30 Nisan 2010 Cuma

işte benim Pamuk Prensesim..

hani daha önce bahsetmiştim, çok beğendiğim bir yeğenim var Tuana diye... Tuana benim kuzenimin kızı, benimle aynı yaşta halamın kızı var, onun kızı
annesi ve babası ayrı, burada açıklayamayacağım bir sebepten dolayı son 1 haftadır Tuana çok üzgündü.. o kadar duygusal ki, o küçücük yaşında öyle şeyler yaşadı ki hiç kıyamıyorum ona.. ilköğretim 1. sınıfa gidiyor..
.
Hilal hem kuzeni hem de en yakın arkadaşı, birlikte inanılmaz güzel vakit geçiriyorlar, bi de ben diğer büyüklerden farklı bir şekilde onlara eşlik edince süper bir üçlü oluyoruz..
.
sömestr tailinin bitmesine yakın tiyatroya gitmiştik, pamuk prenses ve 7 cücelere.. en ön sıradan izlemiş ve oyuna bayılmışlardı ve oyun sonunda bana "biz de oynamak istiyoruz" demişlerdi.. belki siz de büyüyünce tiyatrocu olursunuz demiştim..
.
Tuana'nın üzgün olduğunu duyunca ne yapabilirimi düşünmeye başladım, nereden aklıma geldi bilmiyorum, bir anda bu oyunu onlara oynatmayı planlamaya başladım, hem de yolda otobüste eve giderken, not defterimi çıkarıp rolleri, gerekli ekipmanları not etmeye başladım, eve gelir gelmez anneme anlattım harika fikir dedi ve bana teyzemin torununa diktiği kıyafeti önerdi, Yağmur'dan ödünç iste kıyafeti dedi, bayıldım bu öneriye, Selin'e söyledim seve seve dedi..
.
Tuana ve Hilal'e haber yolladım, size bir sürprizim var dedim. Anlatılanlara göre çok heyecanlanmışlar :) Pazar günü annemlerin adına gün demedikleri bir organizasyonları var akrabalar arasında :) tamam dedim herkesin orada olacağı bir gün. Annem ve babam dedemin evine erkenden gittiler, ben Yağmur'un kıyafetini almaya gittim. Kızlar bir bakmışlar ben yokum, annemin etrafındalarmış sürekli ne zaman gelecek diye :) ben gittiğimde ise (başka bir evdelerdi) annemi aradım, bunlar bir duymuşlar geldiğimi ikisi de yemekleri yarımken biz doyduk diye ayaklanmışlar :)
.
koşa koşa girdiler eve, o kadar komik görünüyorlardı ki, suratlarda kocaman bir sırıtış, kocaman bir merak, montlarını bile odanın ortasında çıkardılar :)
kıyafetleri gösterdiğimde yerlerinde zıplamaya başladılar, bi ona bakıyorum bir öbürüne, o kadar kolay ki çocukları mutlu etmek, vee dedim sürprizimi açıklıyorum
.
biiizz tiyatro oynayacağıızz
.
şaşkınlıkları daha da arttı bu sefer çığlık atmaya başladılar :) Yağmur okuma bayramında oynamıştı bu oyunu, aklında kaldığı kadarıyla bana metni yazdırdı, zaten masalı tüm çocuklar bilir, hayalinde canlandırır, e tiyatroda da izlediler zaten..
.
hadi dedim çalışmaya başlıyoruz, ama kıyafetleri de giyelim dediler peki dedim, Hilal'e kraliçe kıyafeti hazırladım, benim uzun bir siyah elbisem :) normalde pamuk prensesin olan kırmızı pelerini de ona kullandık, başına da bir taç :)

.
provalarımızı tamamladık ama ortada ne şövalye/avcı var ne 7 tane cüce ne de prens... düşündüğüm herkes kursta... bu arada annemler de gelmek üzere..
zaten sabırsızlanıyorlar oynamak için :) ama toplulukla annem hariç hiç kimse bilmiyor ne yapacağımızı.. 7 tane cücemiz olmasa da 3 tane cüce buldum, prensimiz de kurstan geldi..
.
herkesi salona oturtuk, önce ben hikayenin başını okudum, sonra Tuana pamuk prenses kostümüyle içeriye girince herkes o kadar şaşırdı ki, alkışlamaya başladılar :) oyuna başladık.. 3 tane cüce içeriye girince bir kahkaha koptu anlatamam, 1. cücenin boyu 1.75, 2. cücenin boyu 1.80, 3. cücenin boyu 1.90 falandır, üçüde üniversite öğrencisi kuzenlerim :) dizlerinin üstünce yürüyen devasa cüceler :)
ya Naz'a ne demeli, naz 1,5 yaşında, bayılan Pamuk Prenses'in elinden elmayı aldığı gibi yemeye başladı :)
.
neyse oyunumuz bitti, o kadar çok alkış ve tebrik aldılar ki, o kadar mutlu oldular ki anlatamam :) ben daha da mutlu oldum tabiki, dönüp dönüp teşekkür etti bana Tuana, ya öpücüklerine ne demeli :)
.
bana diyor ki Seda abla, sen benim hem ablam hem öğretmenim olsan ne güzel olurdu :)
anneannesine yani halama da gidip soruyor, güzel oynadık di mi anneanne ? diye :)
.
günün sonunda kızlar ne yaptı dersiniz ?
.
gidip hikaye kitaplarını bulmuşlar bana gelip şöyle diyorlardı;
Seda abla bak bi dahaki oyunda bunu oynasak olur mu ? yok yok Parmak Çocuk daha iyi, acaba Oduncunun Çocuklarını mı oynasak, ya da Kibritçi Kız..

28 Nisan 2010 Çarşamba

çot yorgunum

çot çalışıyorum
:(
değil yazmak okuyamıyorum bile :(

sevgilim de hasta oldu zaten, ama olsun hayatımda ilk defa çorba yaptım (marifetmiş gibi yazmıyorum utanıyorum gerçekten) ben çorba içmem diyen adam içti o çorbayı
artık gerçekten güzel olduğu için mi içti, içmezse dır dır ederim diye mi içti bilmiyorum :)
sonra da iyileşti, benim sihirli çorbam sayesinde dedim, güldü...

sevgililer günü, kadınlar günü derken anneler günü de geldi
müşterimiz olan kuyumcuların en aktif oldukları dönem...
hazırlıklar bir sürü..
bi de defile var arada ama bakalım gidebilecek miyim ?
1 mayısta uçak, biraz tedirgininz tabi...

ayyy bomba haber, Cemil İpekçi blogumu duymuş, genel koordinatörü Siber'den :)
beğenmiş...
belki onu bir gün konuk yazar yaparım, olur mu acaba :)

çıkmadan bişeyler yazayım dedim...
hadi yaz gelsin artık
sevgilim tüm haftasonları benim olsun
aaa bi bomba haber daha, hani ben birilerini birilerine yakıştırmıştım ya, yakıştırmakla kalmayıp, organize olup çöpçatanlık yapmıştım ya, büyük aşk başladı tam gaz, eminim onlar da böyle olacağını tahmin etmiyorlardı :)) aman maşallah diyeyim...

23 Nisan 2010 Cuma

Firdevs Hanım'ın yüzüğü

Az önce tv'de aşk-ı memnu adlı diziyi gördüm
itiraf ediyorum izlediğim tek dizi... kıyafeti ve takıları yüzünden izlemeye başlamıştım :)

hani her bölüm sonrası yok Bihter takıları yok Nihal takıları konşuluyor ortalıkta
hatuna gözüm kadar tektaş hediye edildi yahu
kimsenin Firdevs Hanım yüzüğü dediğini duymadım :)

ki yüzüğü görür görmez bizim kızlara sms gönderdim, işte bu tektaş diye :)
kaç karattır fiyatı nedir yorum bile yapmıyorum...

ister miyim
ııh istemem o kadar büyük yüzük
taşıyamam zaten ben onu...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Fener gol gol gol...

şampiyonluk geliyor !


duygusal panda der bana sevgilim
ama şu Alex'in golden sonra yaptığına nasıl duygulanmam
light falan değil işte, adam karısını seviyor, hatta tapıyor...
.
ve Daianne sen nasıl bir hatunsun, nasıl bir taraftarsın
çoluğunu çocuğunu kapıp maça gelmişsin :) biri de karnında...

zor maçtı
zor akşamdı
atlattık...
volkan ve penaltı kurtarışıyla ilgili bir sürü espriler dönüyor ortalıkta ama yazamıcam buraya :) ama çok güldüm :)
az kaldı Fener
hadi....

blogumun...

moda, takılar, ürünler, firmalardan haberlerle dolu olmasını istemiyorum aslında..
burası benim günlüğüm
arada sevgilimle kavga ettik diye de yazmak istiyorum
ettik zaten, konuşuyoruz ama, ehh...
mesela; yok artık onlar da bizden önce nişanlanırsa boğaz köprüsünde birini görürseniz bilin ki o benim yazmak istiyorum
yok çok isterim onlar da nişanlasın, bir ilişki başlasın, acayip çok isterim, fikir benden çıktı zaten, onları ilk yakıştıran benim :) ama sıraya kardeşim
bir çiftimiz nişan oldu sesimi çıkarmadım, aksine onlar adına mutlu oldum..

neyse, biraz daha yazarsam yayınlamaktan vazgeçeceğim

18 Nisan 2010 Pazar

ateşim var, boğazım ağrıyor ve huysuzum

o kadar koşuşturmaya belliydi böyle olacağı
dün geceki lansman gayet güzel geçti, fotoğraflar yarın..
blogger misafirlerim de vardı, sevgili Koray ve styleboom :)
çok sevindim gelmelerine, ama canım Siu'mun gelemediğine de bir o kadar üzüldüm :( çok yardım etmişti bana çünkü bu gece için..

ama çok yoruldum, haftalardır gez gez..
hatta gecenin başında yüzümü aısk gören Lale senin keyfin yok, ne oldu diye çok sıkıştırdı
boğazım ağrıyor hasta olmak üzereyim dedim ama inanmadı :)

Pınarım da geldi etkinliğe, Alev ve Aylin'le birlikte
ulaşım daha kolay diye akşam yine Şakarcan Palas'ta kaldım
şimdi ise ateşim var her tarafım ağrıyor, hım hım konuşuyorum
evime gitmek üzere yola çıkıyorum, annemin iyileştirecek öpücüklerine..

yaklaşan anneler günü çalışmaları var, bir sürü yeni proje..
işler bitmiş değil yani..

15 Nisan 2010 Perşembe

Tibet'in annesi bak ünlü olcam :)

moda'dan anlamayan ben ülkenin en ünlü modacılarıyla dip dibeyim, ne tuhaf di mi :)))
.
Tibet'in annesi bir önceki yazım için ünlü olacaksın yakında dedi, ben de bu fotoğrafı koymak istedim :)
.
Bahar Korçan ile bir çalışmamız var, çook önceden bahsetmiştim hatta, şu broş kanatlardan... şimdi daha geniş daha kapsamlı bir koleksiyon gerçekleştirildi..
.
bu fotoğraflar eski, Tuba Büyüküstün takı&kıyafet provasından, üzerimdeki kürk yelekten belli zaten :) canım eniştem ve kardeşim almıştı, hediye, çok güzel di mi yeleğim :)
.
Bahar Korçan'ı da çok sevdim ben, hatta onu daha çok sevdim, çok mütevazi çoook..
kahvesi, sohbeti, kahkahası şahane insan..
ikide birde atölyesinde, mağazasında fotoğraf çekiyorum, kızım napıyosun sen demiyo bana :)
.
Cumartesi akşamı süper bir etkinlikte çekilecek yeni fotolar olacak...
Lütfen güzel olsun o akşam lütfen :)

Ankara'da Cemil İpekçi defilesi

günlerdir yaptğımız hazırlıklardan sadece birisi bu defileydi..
Ankara'ya gidiş sebebimiz..
.
Damra Pırlanta'yı temsilen oradaydık Lale ve ben
defileden 1 hafta önce Cemil İpekçi'nin Fransız Sokağı'ndaki atölyesine gittim, koleksiyon ile hangi takıları takalım diye karar vermek için..
sohbetine bayılıyorum demiş miydim :)
.

Cemil İpekçi Monsieur Butterfly 2010 defilesini Emniyet Mensupları Dayanışma Derneği yararına gerçekleştirdi.
Her rütbedeki şehit, gazi ve malulen emekli olmuş emniyet mensuplarının çocuklarının eğitimine destek olunması amacıyla yapıldı bu defile ve bence çok güzeldi.. Ankara Sheraton'daydık.. aa sonra Sibel Can konseri de vardı, çok beğendim ben Sibel Can'ı, vallahi :) çok güzel kadın..
yorulduk ettik ama çok yedik.. Bolu dağında yedik, İzmit'te yedik, Bolu'da yedik...
sürekli yemek yedik :)
çok seviyorum Cemil İpekçi'yi demiş miydim :)

13 Nisan 2010 Salı

yollarda...

Gecen hafta once Gebze
Sonra Kutahya
Simdi de Ankara
Gezip duruyorum, aman keyfimden degil is icin..
Donus yolundayiz simdi, ya Ankara=Anitkabir benim icin
Gidemedigim icin bir eksiklik hissediyor olabilir miyim ?

Buralari ozledim
Yazmayi ozledim
Okumayi ozledim...

4 Nisan 2010 Pazar

Tefal yemek şenliği ve ben :)

.
Başlığını gördüğümde çok şaşırdığım bir e-mail aldım geçtiğimiz günlerde
Tefal'in Besleyici ve Lezzetli Yemek Şenliği'ne davet ediliyordum
şaşkınlığımı attıktan sonra hemen katılacağımı bildirdim, çok heyecanlanmıştım :)
.

tüketiciler tarafından 1 kaşık yağ ile 1 kilo patates pişirilen makine olarak bilinen Actifry ile düdüklü tencerede devrim niteliğindeki Nutricook’u hem tanıyacağımız hem de birlikte deneyimleyeceğimiz bir gün olacağı yazıyordu gelen bilgilerde
.
eyvah eyvah dedim önce, sonra evindeki her mutfak eşyası Tefal olan kardeşimi aradım :) bana anlat biraz dedim nedir bu tencereler nasıl kullanılır, onda Clipso varmış ve "hayat kurtarıyormuş" aynen böyle dedi, ki onu çok eleştirmişliğim var bunun da markası olur mu amma marka takıntılı oldun sen demiştim, sonra bana teflon tavada köfte yaparken göstermişti, bak bu tava Tefal olsaydı köftenin her tarafı eşit olarak kızarırdı dedi, ee niye aldın o zaman dediğimde hediye geldi cevabını aldım :)
.
bende heyecan tavan hala, yanımda misafir götürüp götüremeyeceğimi bilmiyordum, sormaya da utandım, istedim ki Pınar gelsin, ben beceremezsem o el atsın :) neyse geçtiğimiz Cumartesi günü tuttum Mutfak Sanatları Akademisi'nin yolunu, hatta sevgilim sürpriz yaptı o götürdü, sonra gitti
.
MSA'ya ayrıca bayıldım, nasıl kapsamlı bir yer, nasıl donanımlı anlatamam..
İçeriye ilk girdiğimde manzara tam tahmin ettiğim gibiydi, aa sen o musun, blogunun adı neydi, kahkahalar sarılmalar :) hatta bu manzarayı OİP'nin bir anatomi olarak yayınlamasını bekliyorum :) ben bir tek Burcu'yu tanıdım, o da gamzelerinden, hatta ona da öyle söyledim :)
.
insanların bloglarının adını duymaya başladığımda aklımdan geçen tek şey "benim ne işim var burada" oldu, zira hepsi yemek blogu, dedim herhalde o kadar acınası haldeyim ki yemek konusunda, gelsin şu kızcağız da bişeyler öğrensin dediler :)
.
Tefal yetkilileriyle kısa bir tanışmadan sonra hemen yerlerimize geçtik, dedim ya MSA inanılmaz donanımlı bir yer, gerçi bende nasıl olmasını bekliyordum ki böyle bir yerin, herkesin önünde bir tezgah, arkada ocak ve eviye, yani bir mutfakta olabilecek her şey var kısacası, bir de herkesin solunda yukarıdan sarkan bir bir lcd ekran var ki şef kendi masasında çalışırken sesini duyuyor görüntü için kafayı yukarı kalddırıyorsun :) aman çok mu önemli mi demeyin, her ne kadar tane tane anlatsa da hızlı anlatıyor, o soğanı "bakmadan" incecik doğrarken ben soğanı hala inceliyor oluyorum :) ama hakkını vermeliyim, çok açık açık, detaylıca anlattı
.
biz gelmeden önce Nutricook ile pişirilmiş ve çalışma alanlarımıza bırakılmış sebzelerin çiğ olduğunu düşünen tek ben değilmişim diye ilk sevincimi yaşadım, ama nasıl diri görünüyordu anlatamam, mümkün değil yemeden dokunmadan anlayamaz kimse..

asıl ilgimi çeken Actifry (bayılıyorum kızartmanın her türlüsüne) ile gözümüzün önünde pişen patatesleri lüplettik oracıkta :) iyi güzel ortam güzel, muhabbet güzel, sıra geldi çalışmaya, Allahtan bir yanımda Sevil (daha önce telefonda konuşmuştuk, pek şaşırdık bu tesadüfe) diğer yanımda Hilal var, şanslıyım di mi ? gerçi bıktırdım ikisini de, hatta abartıp Hilal'in annesinden bile yardım istedim, anlatıcam onları da :)
. .
ilk önce dilimlenmiş önümüzde hazır duran sebzeleri kızarttık Actifry ile, bende kabak vardı, ay çok lezzetliydi çok, 25 dakikada o pişerken Nutricook ile safran soslu dil balığı yaptık, balığı sardım sarmaladım iyi güzel de, sosu yaparken 10 kere Hilal'e 20 kere Sevil'e soru sordum, sağolsunlar tüm güleryüzleriyle yardım ettiler
dee onlar içlerinden geçirmese bile ben sesli düşünerek "ne işim var benim buradaaaa" dedim, güldüler ama Hilal evli olmadığımı duyunca normal karşıladı bu durumu, aaa bu arada balık ve sosunun yapımı çok az sürdü ama ben o panik ve heyecandan unuttum
.
neyse sonra sıra geldi pirzolaya, şefimiz Aykut Ertaş demez mi etin kenarındaki yağları alın, iyi de ben dokunamam ki ete :( melül melül bakarken (ellerine bayıldığım) Hilal'in annesi imdadıma yetişti, sağıma soluma bakıyorum nasıl hızlı ve pratik yapıyorlar doğrama işlemlerini, ben 1 tane minik soğan doğrarken Hilal 4 tane soğanı doğramıştı, etleri de attık Actifry'a, tabi her işlemden sonra yıkadık, o kadar pratik ki, ya da ben mutfak değil de temizlik işinden anladığım için o kolay gelmiş olabilir
.
unutmadan, soğanları küp kesin dedi şefimiz, ben koca soğanı ortadan ikiye böldüm sonra soğan bana baktı ben soğana, kara kara düşünürken kafamı bi kaldırdım Tefal Nutricook Senior Ürün Müdürü Ömer Bey bana bakıyor, güldü halime ve dedim ki size bir sır vereyim mi, ben hayatımda ilk defa tek başıma bu kadar yemek pişiriyorum, bir kahkaha attı muhtemelen şaka yaptığımı sandı ve arkasına bakmadan uzaklaştı :) dedim ki şimdi gelecek, Seda hanım katıldığınız için çok teşekkür ederiz kapı bu tarafta diyecek :)) şaka bir yana yeri gelmişken Tefal ekibinden de bahsetmek isterim, inanılmaz tatlı bir ekipler, günün bu kadar güzel geçmesinde şüphesiz onların katkısı çok büyük, bi kere çok samimiler, sıcaklar ve verdikleri bilgiler son derece mantıklı, ürünler konusunda abartmak bir yana fazla mütevazi bile davranıyorlar, bu iki makine benim evimde olsun kim demiş Seda yemek yapamaz diye etkinlik sırasında Pınar'a sms gönderdim :) çok içten diledim herhalde gün sonunda Nutricook'lar katılımcılara hediye edildi, ben çok şaşırdım, daha önce benzer etkinliklerde katılımcılara hediye veriliyormuş ama benim için ilkti, dolayısıyla bana sürpriz oldu :)
.
çenem düştü yine, çok uzun yazı oldu farkındayım, ama anlatmak istiyorum her bir detayı :) mesela az daha yangın çıkarıyordum :) şimdi ocakların arkasında pencere var, orada da kağıt havlu, gider gitmez ikram edilen patatesleri yemeden önce ellerimi yıkadığımı önemle belirtmek isterim, işte böyle yıkama faslının birinde aldığım peçetelerden biri pencerenin önüne düşmüş, e onun önünde de Nutricook altı yanar halde, sen bu peçete tutuş, Allahtan Sevil gördü de uyardı, o kocaman tencereden arkasını görmem mümkün değil çünkü, hemen bir bardak su attım söndü, hiçbir şey olmamış gibi devam ettim, pişkinliğime bakar mısınız :))
.
bu arada sürekli telefonumun çaldığını söylemiş miydim, meraklı sevgilim habire aradı, Gülden ve İbrahim yanındaymış, dedim gelin misafir alınıyor Gülden yanıma gelir, en fazla 10 dakika sonra masamda fazla olan önlük ve kep Gülden'in üzerindeydi :)bu ortamı gördükten sonra Gülden blog yazmaya karar verdi :) tam et pişmişti geldiklerinde, zaten 10 dakikada pişiyor şaka gibi değil mi ? risotto da pişmişti ama ben içine tercihinize bağlı denen kremayı da boca ettiğim için yemedim, bi de niye koydun yemiyorsan diyen Hilal'e ama sen koy dedin dedim utanmadan, halbuki öyle bir şey dememiş bana, valla kız çok sabırlıymış :)

o sırada arkaya bi döndüm pencerenin arkasından 2 tane kedi karnımız aç işareti yapıyor, ben et yemem Gülden yemedi ee napiim, Zümrüt Hanım'a sordum arkadaşlarıma ikram edebilir miyim diye, tabi tabi hatta içeriye davet edin dedi yok dedim ben bu tabağı götüreyim yeterli :) Engin ve İbrahim kıvırdılar 2'şer kalem pirzolayı, doymayıp 2 kişi yan tarafımda olan arkadaşımın (çok özür diliyorum ama emin değilim :((( Nesli'cim sendin di mi ? ) pirzolalarına göz diktiler, kedilere piisttt dedikten sonra elma tatlısını yapmaya başladık
.
.
işte benim yiyeceğim, ba-yıl-dım, tarçınlı elma tatlısı, üzerinde dondurma ay nefisti nefis, şiddetle öneriyorum, yakında tariflerle ilgili hizmete girecek sitede yer alacaktır mutlaka tarifi, Actifry sahibi olan herkes denesin mutlaka, beğenmezseniz çağırın ben gelir yerim, bu tatlı da 10 dakika falan sürdü, tabi ben aklımda tutamadığım için süreleri, ama çok kısa sürede olduğuna eminim :)
.
bu arada biraz ilerideki hanımlarla konuşurken olmadık işler peşinde blogunun sahibesiyle tanıştım, suratımda şaşkın ve kocaman bir gülümseme "anatomiiii" dedim :) bayıldığımı duyunca sevindi ve rahatladı :) yok artık dedim gayet gerçekçi anatomi, çoğunda kendimden bişeyler buluyorum, dürüst olalım dedim :)

günün sonunda sertifikamı da aldım :) artık bana beceriksiz diyemeyecekler :) şaka bir yana Pınar'ın da dediği gibi hayat kurtarır bunlar, "şey" demiyoruz Emrah Bey üzülüyor, adı var onların :)) kullanımı çok basit, ben ! bile yemek pişirebildiysem herkes pişirir... çok kolay ki... koy yemeği hazneye, kapat kapağını, ayarla dakikasını, bas tuşuna bak öbür işine :)
.
hatta günün sonunda Nutricook sahibi de oldum, bayıldım tabi bu jeste, annem de çok sevindi, deneyelim bir gün dedim, yok çeyizine saklarız dedi ben gözlerimi devirirken :) ama hazır çeyiz demişken (hiçbir şey almışlığım yok) alınacaklar listemin başına Actifry'ı yazacağım kesin :) fotoğraflarda nasıl mutluyum Actifry başında :) aa bu arada bu yeni model, 1 kaşık ile 1,5 kg patates kızartıyor ve daha geliştirilmiş bir model...
.
buradan tekrar Tefal ekibine, Ömer Bey, Emrah Bey, Zümrüt Hanım ve Emine Hanım'a çooookk teşekkür ederim, o kadar güzel evsahibiydiniz, bana kendimi o kadar iyi hissettirdiniz ki çok sevdim sizi çok :)

Şefimiz Aykut Ertaş, ona da çok teşekkürler, ilk gördüğümde yaşlı ve şişko olmayan aşçı da oluyormuş dedim :)) çok şeker çok sempatik ve çok "becerikliydi" :) özel ders veriyor mu acaba :) hani belki evlenince ihtiyacım olur :)

vee Project House çalışanları, blogumun çok ben ben olduğunu, günlük niyetine yazılmış öylesine bir adres olduğunu zannediyordum, iyi ki blog yazıyorum dedirttiniz bana, sonsuz teşekkürler :)))

mart bitti

sessiz sedasız bitti
beklediğim şeyler olmadı
söylediklerimi yuttum
yine herkes bildiğini okudu
ben üzüldüğümle kaldım
hele geçen akşam aldığım haberle üzüntüm katlandı bi de...
hiç sevmedim Mart ayını hiiççç
kendi kendimi doldurmak istemiyorum ve bu yazıyı burada bitiriyorum..

3 Nisan 2010 Cumartesi

helal olsun size Sarı Melekler


aferin size

süperdiniz, ne diyebilirim ki tarihinde ilk defa bu kadar başarılı olan bir takıma

en büyük alkış sevgili Mehmet Ali Aydınlar'a, onun desteğinin çok payı var bu başarılarda...

çok pahalı hastanesi ama sırf bu yüzden Acıbadem Hastaneleri'ne gitmeye devam edeceğim :)

2 Nisan 2010 Cuma

3 gün 3 gece neredeyim


Cuma gecesi - Şakarcan Palas

Cumartesi gecesi - Şakarcan Palas

Pazar gecesi - Lalem

resmen valizle çıktım evden :)

ilkhediyem.com


tek kelimeyle ba-yıl-dım bu siteye
.
bir müşterimizin bebeği oldu, babası patron olan bebeğe hediye almak zor valla :)
bazı hastaneler çiçek kabul etmiyor
ne yapalım, ne gönderelim derken Lale bu siteye bakmamı söyledi, baktım ama çıkamadım içinden, seçemedim bir hediye...
aradım sonunda, Ayça hanım diye bir hanım çıktı telefonuma
.
ay ne şeker, ona da ayrıca bayıldım, benim cır cır konuşmama, arada ofistekilerin laf yetiştirmesine, bana cimri demelerine ve benim cimri değilim yaa diye laf yetiştirip bi onunla bi ofistekilerle konuşmama çok güldü, bi de bilmiş bilmiş konuşuyorum ama sesli düşünüyorum lütfen beni yönlendirin dedim yine güldü, sağolsun çok yardımcı oldu ve sitede olmayan yepyeni bir tasarım yaptı
.
fotoğrafını gönderecek bana o zaman eklerim :)
.
amaa şu fotoğraflar nasıl ? yukarıdaki trenli body çok güzel değil mi ? ben pakete onu da eklettim

aşağıdaki bebek bezinden pasta ise 19 TL, bence fiyatları da uygun..

değişik hediye arayanlar için tavsiye niyetine yazdım :) İhtiyacınız durumunda Ayça hanımı arayın, ne dediğimi anlarsınız :)



edit edit edit : blogu da varmış ilkhediyem'in, hatta kampanya bile yapıyormuş, buyrun bloga da bi tık

Tuba ile...

hani demiştim ya ben utanırım bir fotoğraf demeye
ben demeden o dedi :)
unutmuşum klasörler içinde...
.
Yüreğine Sor filminin galasında Tuba Büyüküstün'ün takılarını Model Pırlanta hazırladı, o geceye özel olarak...
.
Normalde ürün portföyünde 22 ayar Trabzon Hasırı yok, ama film Karadeniz Bölgesi'nde geçtiği için böyle bir talepleri oldu, biz de hazırladık, üzerine de bir sürü pırlanta işledik, süper oldu tabiki, e annem Karadenizli olunca beğeniyorum :) bir de deli kardeşim evlenirken isterim diye tutturmuştu, takmazsın dedik dinletemedik :)
.
neyse gecenin sonunda (saat gece yarısı 1 falan) tipim kaymış, sabah 7 de kalkmışım insaf, Tuba yine çok güzel, çok zarif...
filme gelirsek ben eh güzel dedim, Engin daha filmin yarısında gözümün içine bakarak sesli bir şekilde ooffffff dedi üfleyerek :))) bu son dedi daha film falan seçmiyorsun :)
.
söz vermiştim ekleyeyim bari dedim bloga :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...