28 Kasım 2009 Cumartesi
bu muhabirler deli :)
bu akşam mabedimizdeki maç seyircisiz ya hani
az önce muhabirler saha kenarında "hatıra fotoğrafı" çektirdiler topluca
o kadar komik göründüler ki babamla çok güldük
bu arada gülden ve ben gidecektik güya bu maça :(
ne şans bizdeki
ama müstehak bana, sen 2000 yılından beri kombine al, bu sene alma...
böyle kalırsın işte..
hadi Fenerim,
yarın sevgilimle buluşcam, lütfen...
suratını asacak kötü bir sonuç olmasın
edit : bu ne yaaa, dakika 6, 2 tane gol oldu, gol olduğunu duymadık bile, pcye baktığım için babam uyarmasa anlamıyorum gol olduğunu, ruhsuz ruhsuz böyle maç mı olur be
editin içinden edit : bi daha edit yapmadan silicem bu postu 3-1 oldu yahu, yuh...
uuuffffffffffff
27 Kasım 2009 Cuma
işte bunu seviyorum, bayram böyle olur
amcamlar geldi az önce, hani bahsetmiştim daha önce çok sevdiğim amcam ve yengem var, onlar geldi bayram ziyaretine, hadi gitmeyin birlikte yemek yiyelim dedik, annem normalde bir sürü yemek yapar bu bayram yapmayacağım dedi, az yapacağım 2 gün aynı yemeği yemeyeceğiz, şaşırdık peki dedik :)
Erdi'nin şakasına ne yemek var diye sormasıyla ya gitmeyin hep birlikte yemek yiyelim dedim. Bizde kuzenim Erdi ve yine diğer kuzenim Levent her geldiklerinde yemek yerler, annem de her defasında sizin eviniz yok mu der ama yine de yemek hazırlar, seve seve :)
benim de ısrarımla kaldılar yemeğe, annemin azıcık tedirgin olduğunu hissettim, ona göre yemek az ya hani, ki yemek konusunda ölçü anlayışımız çok farklıdır onunla, anneme kalsa karnı acıkan herkes bi kuzu yemeli, çok açım derim bir tabak yemek yerim e hani çok açtın der, anne yedim ya doydum derim, normal acıkmışsın işte der :)
neyse biraz ondan biraz bundan bir sofra kurduk, ben takılıyorum anneme yok işte yemek rezil olduk diye, fırını açıp bir tepsi börek çıkarıyor, yengem diyor ki sen yok dedikçe evin her bir köşesinden yemek çıktı sus artık :) oturduk yedik, keyifle sohbetle, o az dediğimiz yemekler arttı bile, Hilal ile babam kim daha çok yiyecek diye iddiaya bile girdiler, Hilal yemek konusunda biraz problemli de...
sanırım yengem de benimle aynı fikirde, sevmiyorum ben öyle menü listesindeki gibi giriş, ara sıcak, ana yemek, makarna/pilav tatlı sıralamasını dedi. bak böyle çok daha güzel oldu, hem siz hem biz evde tek başımıza yemek yemektense birlikte yedik çok keyif aldık, bayram yemeği; öyle ağır süslü yemek yeyince değil böyle sevdiklerinle yeyince asıl bayram yemeği olur dedi..
bence çok haklıydı...
:)
bu vesile ile herkese ağız tadıyla geçirecekleri bayram dilerim..
aa unutmadan amcam hala herkese bayram harçlığı verir, bütün çocuklara, henüz evlenmediğim için ben de çocuk kategorisinde yer buluyorum kendime :) evlenince kesiliyor harçlık, taa ki çocuk olana kadar, o zaman çocuk alıyor harçlığı :)
işte bayramdan bayrama bir avantajını yaşıyorum bekar olmanın :)
25 Kasım 2009 Çarşamba
piknik





sucuklar piştikten sonra sıra geldi yumurta kırmaya, dedim ben kıramam, baktılar yüzüme tuhaf tuhaf, gerçekten dedim ben beceremiyorum onu çıt diye çatlatıp ortadan ikiye ayırmayı hep parçalanıyo kabuklar, engin ve gülden'e kaldı bu iş :)








24 Kasım 2009 Salı
bugün...
çok duygusalım, sabahtan beri 3 oldu sevinçten gözlerim doluyor...
pazar günü piknik harikaydı, onu yazmam lazım bir türlü fırsat bulup yazamıyorum...
öğretmenler günü bugün, bütün öğretmenleri sarılıp öpesim var...
kıpır kıpır içim, çok umutluyum, herşeyden, gelecekten...
sevgilimi çok seviyorum
Lale'mi çok seviyorum
herkesi çok seviyorum
:)
delirmedim, iyiyim......
21 Kasım 2009 Cumartesi
bellek kutusu, sobe ! :))

20 Kasım 2009 Cuma
tuhaf iş'ler bunlar
kararsızlık,bugün evet, yarın hayır, çocukluk, şımarıklık, ben bilirimcilik, para varken yok, yokken var, tek dert etraf, yazık, günah, gereksiz, mahçubiyet, suçsuz insanlar, şok, üzüntü, gözyaşı, hayal kırıklığı, kızgınlık, nefret, terbiyesizlik, saklamak, utanmak, ben ben ben egosu, kaybetmek, kendi bacağından asılmak, toparlanmak, son, başlangıç, ümit, yeni, yepyeni, genç, yaş, heyecan, uzun yıllar, gelecek, para sende, huzur bende, cehalet, eğitim, alay, okul, farkı, fiyatı, no profesyonellik, yes kıroluk, başarı, emek, çaba, boşa, güven, söz, senet, fırıldak, karamsar, çirkin, küçük hesap, küçük kitap, küçük beyin, boş teneke, çok gürültü, gitmek, boşver, arkadaş, ben varım, sen varsın, biz varız, mutluluk, hafiflemek, sevmek, sevilmek, inanmak, başarmak....
babamın tespihi



18 Kasım 2009 Çarşamba
işte taçlarııımmm...


mim..
ilk kez mimlendim :)
sevgili birileri anlatsın mimlemiş beni, konusu nelere sinir olursunuz
tembelim ama biraz bu konuda, geciktim yapmak için, sırada bir tane daha mim var...
hatta mimi gönderirken, nelere sinir olduğunu ara sıra yazıyor demiş :) 5 madde değil 555 madde olsa yetmez bana, her an her şeye herkese sinir olabilirim ben :)
ama özetleyecek olursam ;
1- Yalan/aldatılmak bu hayatta dayanamadığım tek şey, niye yalan söyler bir insan ? yapıyorsan zaten sonuçlarını göze almışsın demektir, ee o zaman yalan söyleyip niye kıvırıyorsun derler adama, çok şükür ne sevgilim ne de yakınımdakiler bu kategoriye girmiyor, şanslıyım, ama iş hayatında çok maalesef
2- deliler gibi yiyip kilo almayanlara ve diyet yapmak gibi bir iradeye sahip olanlara (aslında kısacası agopun kazı gibi yiyen kendime sinir oluyorum)
3- hafta sonu planlarımın benden kaynaklanmayan sebeplerden dolayı bozulmasına acayip bozuluyorum
4- sokaklara çöp atanlara ve hatta tükürenlere deliriyorum, değil sinir olmak..
5- veee en son g s ye sinir oluyorum, adını bloguma bile yazmak istemiyorum, hiç sevmiyorum, hatta nefret ediyorum :)
benden bu kadar, tek tek isim yazmayacağım ama kimler istiyorsa alabilir :)
16 Kasım 2009 Pazartesi
cumartesi gecesi
çok sevmiştim onları, böyle çiftler olarak bişeyler yapmayı sevgili pek sevmiyor, ama bu dörtlüye asla itiraz emiyor, hatta hoşuna bile gidiyor diyebilirim
onlar da başlarda bizim gibi ilişkilerin gizlemişler herkesten, o nedenle isimlerini yazmayacağım, hala bilmeyenler vardır diye..
cumartesi günü yemeğe gidelim hadi kızlar siz seçin dediler, peki dedik, bir sürü mekan geldi aklımıza ama bir türlü karar vermedik, neyse sonra bir yer seçtik bu sefer onlar yok olmaz dedi, tamam dedik bi buluşalım İstanbul büyük elbet buluruz bir yer..
ben müşterim yüzünden işten biraz geç çıktıktan sonra sevgiliye gittim, aslında planlarımda beşiktaş pazarına uğramak vardı (sevgilinin evine çok yakın) zor geldi, neyse sevgilinin odasını düzenledik, kurulması 6 ayı bulan dolabın kapaklarının kulpları takılmamıştı, neyse onları taktı, hala tek kapısının takılmadığına değinmiyorum bile :) o oflaya poflaya bunları yaparken fotoğraf çekiyorum diye bana da söylendi :)
neyse arkadaşlar geldi çıktık, ortaköye gitmeye karar verdik, mantı yemeye, mantıyı sadece biz hanımlar yedik, onların yediklerine çiğbörek ve zeytinyağlı yaprak sarma da eklendi, hatta öyle paylaşımcılar ki son kalan sarmayı böyle pay ettiler :)

çok güldüm hallerine, ben ısmarlayayım ehliyetimi (aldım artık elimde) ıslatalım dediysem de kabul etmediler.. çiğbörekler kocaman, mantı ise çok lezzetliydi..

havanın soğuk olmasına aldırmadan deniz kenarında bir yere oturduk, ısınmak için kaç tane çay içtiğimizi bilmiyorum, enginin çabasıyla tam kenarda oturduk, dalgalar gelince endişe etsekte manzara şahaneydi, garsonların getirdiği polar şal ile rahatladık :) muhabbet yine inanılmaz güzeldi, o kadar çok güldüm ki, üstümde olan "maç olmayan pazar günü" planladıklarımı yapamamanın verdiği sıkıntı, stress gitti, ama beyler söz verdiler bi aksilik olmazsa pazar günü piknik yapacağız, bu öneriye ilk benim evet dediğimi söylemeye gerek var mı ?
hafta içi çok sık görüşemiyoruz sevgiliyle, haliyle ben de hafta sonu özellikle de pazar günlerimi onunla geçirmek istiyorum. rahat rahat, sabahtan akşama kadar..
elimden fotoğraf makinesi düşmedi yine :) sevgiliyle fotoğraf çektirmek ona işkence gibi oldu ama, n'apalım :) fotoğraflar çekilirken çocuk gibi herkes birbirini güldürdüğü için adım adım koyuyorum halimizi :)

bişey unutmuşum, burada gülmemizin bir sebebi de şu olabilir, evlenme lafı geçmeden ! çocuk isimleri hakkında konuşuyorduk, sevgili isim öneriyorum Fatih Sultan Mehmet dedi, ben de tamam doğururum ben sana 2 erkek 1 kız, sırayla birinin Fatih birinin Sultan diğerinin de Mehmet koyarız isimlerini dedim, o hariç herkes çok güldü :)) ki biliyo ben çok ciddiydim çocuk sayısı konusunda :) istiyorum tabi bilip bilmeden...
her şey iyi güzel de benim Büyükçekmece'de oturmam ve beni eve bırakmak gecenin işkence kısmı, saat 1:00 gibi evdeydim, sağ olsunlar getirdiler, ama ben her defasında mahcup oluyorum
şimdi piknik organizasyonunun iptal olmaması için dua etmem lazım, hava da güzel olur umarım, çünkü daha geçen gün, ya temiz hava alsak böyle ağaç koksa bi yerlere gitsek demiştim iyi oldu bu plan :)
vee bir sürü planım var süs püs için :) sevgili ibek'te görüp bayıldığım tabaklardan almak gibi mesela :)
hadi pazar gelsin desem saçmalamış olur muyum :)
15 Kasım 2009 Pazar
canım Delfina'm
header'ımı farkettiniz mi ?
daha önce değiştirmek istiyorum demiştim ama beceremediğimden bir gönüllü aramıştım
sevgili Delfina'm yapmış bunu, mail göndermiş sürpriizz diye
beni düşünebiliyor musunuz ?
bayıldım tabiki, delirdim sevinçten :)
sonra dedi ki senin şablonu da değiştirelim, e iyi o zaman hepsini birden yaparız dedim bekledim bugüne kadar, sonra yok dedim benim bu tembelliğimle şablon falan değiştiremeyiz bari header'ımı kullanayım
hemen değiştirdim :)
şahane olmuş değil mi ?
pırlanta da var, nasıl ince düşünmüşsün canım benim
buradan da tekrar tekrar bin teşekkür emeğin için
candan arkadaşlığın için, o güzel sözlerin için
bitanesin ve çok tatlısın
kızlarla görüşme ve benim kafamdaki tilkiler :)
konuk yazara bıraktım blogumu bir şey yazmadım
çok yoğun geçti geçtiğimiz hafta
hani dedim ya tanıdıklarım bilmiyor burayı, 2 kişiye daha söyledim şaşırdılar :)
Lale ile bir toplantıya katıldık, eskiden bir projede birlikte çalıştığım ve çok sevdiğim Hatice ile görüştük, bakalım yeni yeni çalışmalar olacak onlarla,
Hatice sosyal ağlar konusunda pek olumlu değil, sevmiyor kendini, özelini paylaşmayı,
birlikte çalıştığı ve yeni tanıştığım İpek'i de çok sevdim, o biraz daha içinde twitter, ff falan..
yalnız Lale'nin blog yorumu çok komikti, diyor ki ben çoğu zaman Seda'nın blogunu okuyorum, bakıyorum ruh haline, bana kızmış mı, beni yazmış mı ona göre arayıp işle ilgili bir şeyler söylüyorum :) çok güldüm
(Lale benim yöneticim aslında, biraz karışık bizim iş durumu)
neyse toplantı dedik ama hem iş hem muhabbet derken neredeyse 4 saate yakın sürdü görüşme... ama bana göre oldukça verimli geçti, çünkü bu görüşme gelecekteki işler için de bir sürü fikir getirdi aklımıza, hadi bakalım diyorum
ama tabi benim aklıma çok alakasız bir şey de geldi ama onu burada yazmayayım :) hayırlısı bakalım diyelim :) çok yaramazım, biliyorum...
bazen buraya enteresan şeyler yazıyorum, farkındayım...
ama napiiim bunu unutmak istemiyorum :)
aaayyyy bunalımdayım
Tuğba izlemedği halde uyarmıştı beni
nihayet gittik annemle Nefes filmine
çıktık hala kendime gelebilmiş değilim, içim şişti, bi dünya ağladım, çok üzüldüm, terörden defalarca kez daha nefret ettim
Lale ile konuştum az önce aaa biz de gidecektik, gidelim mi dedi, psikolojim bozuldu ama git dedim
filmi çekenlerin ellerine, emeklerine sağlık
çok güzel olmuş
hele ki komutanın traş olduğu bir sahne var, kafasını aynanın önünden çekiyor, arkasındaki Atatürk portresi görünüyor tamamen, annem içini çekti o sahnede :)
sonundaki şarkı da süperdi, Fenerbahçe tribünlerinde söylenmeye başlandı bile...
10 Kasım 2009 Salı
çekilin yoldaaannn


10 Kasım
7 Kasım 2009 Cumartesi
küçük aşıklar t-shirt



6 Kasım 2009 Cuma
bugün 6 Kasım

altına imzamı atarım

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
sabah sevgili Delfina'da okudum
hemen imzamı attım
siz de altına imzamı atayım derseniz bi tık
5 Kasım 2009 Perşembe
Elçin'den gelen sürpriz paket


sevgilim senin için ben yaptım diye yuttursam mı acaba ?
çok mu dilimde acaba sevgiliye olan aşkım, taaa oralardan görünüyor....

Galiba Elçin'de evlen artık demek istemiş :)))

bir sürü kalp, bir sürü gelin, aşk, hepsi beennn

heheh bu da sevgiliyle ben :)

haksız mıyım kızlar ?
nasıl ama kurabiyelerim ?
hediye var, almak var, vermek var, eğlence var....
benzerini sevgili primarima yapıyor
yazdırdım bile adımı listeye
önceki tecrübemden biliyorum çok zevkli çok keyifli, bol kahkahalı, epeyce meraklanmalı, gerçekten....
yok hiç eğlenmedim seda derseniz ben de size hediye alıcam, söz
hadi gelin, çocukluğumuza dönelim :)
katılmak için tıklayın ve adınızı yazdırın, hadi :)
3 Kasım 2009 Salı
Teda ne demek ?
Çok yakın arkadaşlarım Teda der bana
Lakap mı ? bilmem, belki…
Ama Teda, adımın ben tarafından söylenişi :) evet S harflerini söyleyemiyorum ben, adımın baş harfi olması da ayrı şanssızlık. İlk tanıştığım insanlar hiç anlamadı adımı, Seda hariç her şey söylenirdi.
Tam pelteklik değil aslında bu durum, halam ve birazda babam böyle konuşuyorlar
Önceden çok takıntılıydım, lise dönemlerimde özellikle, geçerdim ayna karşısına S harfi ile başlayan nesneleri söylemeye çalışırdım
Annem aklımı yitireceğim endişesi yaşamıştı o zamanlar :) ayna karşısında kendi kendine konuşan kızı vardı kadının ne yapsın,
sonra çok sevdiğim bir öğretmenim, bence bunu bu kadar sorun etmene gerek yok, bardağın dolu tarafından bak, bu durum ilgi çekiyor ve sen bunu pozitife çevirebilirsin, baksana herkeste olmayan bir özelliğin var, keyfini çıkar, ilgi odağı ol falan epey gaza getirmişti beni
neden bilmem rahatlamıştım, ki hiç öyle aman ilgi odağı olayım gibi dertlerim de yoktu ama iyi gelmişti söyledikleri
sonra kendimle uğraşmayı bırakıp ben de bu durumla eğlenmeye başladım
Ufak tefek sorunlar da yaşamıyor değildim tabi, ama dedim ya hepsinde güldüm geçtim, nescafede Süt isterken, bir büfeden Su alırken anlaşamadığımız zamanlar oldu insanlarla :)
Mesela okulda Umut çok konuşurdu, benimle çok uğraşırdı, “susar mısın” diye çıkıştığımda “neyi tutayım” derdi, deli gibi gülerdik
Hele de birileriyle tanışırken, hep yanımdaki kişiye söylettim adımı, Pınar bu konuda çok çekti :)
reklam çekiminin denemesinde yaşadıklarım, televizyon röportajından sonra arkadaşlarımdan gelen yorumlar, anlatırım onları da...
İşyerimde de türlü şekillerde çıktı karşıma bu S harfi
Ama asla unutamayacağım bir tanesi vardır ki onu anlatmadan geçemeyeceğim.
Konu : Totit tote
Mekan : işyerim
Kişiler : Ben, Müdürüm, Misafiri (Catering firması bölge direktörü)
Zaman : tarih eski anımsayamadım ama 2002 yılı yanılmıyorsam, saat 12:00 civarı
O zamanki müdürüm yanında misafiriyle odasında oturuyor, ben de yan odadayım. Misafiri benim de çok sevdiğim birisi (o da beni çok sever), şirketin yemek hizmetini sağlayan catering firmasının avrupa bölge direktörü. Herkes öğle yemeğine gitmek üzere.
Müdürüm bana seslendi, ne yemeği var öğrensene dedi. Aradım yemekhaneyi, öğrendim ama nasıl söylicem, gittim kapıya, yemek firmasının üst düzey görevlisinin yanında “bugün yemek çok kötü …… Bey, ben size yukarıdaki restaurantlardan tavuk ızgara söyliiim” dedim. Önce müdürümün yüzü allak bullak oldu, sonra da kızgın ses tonuna engel olamayarak “sana fikrini sormadım Sedacım ne yemek var diye sordum” dedi, eee peki bir dakika dedim kayboldum, masama geçtim, Allahım nasıl söylicem yaa diye tırnaklarımı yedim, 2-3 dakika geçirdim, biliyorum hala kapıya bakıyorlar, bu tuhaf davranışlarıma anlam veremiyorlar, ne yapmaya çalışıyorum, topladım kendimi, derin bir nefes aldım tekrar kapıda belirdim ve “bugün yemekte totit tote var …. Bey” dedim. Müdürüm kendini koltuğunda geri atıp o koca göbeğini tuta tuta kahkaha atmaya başladı. Kriz geldi ama nasıl gülüyor. Misafiri de Allah iyiliğini versin Seda yaa deyip bu kahkahalara eşlik etti. Ben de güldüm tabi ama yaşadığım o stres yetti…
O gün bugündür “sosis sote” kabus yemeğimdir :)

fotoyu netten buldum kim çekmiş bilmiyorum