dedi Erdi ve bastı gaza, ben aa nası yani diyene kadar geçti KAÇAK olarak :) amaann dedim geç, öderiz cezasını napalım :)

bu arada sevgili 21:30 gibi Harem'de olurum demişti, daha zamanımız var, sohbet ede ede gidiyoruz. Ben Erdi'yi çok severim, aslında bütün kuzenlerimi severim ama onun yeri başkadır bebekliğinden beri, aynı durum babam için de geçerli o da bebekliğinden beri ayrı sever Erdi'yi, tarafımızdan felaket şımartılarak büyütüldü yani beyim :) üniversite ortamını, arkadaşlarını, sosyal aktiviteleri anlatırken bi baktık tabelalara karıştırma olasılığımız çok yüksek, amcamı aradık biraz karışık tarif etti, ben dedim kimi arayacağımı biliyorum, Pınar'ı aradık hemen, bu kadar kısa, bu kadar kolay, bu kadar basit bir anlatım olamaz, şıp diye bulduk

tabi ben bu arada sevgilinin nerede olduğunu öğrenmeyi ihmal etmedim, anlamış tabi neredesin diye sorduğumda ama yine de cevap yazmış kartal gişelerden geçtim diye, sonra daha önce bahsettiği güzergahı değiştireceğini anlatan bi sms göndermiş, tabi ben "yok bence sen Harem'de in" deyince ne sürpriz kaldı ne bişey :(
biraz da kızdı hatta
bu sefer hevesim kursağımda kaldı, bozuldum

neyse sonra bi şekilde buluştuk, onun evine geldik, oturduk biraz, sohbet ettik Erdi atkısını aldı arada :)

çok özlemişim, sarılamadım bile doya doya

zor şey sürpriz olayı
sonra düşündüm, ben sürprizlerden hoşlanıyor muyum diye, ııh pek hoşlandığım söylenemez, ama benim bu yaptığım onu zor durumda bırakacak birşey değildi ki


neyse gece gülücüklü bir mesaj atmış, rahatladım :)

22 Aralık 2008 Pazartesi

der ki....



sen rahatsız olduğunda ben yatağının başucunda sabaha kadar beklerim...





içime işler bu sözcükler gece saat 02:41 de...

sıcacık yatağımda titretir, saatlerce uyutmaz...

21 Aralık 2008 Pazar

bugünkü ben

.
koparılıp atılmak istenen bir burun

içmekten bıkılan sıkma portakal suyu


sevgiliden beklenen bir telefon


ve beklenen asıl ilaç



geliyor az kaldı

20 Aralık 2008 Cumartesi

kıskançlık nasıl birşeysin ki sen

ben de psikoloğum da yapı olarak kıskanç olmadığımı düşünüyoruz
çünkü kıskanç bir insan herşeyi herkesi kıskanırmış
kiminin kariyerini, kiminin güzelliğini, kiminin arabasını, parasını
bu duyguları hisseden kişiler aynısının kendisinde olması için insanüstü bir çaba gösterirmiş, hırslanırmış
ama ben bu duyguların hiçbirini hissetmiyorum
demek ki kıskanç değilim

peki sevgiliye karşı hissettiğim bu duygunun adı ne ?

neden arkadaşlarıyla benden daha çok vakit geçirdiğinde deliriyorum, neden kendimi değersiz hissediyorum

hani özgüvenden yoksun bi insan da değilim
sonra hem bana hem ona işkence

peki ona güvenmiyor muyum ? çok güveniyorum hemde..
niye böyle oluyor o zaman ?

offf allahım oofff

kurabiye yaptııımm


blog dünyasına daldığımdan beri ilgiyle takip ettiğim bloglar var
pasta'nbul da bunlardan bir tanesi
nasıl imreniyorum yapılanlara nazıl özeniyorum anlatamam
harikalar yaratıyor didem kurabiyelerle, bu fotodakiler için örnek aldım bile diyemiyorum :)

Hilal'in doğum gününde dağıtmak için yapabilir miyiz acaba dedik
Pınar'da bu akşam bizde, hadi deneyelim olduk birden
ama nooldu Pınar ve annem biri bitip diğeri başlayan dizilerine takılınca tek başıma kurabiye denemesi yaptım

önemli bir sorun vardı yeşil gıda boyamız yok kırmızı var
olsun dedim nasıl olsa deneme kimseye göstermeyiz :)
ve ortaya böyle birşey çıktı

eh fena da görünmüyo hani :)

asıl sevgiliye bi sürprizim var geldiğinde
muzlu puding
ama değişik bir sunumla :)

19 Aralık 2008 Cuma

ay lidermişiz nası yani


yine konya maçı
yine yok el vardı, yok yoktu
ne bu yahu, kader mi tesadüf mü ?

neyse bugünlük lideriz, bugünlük mutlu olalım bari :)

sevgili de güzel vakit geçirir şimdi arkadaşlarıyla memleketinde
arkadaşları dönünce de ailesiyle
ohh sonra buralara keyifli keyifli gelir :)

hazır lige ara verilmişken bizde şu to do list'i halledelim artık
di mi sevgili ?

hihih sabah sabah yazmadan duramadım :)


hani dün akşam sevgiliyi yolcu ettim ya memleketine
neler oldu neler :)

kızkardeşine kaban sözü vardı
maalesef son güne kaldı, buluştuk dün akşam, soğuk algınlığı geçiriyorum yine nasıl hastayım ama gittim, gitmez miyim 4 gün göremeyeceğim uzaklarda olacak :(
ben sevgilinin kızkardeşini yani Gamze'yi henüz göremediğim için fiziği nasıl, tarzı nasıl bilmediğim için doğru seçim yapamıyorum
ya kız beğenmezse
ya bedenine olmazsa
Engin hayatta geri getirmez, taşımaz
2 model arasında kararsız kaldık, sonra dedim ara anlat modellerini, aradı ama ben anlattım :) bu arada Gamze ile ilk defa konuştum... neyse anlattığım modelden biri tam istediği gibiymiş, yine de içime sinmedi böyle anlatarak almak olmaz dedim ben her zamanki yöntemimi yapacağım, aldım montu girdim kabine, giydim, telefon ile fotoğrafını çektim, sonra mesajla gönderdim, veee asıl bomba o zaman geldi ;
Engin'in babası telefonda fotoğrafı görünce (ki yüzüm görünmüyor fotoğrafta) söyle abine içindekini de getirsin demiş

ay çok güldüm, çok hoşuma gitti
hihihiihhi

18 Aralık 2008 Perşembe

yine uzaklar, yine özlemek

bu akşam yolcu ediyorum sevgiliyi, memleketine...
gecikmiş bayram ziyaretine..

hem gitsin istiyorum hem gitmesin
gitsin de özleyeyim istiyorum
gitmesin benden uzakta olmasın istiyorum

yok yok gitsin
özleyince kavuşmak güzel oluyor :)

gittiğinde biliyorum ki aklındayım
dönünce biliyorum ki bana dönüyor
daha güzel birşey olabilir mi

17 Aralık 2008 Çarşamba

bayıldım, ne güzel bir jestti...

kendi kendine ceza vermek, bunu görmekte varmış :)
çok zevkli, çok güzel şeyler seçmiş

hemen denedim
bayıldım

herşeyden önce çok hoş bir hareketti
pahalıya patlamış biraz ama onun deyimiyle "yapacak birşey yok"
:)

tekrar teşekkürler
çok hemde

evet, ben bu yüzden taşın toprağın fotoğrafını çekiyorum :)


son zamanlarda fotoğraf olayını abarttığımı düşünüp, buna bir anlam vermeyenler çoğaldı

blogumu gören Burak'ın ilk tepkisi "heee sen bu yüzden herşeyin fotoğrafını çekiyorsuuunn" :)

bunları Eminönü'nden karşıya geçerken vapurdan çektim
bloga koyulacak bişey diye çekmedim


ama çok beğendim, koyayım bari dedim :)

Deniz yavrusunu da çekmiştim, olsun di mi Deniz'de burada
onun gibi "tabi canıııım" diyelim, ekleyelim... :)


bu arada kimsenin doğum günü falan değil :) deniz doomini yapmayı çok seviyormuş bizde pasta aldık, çok hoşuna gitti

16 Aralık 2008 Salı

cumartesi, tahtakale, 90'lar Türkçe Pop Parti, yine bostancı

ikea'da aradığımız ekipmanları bulamayınca bizi Tahtakale paklar dedik, ne varsa eskide var :)

cumartesi günü annemle babamla güzel bir kahvaltıdan sonra düştüm yine yollara, birsürü şey buldum hele ikeada bulamadığım kağıt bardaklardan istemediğin kadar var, binbir çeşit hemde, yalnız aynı bardağı iki ayrı dükkanın çok farklı fiyatlara sattığını gördüm, bende üşenmedim bütün dükkanlara girdim, aynı sokağı bekli 4 kez arşınladım :)
doğum günü için tüm malzemeler hazır
oradan karşıya geçtim Pınar'la buluştuk, sevgili eşi maçtaydı bu arada benim sevgili de maçtaydı dolayısıyla bir önceki yazımda tamamen uydurmuşum :)
pizza yapmış pınar onu yedik, bir sürü dedikodu yaptık, sonra Taksim'e doğru yola çıktık, kızlarla buluştuk 90'lar Türkçe Pop Parti'ye girdik, inanılmaz güzeldi, bayıldım, bi o kadar da eğlendim, ama bu eğlenmek haydi eller hopla zıpla değildi, o yıllardaki şarkılar nasıl komik geliyor, şarkıyı kim tahmin edecek diye herkes birbirine bakıyor, şarkı sözlerini zar zor hatırlıyoruz, o kadar garip bir nostalji oluyor ki
bi de atlamadan geçemeyeceğim abone çaldığında herkes yonca gibi oynuyordu :) bizim kızlar dahil... bu arada kız kıza değildik tabi, bi arkadaşımızın abisi Taksim'de geçtiğimiz günlerde olay oldu bende geliim demiş, o, eşi, arkadaşı, onun da eşi derken kalabalık olduk iyi de oldu


dönüş yine Bostancı'ya, 30 dakika falan sürdü ben inanamadım tabi..

6 aydır gitmiyordum bi baktım 1 gün arayla gitmişim
garip oldu biraz ama güzel oldu :)

ilkler... ilkler... ilkler...


Enişteme söz vermiştim bayramda çikolata yapmak için, tembellikten diil gelen gidenden yapamadım, o da o zaman çarşamba günü gelir hem elimi öpersin hemde çikolatanı getirirsin dedi

bu arada ben bahsederken sürekli eniştem enişte diyorum ama burak benden 2 yaş büyük, ilk zamanlarda şakasına enişte-baldız muhabbeti olmuştu öyle de kaldı :) yoksa hep enişte demiyorum

evlendiklerinden beri evlerine 1 kez gitmiştim annem ve babamla birlikte
halbuki onlar evlenmeden önce ne hayallerimiz vardı, bana da bir oda, anahtar gibi :) ama kısmet olmadı, bazı olaylar aslında küçük ama büyük gibi görünen olaylar, tavırlar amaaann bir sürü şeyden dolayı hiç kimse gerçekten, içten istemedi böyle bir gidip gelme olayını, asıl kırgınlık bendeydi çünkü ben düğünlerine çift olarak katıldım evlerine de çift olarak davet edilmeyi bekliyorum

neyse artık sevgilinin de git artık demesi ve kararımı değiştirmemem için telefonumu alıp geliyorum mesajını kendi yazması ve göndermesinden sonra gittim.

canım eniştem en önemli misafirimiz geliyor nasıl ağırlayalım seni diye beni nasıl onore etti :) zaten sorun biz kızlarda, büyüklüğü gösteren hep damatlar, son derece olgun ve sakin davranıyorlar bizim gibi parlamıyorlar, asıp kesmiyorlar hemen

annem çok mutlu elbette, söylemeye gerek yok.. çıktım evden, ikea'da buluştuk önce, Hilalimizin doğum günü var, ikram olayını pınar ve ben üstlendik, birkaç malzeme eksiğimiz var onları alacağız, koskoca ikea'da kağıt bardak bulamadık, birkaç bişey aldık çıktık, tam eve gidiyoruz fikir değiştirdik Ela'yı görmeye gittik.

beni tanıyanlar bilir, insanlar hayattan bazı şeyler isterler, kariyer, para, koca, ev, araba, falan filan, benimse istediğim tek şey bir bebek

bayıldım Ela'ya büyümüş bile :)

oradan da çıktık eve geldik, pınar bize çok güzel yemek yaptı, bu yemeği annemden öğrenmemiş ilk defa yedim çünkü, ama gayet lezzetliydi çok beğendim bi de bana anneme çok abartarak anlat diyor :)


Fenerbahçe'min maçı vardı o akşam, hiç bahsetmek bile istemiyorum, ne oyundan, ne skordan, ne Volkan'dan, ne hatadan, ne elenmekten..

Bu arada o akşam Burak blogumu öğrendi, ben söyledim daha doğrusu :)

çok şaşırdı, hemen okumak istedi, bu arada Pınar'a göstermeden okumaya çalıştı, gece en sonunda pcyi alıp tuvalette okudu, çok güldüm...

birkaç gün sonra anlatıyo, gezdiği sayfalar temizliyormuş, Pınar farketse diyecek diyo kocam nerelere giriyor da siliyor bunları :)

ertesi gün güzel bir kahvaltı, caddede dondurma ve ben yola çıktım, yola çıktım diyorum çünkü bostancı-büyükçekmece'den bahsediyorum :) gelirken mağazaya'da uğradım sonra eve döndüm, sevgilinin işi vardı görüşemedik, ertesi gün yani Cuma günü de işi vardı yine görüşemedik, o gün voleybol maçına gitti galiba, bende bütün gün evdeydim, hatta babam şaşırdı hayret evdesin falan diye:)

şimdi daha iyiyim


geçti gibi içimi basan sıkıntılar
bu akşamı merakla bekliyorum
kendi kendine verilen cezanın sonucu neymiş
bakalım bana ne almış, ben istemeden :)

şimdi geçmişe dönüp anlatabilirim neler yaptım

15 Aralık 2008 Pazartesi

başlık yok...


aslında yazacak çok şey var ama yazasım yok
tadım yok
tuzum yok
dolu dolu geçen tatilden güzel günler, güzel anılar var
ama yazacak seda yok

çok üzgünüm
bazı kareler gözümün önünden gitmiyor
konduramıyorum
yakıştıramıyorum
haketmediğini düşünüyorum

burak, onur, pınar...
canlarım benim yanımda olmasanız napardım
hele ki pınar
hiç o tavrı beklemezdim, ilk tepkisi, beni oyalaması, pembe yalanları
nasıl olgun nasıl yapıcı
biraz panik biraz üzgün
ufacık ta olsa içimde tomurcuklar açtı

ve sen bitanem
hiç suçun olmadığını biliyorum, eminim
insanlığına, adamlığına güvenim sonsuz
ama keşke yaşanmasaydı

8 Aralık 2008 Pazartesi

kalori mi :)

eniştem dün akşam bana çiçek getirmiş
sevindirik oldum :)
lokum da getirmişler, fındıklı
çiğbörek, yaprak sarma, patates topları, baklava, kahve, mevlana şekeri derken dünü kaç kaloriyle kapattım bilmiyorum

7 Aralık 2008 Pazar

neler öğrendim akşam neler


inanılır gibi değil, şoke oldum duyunca, bi insan arkadaşını bu kadar mı açık olur yahu ?
Okan'a ne yazdıysam kelimesi kelimesine anlatmış sevgiliye. pes dedim yani peesss...
anladık seviyo arkadaşını da bu kadar mı canım :)

asıl önemli olan başka bişeyi öğrendim
sevgiliye yıllardır aşık olan bi hatun varmış, nası yani oldum duyunca, çoook eskide kaldı, çocukluk arkadaşımdı dedi, her detayı da anlattı bitanem benim, biliyo çünkü kıskançlığımı konunun altını çok deşeceğimi, öğrendim rahatladım ama görüşmek yok demeyi de ihmal etmedim
ama benim sevgiliden yana şüphem yok, neden bilmiyorum ama çok çok güveniyorum ona
benimsin di mi sen dediğimde, beni delirtmek için evet demese de müstehzi müstehzi gülüşü yok mu veriyor cevabı zaten :) ben de bu şımarıklıkla dudağını, gözünü, burnunu gösterip bu da benim bu da benim diye sayınca akıl yaşımı sorguluyor mudur acaba :)

ayrıca melik delirtti akşam :) artık onun yanında mıncıklamak yok sevgiliyi, eşşek :)

bugün misafirimiz var
şakarcan çifti
arefe günü bizim evde mutlaka çiğbörek yapılır, birazdan başlayacağız annemle
bol kalorili bir gün geçirmek üzere gidiyorum şimdilik

heheh


kazasız belasız bitti yaprak sarma faslı hihihi
ellerine sağlık, teşekkür ederim, üzümü biraz daha bol olabilirdi, öpücükler....
derken yedi bitti :)

afiyet olsun bitaneme
böyle huzurlu, sakin, sinirsiz olsun hep yaparım ben ona istediği yemekleri (çok bilirmişim gibi) :) ya da o yapar ben yerim :pp

oohhhhh
huzurlu bir pazardayım
sıcacık kahvem, sıcacık içim...

sağol sevgili, bitanesin

6 Aralık 2008 Cumartesi

patladım sıkıntıdan


headerımı değiştirmek istiyorum
fotoşopum yok yapamıyorum
bişeyler yaptım işte renkli renkli kalsın şimdilik

yatiiim bari

5 Aralık 2008 Cuma

harika olmuş yaprak sarma

tadına baktım şimdi, süper
ama mesaj atıp söyleyemiyorum

yasak...

çok şey yapmak isterken hiçbirşey yapamamak


niye böyle oluyor ki
çok düşünceli olmak, hassas davranmak ne zamandan beri ters tepiyor
ben niye öğrenemedim bu güne kadar bunun yanlış olduğunu

ben nerede yanlış yapıyorum ?

4 Aralık 2008 Perşembe

ay yaprak sarma istedi, eyvah eyvah...


boşuna yazmadım ben sevgiliyle dolma yenmeyecek diye

sevgili zeytinyağlı yaprak sarmayı çok sever
mesaj attı az önce benim canım dolma istiyo diye
yok dedim dolma falan tehlikeli
yaa lütfeen demiş, kıyamadım tabikiiii
tamam dedim annemle yaparız (tek başıma nasıl yapiiim)

haftasonu zeytinyağlı yaprak sarma yiyecek
yok valla ben yemeyeceğim
nolur nolmaz :)
yok yok filmdeki gibi olmaz di mi
olmaz
olmaz

nasıl kaçırdım ufff

yeni besteyi ilk duyan olma fırsatını kaçırdığıma inanamıyorum

hıh

demek ki neymiş
kulaklar gözler dört açılacak hiçbir ayrıntı kaçırılmayacak

3 Aralık 2008 Çarşamba

şeytanın bacağını kırdık, sinemadayız


nihayet sinemaya gidebildik sevgiliyle
hangi film olduğu önemli değil uzun zamandır binbir türlü bahaneyle gidemiyorduk

gittiğimiz film ile ilgili o kadar çok şey anlatıldı, öyle yorumlar yapıldı ki merak etmemek imkasızdı

bi de dün e-maille anlamazdın şarkısı gelince (ki şu anda da dinliyorum) aradım sevgiliyi valla ister gel ister gelme ben gidiyorum dedim. perşembe gideriz demişken bana sürpriz yaptı hadi bu akşam gidelim mi hadi gidelim olduk

ıssız adam filminden bahsediyorum...

bi kere kız çok akıllıydı, adamın kahve çabuk bitsin ve bir an önce gitsin davranışı çok enteresandı, güzel mesajdı

sevgiliyle en çok güldüğümüz sahne Ada'nın Alper'e "ay tamam korkma evlenelim demeyeceğim" demesiydi, çok biz gibi göründüler beyaz perdede..

Ben Ada'nın biraz daha mücadeleci olmasını beklerdim, en azından ben olsam biraz çaba gösterirdim bitmemesi için

Dedim ya Ada çok akıllı diye, kız eninde sonunda istediği şeylere ulaştı, evlendi çocuğu oldu, peki Alper ? vazgeçemediği özgürlüğüyle başbaşa ve mutsuz, ha Ada çok mu mutlu ? Mutlu bence, çok olmasa da mutlu, ama Alper mutsuz, nokta.

hee bide sevgiliye salondaki düğünü gösterip bende bundan isterim dedim, çok güldü :)

izlerken insanlar neresinde ağlamışlar yahu bu filmin dedim ama sonundaki o hesaplaşma sahnesi bu sorumu yanıtladı. filmi koparıyor zaten orada ve gerçekten gözyaşlarımı tutamadım, sevgilinin yanında çok zırlamadım, zaten omuzunda yatıyordum görmedi (nefret ediyor kadınların ağlamasından)

bizde benziyoruz aslında onlara, sevgili benden önce oldukça hareketli yaşıyormuş, oysa şimdi daha düzenli hayatı, zaman zaman krizler yaşasak bile çok emek veriyor bu ilişkiye, onu tanıyanların "ondan beklenmeyecek fedakarlıklarla" yorumuyla... hem sevgili de benim peşimden çok koştu hıh :)))) (burayı okuyunca sildirecek, doğru olmadığını iddia edecek) benzerlik demişken o da çok güzel yemek yapıyor, henüz kek yapmadı ama muhteşem yemekleri var ...

sevgili dün bi tuhaftı zaten, yokbişeyim dedi uzatmadım ama gelen sms her ne ise canını sıktı, filmi de pek beğenmedi ama o son sahneyi biraz gergin izledi (ben hem filmi hem onu izledim) maalesef yorumlamadı, sormama rağmen filme dair hiçbirşey söylemedi,

ama ben söylüyorum :

"biz öyle olmayalım"


bu filmden sonra yapılacaklar-yapılmayacaklar ;

- sevgiliyle dolma yenmeyecek

- sevgilinin evindeki terliklerim çöpe atılacak

- yazın ettiğim ve reddedilen "bi tane tshirt'üm burada kalsın" teklifim bi daha tekrarlanmayacak

1 Aralık 2008 Pazartesi

to do list

sevgiliyle hep yapmayı planladığımız ama bi türlü yapamadığımız şeyler var
şöyle bir düşündüm, nasıl çoğalmış
en iyisi ben bir liste yapayım dedim
belki görür de harekete geçer, geçmezse de önümüzdeki haftadan itibaren ben tüm bu listeyi tarihlendiriyorum

1- Lale ve Umut'la yemeğe gideceğiz

2- balık tutmaya gideceğiz

3- tiyatroya gideceğiz

4- Kıvanç ve Hatice ile yemeğe gideceğiz

5- Yasemin ve İbrahim'e evlendiklerinden beri eve gideceğiz

6- Levent ve Gül'e evlendiklerinden beri eve gideceğiz

7- Okan ve kız arkadaşıyla yemeğe gideceğiz

8- Ponte'ye gideceğiz

9- haftasonu 2 günlüğüne tatil yapacağız, mesela Kartepe

10- Ortaköy'de kumpir yiyeceğiz

11- Dolmabahçe'de çay içeceğiz

12-


yazarken aklıma gelmiyor iyi mi. neyse aklıma geldikçe güncellerim


unuttuklarım varsa ekleyiniz lütfen :)

Hilal, tiyatro ve buz pateni

Hilal'le tiyatro sezonunu açmıştık
geçen hafta gittik aslında ama yazamadım bi türlü

Küçük Kara Balık adlı oyuna gittik bu kez, Pınar Kido Çocuk Tiyatrosu tarafından hazırlanan ve ücretsiz olan oyuna, Profilo Alışveriş Merkezin'deydik...

bence oyun çok güzeldi, kostümler süperdi, tüm deniz hayvanları kullanılmıştı, benim tanımadığım pelikanı Hilal tanıdı :) bi de bilmiş bilmiş yanıt verdi "Pelikan ! tabiki" kafa sallama efektiyle...

salonun tamamı doluydu, ne yalan söyleyeyim şaşırdım ama sevindim, çok hemde.. Girerken dağıtılan maskeyi tüm çocuklar takmıştı, ufacık birşey belki ama nasıl hoşlarına gidiyor, bizim zilli de oyunu maskeyle izledi bir süre...

Hilal'in her oyundan sonra favori karakteri olur, çok sever içlerinden birini, bu kez oyun gereği de olsa merdivenlerden yuvarlanıp önümüze düşen tırtılı sevdi, biz tiyatroda sahneye yakın olmayı çok seviyoruz, mümkünse 1. değilse 2. sırada izliyoruz :) Drama dersi alması için araştırmalarım devam ediyor. Oyun başlarken fotoğraf makinemi görünce ışığını kapat ama diye uyarmayı ihmal etmedi bilmiş düdük ve ekledi denizkızını çekmeyi unutma :) eve geldiğimizde de oyunu eksiksiz anlattı, demekki beğendi ve ilgiyle izledi..

Bu arada ben de Pınar Süt'e bir teşekkür e-maili göndermeyi ihmal etmedim, 2 saat sonra Pınar Süt Halkla İlişkiler departmanından bir e-mail geldi, göstermiş olduğunuz ilgi, özen ve iletmiş olduğunuz görüşlerinizden dolayı biz teşekkür ederiz diye

puan hanelerine bir + çizik daha attım

gün daha bitmemişti, ben mağazaya uğramak zorundaydım, bu arada Hilal'e sürprizlerimin bitmediğini söyledim, uzun zamandır buz pateni yapmak istiyordu, ArmoniPark'ta da buz pisti var, sevinçten delirdi :) başlarda hafif bir tedirginlik yaşasa da oradaki çocuklarında kayamadığını görünce rahatladı. Görevli abinin ve pistte edindiği arkadaşı Melis'in yardımlarıyla biraz biraz öğrenmeye başladı, poposunun üstüne düştü ama ses etmedi çıkana kadar.. Yemek konusunda büyük sıkıntılarımız oldu, yemek yemeyi sevmiyo maalesef, buz pateni uğruna tavukburger yedi ama zorla, pamuk şekerini ise iştahla yedi çok yararlıymış gibi.. Yüzünü boyatmayı da unutmadık elbette..
Çok keyifli bir haftasonu geçirdik Hilal'le
annesine de söyledik biz çok uyumlu bir ikiliyiz :)

28 Kasım 2008 Cuma

Ela bebek geldi...


dün geldi
hoşgeldi
iyi ki geldi

babasının o muzip, o neşeli, o eğlenceli, o samimi, o iyi, o Fenerbahçeli dünyasına hoşgeldi

dün akşam iş çıkışı hemen hastaneye gittim, sabırsızlanarak, Ela'yı, Reis'i ve neredeyse incecik kalarak hamilelik dönemini bitiren Dilek'i merak ederek koşa koşa gittim

çok minik
çok güzel
çok saf
çok temiz

ben gittiğimde annesini emmeye çalışıyordu, ama bilmiyordu ki
hemşire çenesini oynatarak öğretiyordu
içim bi tuhaf oldu
nasıl muhtaç dedim
nasıl çaresiz
ama annesinin kollarında nasıl güvende

Allah sağlıklı, uzun ömürler versin Ela'ya. Çok mutlu bir yaşamı olsun, anne babacığının onun iyi yaşaması için, mutlu bir çocuk onun da ötesinde iyi bir birey olması için ellerinden geleni yapacağına şüphem yok, halası olarak bende elimden geleni yapacağım tabi :))

çıkarken sabahtan beri hastanede olan Şakarcan çiftine darısı başınıza dedim imalı imalı ama, hiiiç oralı bile olmadılar

bende darısı başıma diyeyim o zaman
akşam gitmeyen mesaj şimdi gitsin
bizim de bebeğimiz olsun...

rüşvet alayım derken

sevgiliyle bi anlaşma yapmıştık
olaysız deplasmanlardan sonra bir hediyem olacaktı
kabul gördü
sezon öncesi sözleşme yapmıştım ama okumayı bile reddetti
maddelerden birinin "taraflardan biri, ne sebeple olursa olsun şehir dışına çıktığında, sınırsız donanıma sahip haberleşme cihazı olan cep telefonu ile gidilen yere vardığını, sağlıklı olduğunu bildireceğini, aynı zamanda istanbul'a dönüş için hareket ederken aynı bilgilendirmenin yapılacağını peşinen kabul ve taahhüt ederler" cümlesinin olduğunu duyunca okumuyorum ve imzalamıyorum dedi :)

beklediğim bir yanıttı çok şaşırmadım

en azından sözlü olarak "tamam sakin uslu" olacağım sözünü almıştım

sezon başladı
verilen sözler unutuldu, ben unutmadım ama o aldığı sözü unuttu

hakkını yemeyeyim şimdi gerçekten aradı gittiğinde, unuttuğu zamanlar da oldu onlarda da ben aradım, bazen de kızdım niye aramıyorsun diye

döndüğünde hani benim hediyem diye sormayı unuttu, aslında hediye, ödül adı ne olacaksa artık, planlamıştım da; polonezköyde kahvaltı, çok merak ettiği filme 2 bilet, midpoint'te öğle yemeği gibi...

aslında hayatta en keyif aldığı anlardan birinin deplasman olduğunu çok iyi biliyorum, ama bende bazen endişeleniyorum, bi sesini duymak, iyiyim dediğini duymak istiyorum sadece, aradığım zaman uygun olmayınca da ses tonları değişiyor, üslup sertleşiyor, gereksiz gerginlikler oluyor

yeni bir teklifim oldu
ben seni deplasmanda aramayayım rahat bırakayım, sen bana rüşvet olarak gram altın al dedim (kuyum sektöründe olunca böyle oluyo)

şaşırdı tabiki :) tamam demedi ama olmaz da demedi

zaten sanayi projesinin yoğunluğundan sus payım olan mutfak robotumu da almadın dedim, ilk gördüğü mutfak robotunu parçalıcak yemin ederim
istediğim falan da yok aslında napıcam ben mutfak robotunu

ooo bir sürü deplasman var dedi, hata sayıyı da söyledi ama hatırlamıyorum, konya var o var bu var saydı hadi tamam konya'yı deplasmandan saymayız dedim baba ocağı :) baktım itiraz yok kendi kendime oo tamam anlaştık dedim

taa ki dün akşam gelen mesaja kadar

sezon başında ona verdiğim sözü hatırlamış, aklıma ne geldi diye başladığı mesajı .......... hani benim hediyem olacaktı diye bitirmiş. yaa öyle miydi diye çamura yattım ama ben hafızamı zorlarsam sanırım epey zararlı çıkacaksın demiş bide gülmüş mesajın sonunda, hıh

kârlı çıkayım derken zararlı çıktım iyi mi :)
bu fotoda yine il dışına maça giderken
ne kadar mutlu görünüyor

:)

tamam bızdık

aferin kuşuma

eve geldim kuzum


aman diyim nazar değmesin :)

24 Kasım 2008 Pazartesi

yazlıktaki o çocuk, şimdi...

Abonesi olduğum Marketing Türkiye dergisinin bu ayki sayısını incelerken bir haber ilgimi çekti. Kanyon AVM'nin son reklamına yer vermişlerdi. İtiraf etmeliyim ilk bakışta reklamın mesajını anlayamamıştım, daha doğrusu yetkililerin de dediği gibi bu çalışmayla ne satmaya çalışıyorlar sorusunu sormuştum. Ama yazıyı ve kampanyanın detaylarını inceleyince evet dedim Kanyon ve İstinyePark arasındaki reklam savaşlarında şimdilik Kanyon önde :)

Kampanya için web sitesi hazırlama modası hızla devam ediyor. Enteresan ayrıntılardan biri de ilanda kullanılan görsel ajans çalışanlarından birinin çocukluk fotoğrafıymış.

Hemen aklıma bizim çocukluk fotoğraflarımız geldi. Sonradan bana bulaşan annemin fotoğraf çekme merakı nedeniyle bir sürü fotoğrafımız var Pınar'la.. Canım annem her fotoğrafın arkasına da tarih atmayı unutmamış.

Eski fotoğraflara bakınca insanların karakterinin değişmeyeceğine emin oluyoruz. Pınar'ın fotoğraflardaki sert, ters, dediğim dedik çaldığım düdük tavırları, benim saf salak bakışlarım :) hepsi bugün de devam ediyor. Aslında tamam kabul ediyorum, bende pek meraklıymışım fotoğraflarda oramı buramı açmaya, şimdiki dekolte lakabımın eskiden kendini gösterdiğini söyleyebilir miyiz ki :)

ben 6 aylıkken
çıkarın bunları üstümdeenn diyorum muhtemelen
ben 1 yaşındayken
tamam dekolteyim işte :)
bu da Pınar ile
serserinin bakışlara dikkat :) ya benim bakışlar nereye bakıyosam :) ya saçlardaki tezat :) boşuna değil Pınar hep erkeklerle oynuyordu
işte bu da poz vermeye meraklı Seda ve her an birisini dövmeye hazır Pınar
çiçek bizden büyük :)
nostalji oldu birden...

20 Kasım 2008 Perşembe

teyze anne yarısıysa kuzen kardeş yarısı mıdır ?

Evet öyledir
çocukluğun birlikte geçmesidir
yaş farkının 1 olmasıdır
aynı şeyleri sevmektir
senden binlerce km uzaktayken bi tane oyuncak bebeği sana benzetip sen yerine sevmesidir
kardeşinden ayırmamaktır
kızsanda kırılsanda affetmektir
çocuğunu teyzeemmm diye koklamaktır
küçükken ansızın şu anda nerede olmak isterdin sorusunu sormaktır
denize bakan evde, meteor yağmuru olan akşamda her yıldız kaydığında çaktırmadan birbirine bakıp gülmektir (kimseye söylemeyip dilek tutulmalıymış)
sabahlara kadar uyumayıp konuşmaktır
ertesi gün yine konuşmaktır
birbirinin okul arkadaşına aşık olmaktır :)
büyüyünce hostes olacağız hayalleri kurmaktır
büyümektir
büyüdükçe uzaklaşmaktır
daha da büyüdükçe hataları anlamaktır
tekrar eski günlere dönmektir
sohbetlere kahvelere yeniden başlamaktır
keyiftir
sevgidir
candır
benim çocukluğuma benziyormuş :) ortaokul döneminde Hollandadayken oyuncakçıda bulmuş, hala saklıyor

17 Kasım 2008 Pazartesi

ne güzel başladım haftaya


cuma günü sızım sızım sızlatan diş operasyonundan sonra süper bir haftasonu geçirdim
önce cumartesi günü Fenerbahçemin maçına gittim, utandım bu sezon ilk maçıma gidiyorum, Ömrebedel ve Onur reisi çok özlemişim, ikisinde de güzel haberler vardı, Ömrebedelin belirlenmiş evlilik tarihi ve reiste Ela hanımın gayet iyi olduğu bekliyoruz artık bakalım gelmesini..

maçta çok güzel fotolar ve videolar çektim, sevgilinin yaptığı beste her söylendiğinde çektim videoya, habersiz bir sürü de fotosunu çektim yakaladığında kaş göz etti çekme, bakma diye ama :) bu arada bi tek kıvanç bana selam verdi :)
besteyi beğendim ama hıh
bu sefer kendime pay çıkaramadım :(
sisli gece yarısının aslında bir hatuna yazıldığını ve o hatunun ben olduğumu söylediğimde ömür'ün şaşkınlığını anlatamam
yaa dedim sevgili öyle belli etmez her fırsatta sevgisini ama bana beste yapar :)
her maçta duyduğumda mesaj atarım "benim bestem" diye
yaşamayan bilmez azizim bu duyguyu
ehehehe

maç çok güzeldi, yine onur sayesinde gülme krizine girdik, istiklal marşında bana yanaş şunlara (pınarla ömüre) çarpıcam diye fısıldaması, benim de onu dinlemem, sonra pınarla ömürün aniden yan taraftan gelen darbeyle sendelemesi bu arada gülmemeye çalışması, hadi tam bitti istiklal marşı dedik, son gazi için saygı duruşu başladı gülmekten duramıyoruz ki, kimse görmese bari rezil olduk dedik

neyse maç başladı, bu sefer önümüzde oturan yabancılara taktık, tek tip mont giymiş tamam dedik kesin bunlar porto'nun ajanı :) adamlar konuşmaya başlayınca pınar ve ömür (adamların üst sırasındalar dikkat) kafalarının dibine kadar eğilip dinlemeye başladılar, yok bunlar almanca konuşuyo deyince reisin hevesi kaçtı :) gerçi gol olunca elindeki kaşkolla vurmaktan geri kalmadı ama :)

eve dönüşüm biraz sancılı olsa da iyi ki gitmişim maça, her maçtan hasta döndüğüm için annem hazırlıklı, bi geldim termofor hazırlanmış sıcacık beni bekliyo, oohhh mis gibi bir uyku

pazar günü de sevgiliyle buluştum
çok özlüyorum ben onu, dibimde bile olsa, uzun zamandır böyle keyifli vakit geçirmemiştik, bir sürü söz aldım bu keyifli lokum gibi haliyle :)
- lale ve umutla yemeğe gideceğiz
- iş yoğunluğu bittiğinde bakırköyde balık yemeğe gideceğiz
- bi pazar havalar iyice soğumadan kahvaltıya gideceğiz (leonardo mu yapsak acaba)

bi de mağaza yaptım akşam, hiç tembellik etmedim uğradım, 10 a kadar da kaldım

bugün pazartesi geldik bakalım işe hiç sendromum yok valla
güzel haftalar olsun

13 Kasım 2008 Perşembe

uzuuun uzuuuunn yol gitmek istiyorum


bi otobüse binip upuzun yol gidesim var
ama nereye bilmiyorum
gece olsun
soğuk olsun
ve ben gideyim

11 Kasım 2008 Salı

aferin bekliyorum ama ben !


9 kasım 2008 günü

sabahtan aramadım
öğlen oldu aramadım
akşam maç öncesi oldu aramadım
kendine dikkat et demedim
hava soğuk iyi giyindin mi demedim
lütfen rakip takım taraftarıyla uğraşma demedim
maç bittikten sonra ara demedim
maç başladı aramadım
maç bitti aramadım

o gün sesini gece yarısı eve döndüğünde duydum
üstelik yine ben aramadım

gayet uslu durmuşum
nasıl dayandım bende bilmiyorum ama
aramadım işte

eee ?
hani benim aferinim ?

10 Kasım 2008 Pazartesi

10 KASIM

seviyorum ben şirketimi

bu sabah gelen bir e-mailde saat 09:05'te bahçede mini bir tören yapılacağı yazıyordu
şaşırmakla beraber sevindim çok
elbette hemen katıldım
kalabalığı görünce daha da mutlu oldum
yakalarımıza da Atatürk fotoğrafı takmayı unutmadık
hazırlıklara bakar mısınız ?

saat tam 09:05'te fabrikanın sireni, bahçedeki yarıya inen bayraklar
hepsi çok güzeldi

teşekkürler Haluk bey
emeğinize sağlık

babamdan...

Akşam maç sırasında yattığım koltuktan kalkmadım, tuvalete gidicem ya gol yersek diyorum, elimde Ayşe Arman'ın eski kitabı, onu elimden bırakamıyorum ya bırakınca gol olursa, ay bıktım ben bu totem işinden

neyse çok şükür istediğimiz (ama beklemediğimiz) gibi bitti maç :)

maç özetini izlerken Ayşe Arman'ın 2. kitabında (3 tanesi 10 ytl idi aldım) babasıyla yapmış olduğu röportajı gördüm. Aynı soruları sormaya karar verdim.

- Baba sana birkaç soru sorcam, dedim

- dur bi dakka endirekt serbest vuruş diyo hakemin eli havadaymış, dedi

hiç duymamışım gibi "başlıyorum" dedim :) eminim annem babama o sırada birşey sorsa ona kızardı :)

SÇ- Dedemin sana verdiği en nemli öğüt (şaşkın şaşkın baktı, kısaca yanıtladı)
EÇ- Dedene hep ben öğüt verdim (kıkırdadım burada, enteresan bir röportaj olacak dedim belli)

SÇ- Küçükken ne olmak isterdin (delirdi bu kız herhalde bakışını gördüm, baktı ki başından atamıyo cevap verdi ama göz tvde)
EÇ- Şoför, arabalar tek tutkumdu

SÇ- İlk arabanı hatırlıyor musun
EÇ- Direksiyonunu yardım olmaksızın çeviremediğim, pedallarına bacaklarımın yetişmediği Praga marka kamyon

SÇ- Hayatın gerçeklerini nasıl öğrendin
EÇ- Çalışarak, çok çalıştım, 1962 yılından beri yani 12 yaşımdan beri çalışarak, hiç dinlenmeden gece gündüz çalışarak öğrendim (gözlerim doldu ama Deivid'in yengeç dansını gördüm gülmeye başladım, koca popolu Deivid çok komiksin)

SÇ- En büyük pişmanlığın
EÇ- Çookkk

SÇ- insanın çocuklarının kocaman olduğunu farketmesi nasıl birşey
EÇ- çocuklarının kocaman olduğunu kabul etmiyor ki insan, hep küçük kaldıklarını zannediyorsun, ta ki Pınar'ın nikahına kadar, bu kara kızım ne zaman büyüdü de gelinlik giydi dedim o gün (yine gözlerim doldu)

SÇ- Sence ben mutlu olmaya mı başarılı olmaya mı uğraşmalıyım
EÇ- Mutlu ve sağlıklı ol, daha önemli hiç birşey yok hayatta

SÇ- Ne olmammı isterdin
EÇ- Sadece okumanı istedim, üniversite diploman en mutlu olduğum anlardan biriydi, sen zaten doğru mesleği seçerdin

SÇ- Çocukluğunda karakterime dair hatırladığın en bariz şey
EÇ- çok sakindin (hııım ermanla şansalın kravatları çok güzelmiş, ama geç kaldılar, 10 Kasım'da insanlar takabilseydi iyi olurdu)

SÇ- Yaşlanmanın iyi yanlarından birini söyle
EÇ- Herkes sana saygı gösteriyor, mahalledeki bütün ufaklıkların Erkan dedesiyim, bütün çocuklar beni dede diye seviyor bu da çok güzel

SÇ- kendi nikahını hatırlıyor musun
EÇ- çok net

SÇ- Pınar'ın nikahında mı daha çok heyecanlandın kendi nikahında mı ?
EÇ- Kesinlikle Pınar'ın nikahında, sağ kolum sürekli titriyordu, insanların elini sıkıyordum ama hissetmiyordum

SÇ- En yakın arkadaşın kim
EÇ- Annen..

babam beni ilk kez bu kadar şaşırttı, hiç beklemiyordum bu yanıtı, baktım bi müddet yüzüne, ne güzel dedim içimden, inşallah bende ileride eşime böyle söyletebilirim, onlar gerçekten hayat arkadaşı, biz de o yüzden bu kadar mutlu çocuklarız

daha hiç birşey sormadım, bu yanıtın üzerine ne sorabilirdim ki :)

dedim ben Kasım'da aşk başkadır :)

veeee omuz omuza


p.s. bizim futbolculara "futbolun kuralları" kitabını hediye etmek istiyorum
endirekt ve direkt serbest vuruş nedir öğrensinler geç olmadan

süper haftasonu 2 - fuar

pazar günü de kitap fuarındaydım Tüyap'ta
hafta içi iş çıkışı zaten gitmiştim ama ben o kalabalığı seviyorum galiba, bile bile yine gittim :)
inanılmaz kalabalıktı, gayet güzel promosyonlar yapmıştı kitabevleri, 10 ytl'ye 3 kitap, % 30'lara varan indirim, evden çıkarken yok abartmıcam anne merak etme dedim, döndüğümde apartmanın merdivenlerini çıkarken yardıma ihtiyacım vardı :)
bir sürü yazarı gördüm, sevdiğim sevmediğim, okuduğum okumadığım, ama görüntüler çok hoşuma gitti, çok sıcaktı yazarlar okurlarına karşı,
ben liste yapmıştım alacağım kitapları, girişteki panodan hangi salona hangi nuramaya gideceğimi kitabevlerine göre not ettim, benim gibi listeyle gelen kişiler vardı, sevindim.. neden bilmiyorum ama herkes okusun istiyorum, Pınar'a rüşvet verdiğimi bilirim şu kitabı oku diye, o da okur çeyrek altın hatırına, ama ben sözlü yaparım gerçekten okudu mu diye :)

gazetede bir röportajını okuduğum İnci Yeşilyurt'u not etmiştim, "Kocacığım İstersem Kölem Olursun" standa kitabı almaya gittiğimde bir baktım yazar da orada, tanıştık İnci hanımla, biraz sohbet derken beni ofisine davet etti, kartvizit alışverişi yapıldı ve en kısa sürede görüşmek üzere vedalaşıldı
samimi buldum çok, mutlaka ziyaret edeceğim :)

insanlar nasıl endüstri yaratıyorlar, çalışmak istesin bi insan yeter ki
fuar çıkışında bi adam, otobüs duraklarının orada küçük bir masa koymuş, ebru sanatı yapılmış gibi ayraçları pvc kaplamış ucuna da püskül takmış 1 ytl'ye satıyor, arkasına da isim yazıyor eğer istenirse, ben bi tane kendime aldım bi tane de Lale'ye aldım lale motifli :) hava soğuk diye acele ettim gitmek için, halbuki bir çok kişiye alabilirdim, sonra kızdım kendime :(

neyse bir sürü kitap, mutlu mesut döndüm eve
15-20 gün yokum dedim evdekilere odamdayım :)

süper haftasonu 1 - kahvaltı

cumartesi yeni evli çiftimizde (5 ay olmuş yahu ne yenisi) kahvaltıya gittik, bir gün önceden kocaman bir liste yapmıştım, sipariş listesi :)
1- Peynir topları
2- Milföy börek
3- Sucuklu yumurta
4- Krem peynirli, zeytinli poğaça
5- Ev yapımı ekmek
6- Kayısı kıvamında rafadan yumurta
7- Portakal, havuç ve limon karışımı meyve suyu

8- Kahvaltı sonrası çayımın yanına tarçınlı kurabiye

sonradan defalarca şaka olduğunu söylemek zorunda kaldım eniştem ciddiye alır falan, ama çok güzel bir sofraydı, inanılmaz güzel ağırlandık, 1 numaralı isteğimin gerçek olduğunu söyledim o da masadaydı zaten :) fotoğrafı aşağıda...

bu arada çiçek şeklinde olan kurabiyeleri ben yaptım pastacikiz dan aldım tarifini, ayip olmasın :) yiyen herkes çok beğendi, gayet lezzetli oldu

annem ve babam çok değişik duygular içindeydi, kızları evlenmiş, ayrı bir evi var artık ve onlar onun evinde misafir...
Babam iyi bir Fenerbahçelidir. Önceden şakasına hep derdi Fenerbahçeli olmayan kız istemeye gelmesin, çok içten söyledi herhalde damadı ve diğer damat adayı abartı Fenerbahçeli :)
kahvaltının da ağırlıklı olarak sohbet konusu pazar günkü maçtı, babam 3-1 alıcaz merak etmeyin dedi, Burak'ta aynı fikirdeyim yine fark atıcaz dedi, biz hatun kısmı yok felaket yenilcez dedik, çok şükür haklı çıktılar :)

teşekkür ederiz Şakarcan ailesi
sofranız hep böyle bereketli, muhabbetiniz de hep böyle güzel olsun inşallah

6 Kasım 2008 Perşembe

daha neler duyacağız bakalım :)


şu sıralar gündemimizde sadece Fenerbahçe var
maç programına göre takvim yapmamıza alıştım zaten de, kız arkadaşa söylenmeyen sözlerin facebook iletisinde kendine yer bulması şaşırttı artık.

geçtiğimiz günlerde Enginle ortak bir arkadaşımızın, hadi adını da vereyim :) Kıvanç'ın profili gözüme çarptı. Bir tribün adamı ? kız arkadaşıyla yanak yanağa ? üstelik bu fotoğraf herkesin görebileceği facebookta ? hadi bu şaşkınlığımı attım, yanda şöyle bir söz yazıyor :

"duygularıma esir oluyorum seni görünce, insan bin kere mi yanıyor bir kere sevince"

gözlerime inanamadım, hemen telefona sarıldım tabi :) önce zırcahilliğim çıktı ortaya ilhan şeşen'in şarkısının sözleriymiş, sonra bunun "tribün" tarafından beste haline getirildiğini öğreniyorum :) yine de fotoğraf konusunda Kıvanç'ı tebrik etmeden geçmiyorum, örnek diyorum örneekk :)

yetmezmiş gibi, dün e-mailime düşen bir posta şu başlıktaydı : özlü sözler :)
eniştem göndermiş ve büyük bir gururla yazmış

"bizim aşkımız mum ışığında el ele değil, meşale altında omuz omuza..."
Allah akıl fikir versin ne diyim....

bizi de sevin Fenerbahçe kadar, ne eksik ne fazla :)

5 Kasım 2008 Çarşamba

Kasım'da aşk başkadır


hadi Fenerbahçem
bu gece ve Pazar gecesi
gülsün yüzler
"o" da keyifli olsun birascık...

31 Ekim 2008 Cuma

header la bir ilgisi olabilir mi ?



hedırımı değiştirdim, birazcık güneş doğsun dedim
doğmadı henüz ama azıcık ta olsa ışıltısı geldi :)

bu da güzeldi :)
cuma akşamı iyi geldi

yarın yoğun gün, 2 eski arkadaşımla sabah biriyle akşam biriyle olmak üzere görüşeceğiz, özlemişim onları, hele birini epeydir görmüyorum, dubai'ye yerleşicem evlilik falan geveledi telefonda hemen görüşüyoruz dedim :) bakalım neler anlatacak

pazar günü de naz hanımın 1. yaşı
nasıl tatlı nasıl güzel (çirkin bebek var mı ki ?)
fotoğraflar pazartesi günü burada olur ;)

iyi tatilleeerrr bloggggg

heheh ba yıl dım :)



çok güzeller yahu
Reis ve Dilek'in bebekleri olacak
Ela hanım geliyo yakında

almak lazım böyle süslü püslü şeyler, bayıldım şunlara :)

hele bi sağlıklı gelsin de neler alıcam ona neler

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...