25 Şubat 2010 Perşembe
20 Şubat 2010 Cumartesi
Cuma günü bitmeyecek sandım
bitmek bilmedi
tek yararın bir kitabın bitmesi oldu
bi de tvde volkan konak vardı, dido'yu söylerken kazım koyuncu bahanesiyle rahat rahat ağladım annemin karşısında
daha geçen gün kızlarla ayy ne kötü ay oldu bu Şubat dedik
Mart'ın gelişi Şubat'tan belliymiş
iş hayatımız iyiyken aşk hayatımızda çuvalladık
2'ye 1 mücadele ediyorum ofiste
eh onlara göre daha halliceyim..
neyse
kısmet diyoruz her şeye..
olacağına varıyor sen bi taraflarını yırtsanda..
19 Şubat 2010 Cuma
ayşe demiş ki...
aşk kırılgan bir kelebek
ne güzel anlatmış...
mutlaka okuyun, tık...
seviyorum bu kadını
yazıdaki olayı yapabilir miyim mesela ?
ııh
çünkü fotoğraf çektirmeyi hiç ama hiç sevmeyen bir sevgilim var...
15 Şubat 2010 Pazartesi
14 Şubat 2010 Pazar
sevgilim bugün..
Manisa yollarında...
Hani bahsetmiştim ya 2 Şubat'tan, ilişkimizin başladığını hissettiğimiz günden, tam 12 gün sonra Kadıköy'de maç vardı yine, ilk zamanlarda kimse bilmiyordu, o gün ne yanıma geldi, ne konuştu, ne de bu özel günden bahsetti,
o gün Allah Allah kendi kendime gelin güvey mi oluyorum ben dememe sebep olsa da sonradan özel diye adlandırılan hiçbir günü kutlamadığını öğrenecektim...
kendi doğum günü dahil hiç bir özel günü kutlamıyor, hediye olayına gelince, bir sebep olmaksızın bana sürpriz hediye aldığı o kadar çok olmuştur ki, haliyle ben de yok sevgililer günü yok tanışma yıldönümümüz gibi saçma sapan beklentiler içinde olmuyorum.
sevgililer gününün anlamını yitirdiği ticari bir olaya döndüğünü düşünmekle beraber iyimser olarak baktığımda bir çok insan için "sebep" olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki; babam anlatır bize yeni kıyafet alınması için bayramları beklemek zorundaydık der, aşkını sevgisini bir türlü ifade edemeyen biri bu gün elinde kalpli bir hediye ile gidip her şeyi itiraf edebilir :) ya da gerçekten maddi durumu zamansız hediye almaya müsait olmayanlar bu gün ufak bir hediye ile içlerini rahatlatabilir, yılda 1 kez bile olsa aldım bir hediye diyebilir. Mücevher alımına gelecek olursak, tektaş satışları patlıyor 14 Şubat öncesinde, neden ? çünkü evlenme teklif ediyorlar, nasıl olsa alınacak bu tektaş, nişanda, düğünde, artık olmazsa olmaz oldu.. bari bugün alınsın hem özel olur, hem teklifi kurtarır, hem de taşının büyüklüğüne küçüklüğüne bakılmaz evlilik teklifi heyecanıyla :)
bunca yıldır yaptığım ve şahit olduğum satışlardan biliyorum :)
kısacası biz bu günü kutlamıyoruz, ama kutlayanı da eleştirmiyoruz, vardır bi sebebi diyoruz..
zaten sevgilim de diğer sevgilisine gitti, sabahın 6'sında yollara düştü, Manisa'ya gidiyor, Fenerbahçe maçına...
yine Fenerbahçe tribünlerinin sözü ile bitireyim yazımı, çok gülmüştüm duyunca :)
12 Şubat 2010 Cuma
aayyyy ne arabesk..
şimdi bir tane futbolcu var (adını blogumda geçirmeyeceğim) medyamız tarafından şişirildikçe şişirilen, aman bi gaz bi gaz, kıyaslamalar, paha biçememeler, bir de hanım kızımız var oyuncu (onun da adı geçmeyecek) sıfır yetenek, tencere kapak oldu ya bunlar.. aman Allah mesut etsin...
haber şöyle; bu çocukcağız geçen gün bir sinema salonunu kapatmış, o koskoca salonda (en az 200 kişiliktir diye tahmin ediyorum) sadece 2 kişi için gösterim yapılmış
neresinden tutsam bilemedim bu haberi
bi kere ne kadar ucuz kahramanlık, ne kadar arabesk, ne kadar şaşırmış bir harekettir bu, bu en görgüsüzlüktür, poposunu dolarla mı siliyo acaba bu arkadaş ?
yanındaki kızcağız kankilerimden biri olsa, aman kızım uzaklaş, arkana bile bakma derim, gel gör ki bu durum kızın hoşuna gitmiş olmalı ki bu olay gerçekleşmiş, hani 80'li yıllarda gazino kapatan beyaz çoraplı, yumurta topuk ayakkabı giyen ağır abiler varmış, onlara mı özenmiş nedir ? kız da ucuz kürküyle programdan sonra arz-ı endam eden şarkıcı ablalar gibi şişine şişine çıkmış mıdır salondan, ya da böyle restauranta gidip istediği masada oturan insanları kaldırmak için onların hesabını ödeyip masadan kaldıran, sonra gidip kendisi oturan maçolar varmış, şimdi bunu bekliyorum bu şaşkın çiftimizden...
insan utanır be, ben olsam utanırdım şahsen :)
ananız babanız nasihat etmiyor mu size ?
aa bi de hanımını eve bırakan erkek geceye devam eder ve mikrofonlar tek başınayken kendisine uzanır, beraberliğiniz nasıl gidiyor diye soran muhabire cevap verir şımarık oğlan, "ne beraberliği Fenerbahçe'nin beraberliği mi, iyi oldu iyi"...
be salak, bu lafı etikten sonra kupadan (nefret ediyorum o kupadan ve almak falan istemiyorum o ayrı) elendin, nooldu o söylediklerin, nerende şu anda ? bi tane yiğit muhabir gitse de hatırlatsa ya bu cümlesini, ama olmaz, ednen çıkar oğlum, evladım numarası çeker konu kaynar, pek başarılıdır bu konuda, bizim Aziz başkan gibi açık, net, paldır, küldür konuşmaz öbürü, accayip politiktir, uyuz
ayy aklıma geldi, mikrofonu uzattılar ya hani korktum sabah sabah, neden korktum ? açıklayayım...
hani Semih'le kavga ettikleri maç var ya, o maçın sonunda bu gazoğlanın açıklaması geldi ekranlara, kusacaktım, artık maçtan sonra soyunma odasında ne yediyse, diş temizliğini diliyle yaptı röportajlar sırasında, ayyy okuyanların da midesini kaldırdıysam çok özür ama inanmazsanız bulun görüntüleri izleyin..
hadi çok duyduk özellikle anadoludan gelen futbolcuların çatal bıçak kullanmayı bilmediğini, kitap okumadığını (tümer hariç), iki kelimeyi bir araya getirip konuşamadığını, giyinmeyi bilmediğini...
ama sen istanbul çocuğusun be evladım, baktım şimdi netten mezun olduğu okulu bulamadım..
niye böyle saçma salak hareketler yaparsın ki ?
ya da ben tutup niye sevgili blogumda sana bu kadar yer ayırdım ki ?
neyse silerim sonra, şimdi içimi döktüm yayınlayayım...
ah bak unutuyordum, geçen aylarda gazetelerde giydiğin kıyafetlerin mali değerinin toplamı yapıldığında yüksek çıkmasından ve salon kapatmandan anlıyorum ki paran var, geçen senelerdeki gibi açlık çekmiyorsunuz, yardım kampanyalık durumunuz yok, bak bizim kaleci Volkan'ın evini göstermişlerdi FBTV'de, ne yapmış biliyor musun evine, "mini sinema odası" bizim Volkan zengin çocuktur, yıllardır Fenerbahçe'de, eh sen de büyüyünce evine bir sinema odası yaptır da kurtul şu görgüsüzlükten...
hadi canım, hadi...
kelebekli takılar
o zamaaann bu takılar da kelebek delileri Zeynep ve Yıldız için olsun :)
.
Damra Pırlanta, Sevgililer Günü’ne özel “Aşk Kelebekleri” koleksiyonu
Damra by Cemil İpekçi imzasıyla sunulan bu koleksiyonu, ünlü modacı Cemil İpekçi tarafından tasarlandı.
Cemil İpekçi koleksiyonla ilgili olarak “Kelebekler özgürlüğü, renkliliği ve aşkı ifade eder. Hayatın ne kadar kısa olduğunu ve yaşama sıkıca sarılmayı bize hatırlatır. Kelebekler kadınlara benzer, çok renkli ve güzeldirler ama aynı zamanda hassastırlar, yanlış dokunduğunuz anda tüm güzelliklerini kaybedebilirler.” diyor ve ekliyor “Her kadın farklı bir aşk kelebeğidir.”
Kızlar duydunuz mu :))
Bu arada bunların da fiyatları 570 TL ile 855 TL arasında değişiyor.
Damra Pırlanta'nın Optimum Alışveriş Merkezinde ve Kapalıçarşı'da mağazaları var, orada bulabilirsiniz, ya da bana bi mail atarsınız yönlendiririm :)
pazarlama reçetesi

11 Şubat 2010 Perşembe
sevgililer günü ve pırlanta



bu yaprak diğerlerine göre biraz daha büyük, 186 TL, gayet gösterişli duruyor...
en üstteki kaplki kolyeyi unutmuşum, o da 188 TL
daha fazlasını görmek isterseniz;
ne yapacağımı unuttum :)
diyeceğimi de unuttum, çünkü kumanda panelinde son güncellenen bloglarda Siu'yu gördüm, demiş ki Mickey'e bile isteyen, beeennn diye carladım hemen :))
haftasonu benim iki cadım var ya hani Tuana ve Hilal, onlarla tiyatroya gittik, aslında Mickey'in Masal Dünyası'na gitmek istedik, son dakikada karar verdiğimiz için bilet bulamadık, o kadar da ballandıra ballandıra anlattım ki aklı kaldı çocukların, şimdi Siu şekerinde bilet varmış, denedim şansımı
hehehheh
şanlı olayım nütfeeennn
aslında yüzyüze olsak, şöyle ki ben, Hilal ve Tuana, bir başlasak Siu 2. dakikada pes eder :))))
cumartesi günü neler yaptığımızı da anlatıcam, ama hadiiii şanslı olmak istiyoruuummm :)
9 Şubat 2010 Salı
eniştem...
7 Şubat 2010 Pazar
markafoni - damra pırlanta

şubat ayı...
canım kardeşimin doğum günü, sonra eniştemin..
sevgiliyle bir tarihimiz yok ya bizim, o var ama sen dikkat etmediğin için bilmiyorsun diyor..
geçmişteki yazışmalarımıza bakıyorum, en son 2 Şubat 2007'de çok net hissetmişim ona olan duygularımı, o günkü mesajlar, o gün bulunduğumuz ortam hepsi bir ilişkinin başladığını işaret ediyor
2 Şubat 2007'de Fenerbahçe cezası nedeniyle Gençlerbirliği maçını İzmir'de oynamıştı, hem maça gitmiş hem de orada askerlik yapan Hasan'ı ziyaret etmiştik, Burak, Pınar, ben...
biz sosyete gibi uçakla gitmiştik maça, sevgili arkadaşları ile otobüsle, deplasmana otobüsle gidilir der hep ve o eziyet ona keyifli gelir
maç öncesi kordonda yemek yediğimizde, onu izlediğimde anlamıştım :)
İzmir'e ilk kez gitmiş ve bayılmıştım, ama maçta donmuştum o ayrı, İzmir'in nadir görülen soğuklarından birine rastlamışız...
işte ben de o günü başlangıç tarihimiz kabul ettim :) hatta sonra 14 Şubat geldi ve Kadıköy'de maç vardı biz maçtaydık, o zaman hiç yüzüme bakmadığında tereddüte düşmüştüm ama...
sonra anladım tabi ilişkimizin her ortamda ortaya çıkmayacağını ve sebeplerini..
hal böyleyken ben bu seneki Şubat ayında tüm bu tarihleri unuttum, o kadar yoğun çalışıyoruz ki anlatamam, telefonumun şarjı 1 günde bitiyor mesela...
aslında çok memnunum bu yoğunluktan, seviyorum böyle çalışmayı, hele de sonunda iş beğeniliyorsa, yeme de yanında yat :)
hizmet verdiğimiz, mücevher sektöründe faaliyet gösteren 2 firmamıza insert hazırladık, gazete ekinde dağıtılmak üzere.. bazen o kadar zor oluyor ki sektör aynı olunca.. ama güzel işler çıkardık diye düşünüyorum, inşallah amacına ulaşır
böyle yazmayıp biriktirince ortaya karışık bir yazı oluyor işte :)
kısacası Şubat ayını seviyorum diyecektim :)
şu vıın bilmem ne zımbırtılarından kullanan var mı ?
almam lazım artık
ama bilemedim kullanışlı mıdır, ihtiyaca cevap verir mi ?
tavsiye edeceğiniz bir marka var mı ?
kullanan memnun kalan ?
yollarda o kadar çok vaktim geçiyor ki, sürekli net gerekiyor,
sağolsun eniştem :) arayıp duruyorum onu
Lale'de tutturdu blackberry alalım diye, ay bilemedim
n'olur bir tavsiyeniz varsa yazın olur mu ?
kar romantik yağar mı ?
