27 Şubat 2011 Pazar

Okuması en keyifli blog ödülü

nasıl sevindim anlatamam :)
okuması en keyifli blog ödülü aldım 2 arkadaşımdan. sevgili Yıldız ve sevgili Nergiz bu mimi göndermişler bana :)

pek utandım, pek mutlu oldum..
çünkü zaman zaman sıkıcı mı oluyorum acaba bu yazdıklarımla diyorum.. hep böyle ben ben ben diyorum ya hani, sinir mi oluyordur okuyanlar diye. sonra ay napiim burası benim günlüğüm, ileride okumak için yazıyorum ben diye teselli buluyorum :)

sağolun kızlar, çok sevindim :)

şimdiiii ben okumaktan keyif aldığım blogları yazsam bitmez ki..
en iyisi ben alıma gelenleri uzun da olsa yazayım, unuttuklarım kızmasın olur mu ? mobil internetim yanımda değil ve komşunun arada çeken wirelessinden bağlanıyorum :) her an kesilebilir acele ediyorum yani...
Bu arada bu mimi isteyenler alsın, biliyorum zamansızlıktan yapılamıyo bazen, o yüzden kimseyi baskı altına almayayım :)

1. sırada tabi ki defdef var, blog açmama sebep olan Tuğba

her bi anını bilmeme rağmen, o dan dan üslubunu sakınmadığı için Pınarım

sonra Ceyda.. samimiyetine ve fotoğraflarına bayıldığım Ceyda

taa uzaklardan canım olan Görkem

bazen sadece kendine not diye yazsa bile, heyecanlı anne adayı Tuku

bebeklerim

en çok fotoğraflarına mı öğretmenliğine mi bayıldığımı bilemediğim Zeynep

şahane tarifleriyle Hilal

güzel kareleri ve bayıldığım zevkiyle Burcu

güzel Duru ve güzel annesi Pınar, faaliyetleri, güzel fotoğrafları..

okurken kahkaha attığım İlkay

çıfıt çarşısı Bellek Kutu'm

tanıdığım en en en pozitif insan Tanya

pembe görünce ilk aklıma gelen Pinkyim

upuzun bir liste oldu :))) gene de unuttuklarım varsa affola...

23 Şubat 2011 Çarşamba

79-80-81'liler, tanıdık geliyor mu bu fotoğraf

hatırlar mısınız bu legoyu ?

bizim vardı, Pınar'la ne severdik, deli gibi de bıkmadan oynardık, her defasında aynı heyecanla..
bir tane haritası vardı, eldeki lego parçacıklarıyla sadece 2 çeşit ev yapılabilirdi. Hatta hatırlıyorum bahçesi için ayrıca bir ağaç vardı. Babam onu bize eczaneden almıştı :) bir de süre tutardık Pınar'la hangimiz daha önce bitirecek diye :)

sonra biz büyüdük diye annem yeğenlerimize verdi, onlar da kıymet bilmediler her gittiğimizde bir parçasını bahçede bi yerlerde gördük. sonra çok pişman olduk keşke saklasaydık diye.. öyle ya legonun modası mı geçermiş ? eminim annem kendi çocukları sevdi her çocuk sever zannetti ama unuttuğu bir şey vardı, kimse çocuklarıyla onun geçirdiği gibi kaliteli vakit geçirmiyor.

Bu fotoğrafı nereden çektim hatırlamıyorum, bir dergide mi gördüm, internette mi gördüm yok bulamıyorum. hayır niye almamışım gördüğüm de onu da bilmiyorum.

neyse nostalji olsun dedim bizim kuşağa :)
ben 79'luyum Pınar 81'li.. öncesinde var mıydı bilmiyorum ama bu yıllarda doğanlar eminim hatırlayacaklardır :)

siz de sever miydiniz ?

ne zormuş yahu

bu evlilik konusu gündeme geldiğinden beri şaşkın tavuk gibiyim..
o kadar çok çözmem/çözmemiz gereken konu var ki, konulara şimdilik sorun demiyorum ama çözmek gerekiyor diyorum..

bi kere daha tarih belirleyemedik, mekan seçemedik, biz geç kaldıkça düşündüğümüz mekanlar başkalarıyla anlaşma yapmış olacaklar, kalacağız ortada dımdızlak korkum o :(

yapılacak o kadar çok iş var ki... nasıl gözümde büyüyor anlatamam. bi de Engin'i sürekli dürtmek zorundayım, görücem ben onu yaklaşsın da tarih bu kadar gevşek olabilecek mi ? ay nasıl sakin anlatamam, yaparız, olur, bakarız ağzından düşmüyor.. ben de bir şeyler kesinleşsin kafam rahat olsun istiyorum..

ağustos ayının ramazan olması çok bozuyor planlarımızı
neyse.. artık bu haftasonu tarihimizi belirlemiş olacağız. nikah, düğün ne olacaksa artık hepsi kesinleşmiş olacak..

bu akşam bir mekana gittim, ba-yıl-dım... bu kadar olur, hani anlatırlar ya bu gelinliği gördüm işte bu benim gelinliğim dedim falan, ben de aynı şeyi mekan için söyledim, nolur burada olsun düğünümüz dedim. bakalım yüksek ihtimallerden birisi ama kişi sayısında sıkıntı var. En en en kötü ihtimal kişi sayısını azaltır burada yaparız dedik.. 

saat kaç ben hala ayaktayım :(

21 Şubat 2011 Pazartesi

canım eniştemin doğumgünü ve Köşebaşı..

geçen hafta bitanecik eniştemin doğum günü için caddedeki Köşebaşı'na gittik, et yemeyen ben gene mezelerle karnımı doyurdum, uzun zamandır görmediğim dostları gördüm iyi oldu.. Pınar’ın yaptırdığı pasta renkleri itibariyle pek uygundu :)

ancak burada karşılaştığım tuhaflıkları yazmadan duramayacağım
Önce dondum. Koskoca Köşebaşı etrafı kapalı olan restaurantı ısıtamıyor, hani şu tüpgazla çalışan, tepesi şapkalı yuvarlak zımbırtılar var ya ortaya ondan 1 tane koymuşlar sözüm ona ısıtacaklar. hesap haşırt geliyo ama ısıtma gibi detaylar boş maalesef..

yemekler güzel mi ? etler eminim çok güzeldir, yemediğim için bilemeyeceğim, mesela kepekli lavaş yapmışlar, kabarık geliyo ya hani, o süperdi mesela, ama uyuz bir başak burcuyum ya, detaylarda boğulurum ya gelir beni bulur, bu lavaşın geldiği sepetin kenarında bildiğin yapıştırıcı var, lavaşa da bulaşmış, ben de kopardım o kısmı, garson geldiğinde kimseye çaktırmadan usulca söyledim, bakın yapış yapış, hatta elimden çıkarmakta zorlandım bildiğin uhu gibi dedim, cevap "nar ekşisidir o" bakın dedim elime yapıştı kazıdım parmağımdan o kadar farkı ayırt edebilirim ben, cevap gene "nar ekşisidir o" neyse dedim seninle tartışmayacağım, burak falan duydu, tadını kaçırmayayım çocuğun dedim, ay seda abartma, saçmalama falan dedi pınar ve engin, gitti garson, aldım sepeti kenarına bi baktım yapıştırıcı duruyor, evet dedim dokunun lütfen, bana gözlerini deviren pınar ve engin bi baktılar parmakları yapışıp kalıyor. Bu arada hala üşüyorum, gelen garsona 3. defa üşüyorum dedim bir çözüm bulamadınız hala, şu ısıtıcıyı yanıma getirin bari dedim masalar tıklım tepiş, dip dibe olduğu için getiremediler, polar şal verelim dediler, e verin bari dedim, adam sinir oldu herhalde bana ben size 2 tane vereyim dedi, anca ısınırım olur verin dedim..
pek bi olumsuz yazı oldu ama biz oraya ödediğimiz bedeli sadece yiyeceklere vermiyoruz. Kişi başı da hatırı sayılır bir rakam ödediğimiz dikkate alınırsa böyle şeylerle karşılaşmak istemiyorum doğal olarak..
zaten et yiyen birisi değilim, bu tür bir organizasyon olmadığı sürece o mekanı çok tercih edeceğimi sanmıyorum..

çok da umurundaydı onların :)

20 Şubat 2011 Pazar

bi de hafta biterken..

telefonum bozuldu, blackberry kullanıyorum, a tuşu basmıyor, iyi bile dayandı sana diyorlar, twitter'da 6400 civarında twitim var :) marifetmiş gibi söylemiyorum, seviyorum orayı ben, cumartesi günü beyazıt camisindeki yangını hürriyet.com.tr'den önce ben yazmışım mesela :) diğer tuşlar da tutukluk yapmaya başladı, herkese şiddetle tavsiye ediyordum meğerse 1 senelik ömrü olurmuş genelde :( pek üzgünüm, alışmıştım da.. napıcam bilmiyorum, yeni bir cihaz alıp masrafa da girmek istemiyorum.. ne üzüldüm yangını görünce, nuruosmaniye'deki ofise gittiğimde her sabah önünden geçiyorum, bi baktım kocaman alevler, Allahtan sadece bir kısımdaydı hemen müdahale edildi, restorasyon çalışması da varmış, beceriksizler diye söyleniyordum ki; esnaf yok orada şarapçılar ve barakaları var, ısınmak için ateş yakıyorlar onlar yapmış olabilir dedi, üzüldüm çok :(
iş çok bastırdı şu sıralar, ama iyi olacak, süper bi proje var, mart gibi açılmış olacak, haber vereceğim burada, ben de bir parçasıyım :) keyifli ama ilk başlarda biraz zahmetli, amaaa ne kurtulmuş ki elimden bugüne kadar :) bu da güzel olacak inşallah, Allah utandırmasın..

evlilik hazırlıklarına dair yazmayacağım, ne oldum delisi olmayacağım diyorum ama :) bir sürü şey çıkıyor karşıma, mesela ev konusu var, bir ihtimal bi ev var, baktım dün, birisi var "olur" demesi gereken, olursa süper olacak, Engin de olumlu bakıyor, son zamanlarda çok sık inşallah demeye başladım diyorum ama inşallah olur orası, o kadar kolaylaşacak ki işimiz :)

dün Lale'ye gittim, Teşvikiye'de oturuyor hadi dedim Beşiktaş pazarına gidelim, annesi, Lale ve ben gittik, akşam saati neredeyse toplanıyordu tezgahlar ama bulduk birşeyler, massimo dutti etiketli bluz aldı mesela Lale 10 tl'ye şahaneydi, bi de "don"andık :) o kadar fazla bir şey almadık vakitsizlikten.. benim bu deli arkadaşım sebze-meyve alışverişini yaparken pazarcılarla 2 dakikada kanka oldu, bi baktık elinde meyveler tezgah başında yiyo, haftaya gitse hepsi hatırlar onu nasıl güzel ve iyi iletişim kuruyo insanlarla pes :)

bu arada Nilüfer teyze benim Kayseri'den getirdiğim pastırmalarla şahane bir yemek yaptı, fırında.. pastırma, küp doğranmış domates ve biberi alüminyum folyoya sardı ve fırında pişirdi, oofff ilk defa yedim ve bayıldım.. onlara her gittiğimde yemeğe rastlıyorum pek ballıyım :) genellikle ege mutfağından yemekler oluyor ve ben bayılıyorum :)

bi de unutmadan bir olayı gene kendime not olarak yazmak istiyorum, bazen bazı insanlar bana karşı anlamsız triplere girer, sebebini bilmem, bana bişey demez ama garip bi şekilde soğuk davranırlar. ama ben duruşumu bozmam, aynen olduğum gibi devam ederim. sonra nolur ? kendi kendine bi takım tavırlar yaparlar sonra gelirler, hayatlarının en en en önemli konularında yardım isterler, hiç tavır yapmam (onların yaptığı gibi) aynen eskisi gibi elimden gelen yardımı yaparım ve 1 aydır kimsenin halledemediği konuyu 1 günde hallederim. bin teşekkür duyarım, ben kendi adıma mutlu olurum, onlar kendi adlarına utanırlar mı bilmem ? ki bu insanlar benden yaşça büyük ve yakın akraba ise...

biz bi pikniğe gitmiştik, aklıma geldi şimdi, onu da özledim, ama hava çok soğuk, gidebilsek keşke..

gene karman çorman uzun bir yazı oldu, sıkıldıysanız sorryyy :)

hastalıklar biterken..

çok şükür annem iyi..
gayet güzel geçti operasyon, 30 dakika sürdü ama genel anestezi olması nedeniyle odaya aldılar, morali çok yerindeydi, Burak hep yanımızdaydı, iyiyim oğlum git sen işe dediyse de annem, gitmedi, sonra Engin de geldi, bizi eve getirdi, pek mutluydu yani annem :) ne güzel 2 tane oğlum oldu dedi :)

bizi eve getiren sevgilim işe geri döneceği için yukarıya çıkmadı, ben de davet etmedim, enteresan oldu, komik oldu, yazmayayım ama, hatırlayayım diye not ediyorum :)

çarşamba ve perşembe günleri annemle birlikteydim, işe gitmedim, işimi de evden yürütmeye çalıştım, Allahım ne zormuş, gelenlere içecek ikram et, kek ikram et, boşları topla, telefonla konuş, maillerine bak, yanıt ver, aa kapı çaldı, daha oturanlar gitmeden kim geldi acaba derken pestilim çıktı.. ama sağolsunlar gelen giden çok oldu, annemin de hoşuna gitti..

bizim evin yakınında bim market var, annem iyi müşterilerindendir, pek güvenir oradan aldığı şeylere, gelen herkes oraya uğrayıp gelmiş herhalde, ev bim meşrubat reyonu gibiydi :) aman ha terbiyesizlik yapmıyorum gelen şeyle dalga geçmiyorum yanlış anlaşılmasın..

bu arada hastaneden ve personelinden bahsetmesem olmaz, Kozyatağı Central Hospital gittiğimiz hastanenin adı.. Burak ve Pınar evlerine yakınlığı nedeniyle gönül rahatlığıyla tercih ediyorlarmış. Tavsiye ettiler annem muayene için gitti, içine sindi, pek beğendi ve operasyonun orada olmasına karar verdi. Bu kararında çok haklıymış, hele ki bir Mine hemşire var, kadın nasıl işini seviyor, nasıl pratik, konulara hakim, o kadar güven veriyor ki karşısındakine, operasyon bittiğinde dışarıya çıkıp haber verdi mesela, bitti şimdi uyanmasını bekliyoruz diye, bu bile çok güzel bir ayrıntıydı, benim tedirginliğimi farketmiş olmalı.. biz çok memnun kaldık, fiyatları da Acıbadem gibi değil, şiddetle tavsiye..

klasik annem, yukarıdaki fotoğrafı çektiğimde odaya yeni gelmiştik, yeni yeni uyanıyordu, o haliyle bile bana talimat yağdırmaya devam ediyordu, babanı ara, Gülay halanı ara, anneanneni ara... uyusuna be kadın diyorum, olsun haber verin dediler diyor :) aradım herkesi, zaman zaman kızdığım eleştirdiğim insanların bu durumlardaki samimiyetine çok inandım, gerçekten merak etmişler, endişelenmişler, ay çok dua ettik diyenlerin dua ettiğine gerçekten inandım :)

artık hiç post giremez oldum :( kimseyi okuyamaz oldum :( bi çözüm bulmam lazım..

15 Şubat 2011 Salı

sağlık...

annemin her duada önce sağlık demesine kızardım önceden.. 
gün geçtikçe ona benzemeye başladım, hep sağlık kelimesiyle başlıyor oldum ben de..

ama sen ne kadar dikkat edersen et, istediğin kadar üstüne titre, perhizini eksiksiz yap, hastalık bu...
annem uzun zamandır ülseratif kolit hastası. türlü yasaklar var hayatında, peynir, yoğurt (ki ne çok sever), kızartma gibi yiyecekleri yemiyor. çok iyi bir hastadır annem, doktorun dediklerinden asla dışarı çıkmaz. ama ne yaparsan yap eğer hayatın boyunca bu hastalıkla yaşayacaksan arada böyle yokluyor işte..

şu salgın gripten kaçamadık biz de ailece.. önce babam, sonra annem, sonra da ben.. bu arada ilaç kullandık, tabiki doktorun verdiği ilaçları.. annem doktoru uyarmamış, o da sormamış, kimsenin aklına gelmiyor herhalde, bir an önce eve gidip dinlenme hayali var. nurofen isimli grip ilacını içmiş annem ve mahvolmuş, meğerse prospektüste de kocaman yazıyormuş, ülseratif kolit hastaları kullanmasın diye.. didik didik okur normalde annem, kutuyu ben Kayseri'ye giderken bana verdiği için okuyamamış.. neyse olacağı varmış diyoruz.. en korktuğumuz şey hastalığının nüksetmesi oldu, çok şükür öyle bir risk yok şu anda..

kendi doktoruna gitsin dedik, Acıbadem'e gitmiştik o zaman, hastalığını ilk tespit eden ve doğru tedaviyle daha kötü olmasından kurtaran Cihan Uras'a.. gene ona gidelim dedik, maşallah yani Acıbadem'in ücretlerinin yanına yaklaşılmıyor.. kolonoskopi denen işlem için 2.000 TL fiyat verdiler. Diyorum ki anne zengindik herhalde 5 yıl önce, verdik bu paraları Acıbadem'e o zaman.. 

kolonoskopi yapılması şart, hatta doktoruna kalsa 2 yılda bir şart.. Annem diyor ki sen onun ne berbat bir işlem olduğunu bilsen yanına yaklaşmazsın.. hastalığın durumundan emin olmak için kaçış yok yaptıracağız. Yarın sabahtan annecim küçük bir operasyon geçirecek. Kozyatağı Central Hospital'da olacağız. Pek memnun kaldık o hastaneden. 2 gündür detoks yapıyor. Doktor kontrolünde tabiki.. En son Pazar akşamı yemek yedi, ondan beri sadece sıvıyla besleniyor. Gene de ne dayanıklı kadın, gık demiyor, ben olsam açıımmm diye yerlerde sürünürüm :) canım babacım ben de yemicem karşında demiş, zorla yedirmiş annem :)

amaaa morali süper :) ben ona çok güzel haberler veriyorum :) teyzem de aramış bugün, çok güzel moral vermiş, biraz da gaz vermiş :) akıllı kadın benim teyzem, çok seviyorum onu. bu arada halamlar da, öğrenen herkes aramış, insanlar nasıl arıyorlar, yardımcı olmaya çalışıyorlar,herkes ben geleyim yanına hastaneye demiş, pek mutlu annem :)

neyse..
yarın hastanedeyiz, tedbir amaçlı da olsa, kısa sürecek de olsa genel anestezi olacağı için azıcık tedirginim..

çabucak olsun bitsin, dua edin olur mu..

13 Şubat 2011 Pazar

tamam eski halime dönüyorum

ne bu be ? 
bi evlenelim dedik, son dönemde başka şey konuşmaz olduk

benim bir hayalim vardı... onu yapabilir miyiz diye araştırmalara başladık, hatta dün gidip birkaç yer ile görüştük.. taktım mı takıyorum ya ben :) tutturmamdan korkuyormuş herkes, hatta başka bir öneri bir alternatif söyleyecekken bile çekiniyorlarmış, üzüldüm.. ben öyle biri değilim ki.. tamam inadım biraz ama, mantıklı olan her şeye de kabulüm..

neyse
hayalim pek olacak gibi görünmüyor, duygusal bakarsam ağlamam lazım, üzülmem lazım, ama canım eniştem ve bitanecik sevgilim süper bir öneriyle geldiler, aklım çok yattı ona, maddi manevi her açıdan daha iyi olacak bu söyledikleri..

bir de sevgilimle çok komik diyaloglar yaşıyoruz, aman maşallah, dilimi ısırayım, bir tanesinin detaylarını şimdi burada yazmak istemiyorum ama Konya ile ilgili üstüne atladığım bir teklif yaptı, çok isterim çookk :) 
diğeri de gün konusunda cumartesi mi pazar mı diye konuşurken, öylesine pazartesi sabahı kimse beni Türkiye'de bulamaz dedi, o sırada yürüyorduk, ben bi hışım ona dönüp gözler Lugano misali pörtlemiş suratımda kocaman bi gülümseme "neeee yurtdışına mı gidiyoruz balayınaaa" dedim :))) ağzıma tüküreyim dedi elini alnına koyarak, sana bunu şimdi söylemek, aklına böyle bir şey sokmak, yandık yemin ediyorum dedi :))) tamam tamam dedim, daha var ona...

aman diyorum, onunla bu süreci çook keyifli geçirmek istiyorum, inşallah öyle olur..

9 Şubat 2011 Çarşamba

akşam akşam...

hiiçç öylesine yazayım dedim

iş güç bi yandan, parmağımda alışamadığım yüzüğüm bi yandan..

acabalarla dolu, soru işaretleriyle dolu geçiyor günler. ben hala idrak edemedim, sanki başkası evlenecekmiş gibi konuşuyorum, böyle olaya dışarıdan bakıyor gibiyim.. sadece bana mı oluyor merak ediyorum :)

tarih konusu bi kesinleşse ne iyi olacak.. ceyda ile kıvranıyoruz :) 

ne güzel sürprizlerim oluyo gün içinde.. seviniyorum çok, içim ısınıyo resmen..


hiç listem yok ama minik damat ve minik gelin listem hazır, hihih
tersten başladım ben bu blog olayına, bi bakıyorum bir sürü anne bebek blogu izliyormuşum, bari evlilik hazırlıkları yapan ya da yakın sürede evlenmiş bloggerları bulayım dedim, şimdi onlara rastlarsam büyük bir merakla okuyorum :)

mutluyum kısacası..

4 Şubat 2011 Cuma

kısa kısa...

galiba böyle bir kategori açmam gerekecek..
yazamıyorum çünkü, bari böyle kısaca bahsedip kayıt altına almış olurum unutmak istemediklerimi :)

* bir önceki yazıya bırakılan yorumlar o kadar mutlu etti ki beni anlatamam, itiraf ediyorum bazılarında gözlerim doldu, bazılarında kocaman gülümsedim bi süre de kaldı o sırıtış suratımda :)

* annem ve babam geçen hafta çok fena grip oldular, ben de üstüne onları bırakıp il dışına gittim, aklım onlarda, bir yatakta biri, öbür yatakta diğeri yatmışlar :(

* yemek yapmayı bilmeyen ben bari bir çorba yapayım dedim, hazır domates rendesinden şehriyeli çorba yaptım nefis oldu

* hazır gıdalara alışmış ben su muhallebisi yapayım dedim, yaptım. babam bayıldı :)
migros'a gittiğimde önünden ayrılmadığım reyondan aldığım Dr Oetker meyveli sosu da üstüne kullandım, süper oldu :) valla isteyen adına tembellik desin, dr oetker hayatı kolaylaştıran şeyler yapıyor, bir de yazın sorbe yapıyorum ki oofff süperella :)) bu meyveli sos hafif ekşimsi, başka bir sürü yerde kullanabilirsiniz, şiddetle tavsiye..

* Kayseri'ye gittim :) birlikte çalıştığımız firmalardan Damra Pırlanta'nın sevgililer günü nedeniyle bir organizasyonu vardı, onun hazırlık ve başlangıç kısımlarında orada oldum. Kayseri'ye ilk defa gittim, pek gezme şansım olmadı ama olsun kar gördüm orada :) havalimanının kapısında karları mıncıkladım :)

* Kayseri'ye kadar gitmişken mantı yememek olmazdı, yedim elbette :) usta istanbul'dan geldiğimi öğrenince bana salata ikram etti :) pek misafirperver bu Kayserililer :)

* oraya kadar gitmişken blogdan tanıdığım Işıl aklıma geldi, nasıl ulaşırım diye düşünürken bloguna yorum yazdım ben Kayseri'deyim diye, uyanık hatun Damra'nın telefon numarasını bulmuş, bi baktım telefonda :) akşam eşi ve 2 cadısıyla geldiler, çook uzun zamandır tanışıyor gibiydik ve bu bize hiiç tuhaf gelmedi :) çok sevdim samimiyetini çok, o da aynı blogunda yazdığı gibi biri ne eksik ne fazla :)

* az daha unutuyordum, Kayseri'ye gidişim Salı sabahıydı, Pazartesi akşamından Şakarcan Palas'ta kaldım, Deniz de bir süre orada yatılı misafir, enteresan bir gece oldu, misafir sayısı birden 3 oldu, ev yatakhane oldu :) en komiği yattıktan sonra evin zifiri karanlık olmasına söylenen misafirlerden birine bu deli karı-koca kalkıp hiç üşenmeden çam ağacının üstündeki renkli ışıkları getirdiler, patladık gülmekten gece yarısı...

* evlilik konu olunca hala toparlayamıyorum, biraz da savruk olmamdan sanırım, ama Engin de en az benim kadar savruk, yandık biz... liste hazırlayıp eksiklerimizi, yapacaklarımızı tespit etmemiz lazım, birimizin modu uygunsa diğerimizin olmuyor, nolcaz bilmem..

* evlenince nerede oturacağız sorunsalı baş köşede..

* evde bu kadar hasta insan varken ve kayseri gibi havası kuru ve karlı bir yere gitmişken hasta olmam kaçınılmazdı değil mi ? oldum zaten, o nedenle bugün evdeydim, doktora gittim, ciğerlerin dolu çok kötü üşütmüşsün ve boğazların berbat bademciklerin şiş dedi, az daha konuşsaydı yaşayacak mıyım doktor hanım diyecektim.

* aa geçen gün laser epilasyonu sorayım derken yaptırır bulmuştum ya kendimi, twitter'da yazdım an be an, bayıldım ya ben hani durduk yerde onu da sordum, beslenme düzeninden olabilir dedi, kırmızı et yemiyorum ya hani, bi de kan sayımı yapalım bir gün gel dedi, bakalım gideceğim.. bu arada annem hala bilmiyor..

* çarşamba gecesi Kayseri'den döndüm, sağolsun Pegasus çantamı hem gidişte hem dönüşte kirletmeyi başardı, Perşembe günü 3 ayrı görüşmem vardı, yaptım hepsini hatta bir tanesi süper geçti, iş hayatı konusunda öyle güzel deneyimler dinledim öyle öğütler aldım ki, pek sevdik birbirimizi..

* gittiğim bu görüşmelerden biri airport avm'ydi. orada da vakko var ya hadi gitmişken gelinliklere bakayım dedim :) bir gelinlik beğendim 2.200 tl civarı, ama ben hiç denemediğim için üzerimde nasıl duracağını bilmiyorum, daha sonra denemek için gideceğim..

* twitter'dan bunu yazınca canım aradaşım sinem hemen bana bir gelinlikçi bulmuş :) forum istanbul'da oleg cassini diye bir mağaza varmış, orayı da not ettik..

yavaş yavaş evlilik moduna giriyorum galiba :) twitter tadında bir yazı oldu biraz ama ne çok şey varmış buraya yazmak istediğim :)

kısa kısa dedim, yazının kendisi pek uzun oldu..

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...