31 Ekim 2009 Cumartesi

ıspanak - lösev

yeni yeni takıldığım bi yer friendfeed
tamamen merak
ne var buralarda, kim napıyo ne ediyo diye bakarken sevgili Alev Durmuşoğlu'nun bir feed'ini gördüm
29 Ekim'de birbirimize hediye gönderiyoruz diyordu, katılanlar isimlerini ve iletişim bilgilerini Alev'e maille gönderiyor o da kura çekip kimin kime hediye alacağını belirliyor, şey gibi hani ilköğretim zamanları yılbaşı çekilişi yapardık, herkes birbirine hediye alırdı, yöntem aynı :)
Tek kural vardı, hediyelerin Lösev Ispanak sitesinden alınması, rakam hiç önemli değil amaç Lösev'e destek dedi Alev...
atladım tabi hemen, ne Alev'i şahsen tanıyorum, ne de oradaki bir çok katılımcıyı, hem ne önemi var ki...
kuralar çekildi, sonuçlar maille herkese gitti, hemen hediyemi seçtim İzmit'e gönderdim, 29 Ekim'e kadar diyordu zaten, çok önce gönderdim ben, sevgili Hande ff'de kemik yastığı beğendiğini yazmıştı zaten bu da işimi kolaylaştırdı tabi, kemik yastık, gülen rozet ve adının baş harfi magnet gönderdim, ulaştığında da çok beğendiği haberini aldım, çok sevindim...
merak içinde gelecek hediyemi beklemeye başladım :)
ev adresimi vermiştim, anneme de tembihledim bak böyle birşey gelecek diye, böylece meraklı sayısı 3'e çıktı :)
2 gün geçmemişti ki annemden bir telefon, çığlık kıyamet, Sedaaaa harika bir bebek geldiii, bir pakette erişte vaarr diye ama o ses tonu, o sevinç anlatamam, diğer taraftan babamın sesi geliyor, dur dur kolinin dibinde buzdolabı süsü çıktı, aaa adını yazmışlaar diye, eve gittim, görüm bayıldım bayıldım :))
dedim ki Alev'e, burada amaç Lösev'e destekti, ama bu bizler için öyle güzel moral oldu ki, ff'de herkes hediyeleri konuşur oldu, nasıl mutlu oldu insanlar, süperdi, buradan bir kez daha bin teşekkür Alev'e, düşündüğü için, uyguladığı için...
fotoğrafları çekememiştim, makine sevgilideydi, bükreş'te...
işte gelen hediyelerim
çok güzel di mi bebeğim :)

bir de en önemli ayrıntı şu, ıspanak sitesinde satılan birçok şeyi, neredeyse her şeyi lösante'de hastanede kalan çocukların anneleri yapıyor

hemen buzdolabının üstünde yerlerini aldılar


30 Ekim 2009 Cuma

keyifli bir akşam



çok keyifliydi hemde...

nadirdir bizim sevgiliyle arkadaşlarımızla bir yerlere gitmemiz
sevmez pek çift takılmayı :)
ben de delisi değilimdir ama eminim geçen akşamdan sonra o da fikrini değiştirmiştir...

ama o geceyi özetleyecek tek şey "dünya ne kadar küçük" cümlesidir.
durum biraz karışık olsa da; sevgilinin arkadaşı ve onun kız arkadaşı birlikte yemeğe gittik

sohbet muhabbet derken kızla aynı köyden çıktık :) yani babalarımız aynı köyde doğmuş, köy köy deyip duruyorum İstanbul sınırları içinde bir yerden bahsediyorum aslında...
bu durum gecenin sürprizi oldu bizim için, çok güzeldi, çok keyifliydi, konu genellikle Fenerbahçe etrafında dönse de ben sosyal aktivite tarafına çekmeyi başardım :) sevgilinin beni sürekli atlattığı maşukiye, kartepe organizasyonunu onaylattım

geceden fotoğraf yok ne yazıkki :( sadece bu güzelliği buraya not etmek için yazdım... bizim için ilklerden biriydi...

şimdi benim elime geçen koz ise şu şekilde,
"bakın; gs maçından önce bizi yemeğe götürdünüz, galip geldik, bundan sonra her önemli maç öncesinde yemeğe gidelim, biz de memnun siz de, totem budur işte" şeklinde :)
bakalım ne kadar etkili olacak

29 Ekim 2009 Perşembe

29 Ekim

kutlu olsun...



Atam'ın bayıldığım fotoğraflarından biri...

Türk kadınını daima yanında tutan, hatta önlerde yer almasını sağlayan büyük insan..

kızım olursa o da Cumhuriyet kadını olacak, annem gibi, benim gibi...

26 Ekim 2009 Pazartesi

canım babam, iyi ki doğmuşsun

bugün babamın doğum günü

eskiler çok gün gün takip etmezlermiş doğum günlerini,
babaannem 29 Ekim'den 3 gün önce doğdu demiş, ilk çocuğum unutmam onun doğduğu günü

tam 60 yaşında oldu babam bugün
Allah en başta sağlıkla, mutlulukla, huzur dolu günler versin, hep birlikte olalım

babam enteresan bir adamdır, susar susar bir konuşur hepimiz şaşırır kalırız, hiç inkar etmez özünü, köyde doğdum ben der, okuyamadık sizin kadar der, siz küçüksünüz bilmezsiniz demez her yerde, her koşulda bize önem verir

kızkardeşimi ve beni ne fiziken ne ruhen bir gün bile incitmemiştir...

blogumun ilk günlerinde onunla yapmış olduğum bir röportajı yazmıştım, ne komik di mi :) ayşe arman'ın kitabını okuyordum, o da babasıyla röportaj yapmıştı ben de aynı soruları babama sormuştum

bir soruma cevap olarak demişti ki bana orada "en yakın arkadaşım annen"

bayılmıştım bu cevabına

dedim ya enteresan adamdır babam, sorardık ona baba bak bu kıyafeti yeni aldım güzel mi ? cevap her zaman aynı gelirdi "sen beğendiysen güzeldir"

ne eteğimin boyu ne bluzumun yakası hiç bir zaman kontrol ettiği şey olmamıştır

mesela sigara içmeyi yasaklamadı bize, sadece iyi birşey olmadığını söyledi hep, hatta haftada 1 karton sigara içen babam, biz büyüdük artık, olurda özeniriz diye kendisi de bıraktı örnek olmak için, anneme bugüne kadar sınırları çizerek söylediği tek şey "sen de bırak artık sigarayı" olmuştur

pınar sms göndermiş ona tam 00:00'da, demiş ki sana en güzel hediyeyi bizi de fanatik taraftarı yaptığın takımın Fenerbahçe verdi, pek hoşuna gitmiş bu sms, çok sever Fenerbahçesini babam, her büyük maçtan önce iddiaya girer, klasiktir baklavasına... ve biz her maçtan sonra kazandığı baklavaları yeriz :)

pek sevmez babam da benim gibi kutlamaları, ama eminim önünde bir pasta olsa ve bir mum üflerken dilek hakkı olsa "torun"dan yana kullanırdı bu hakkını

çok sever çocukları, hele yeğenlerini, tapar onlara, mahalledeki her çocuk tanır bilir onu, Erkan dede'dir adı, o da bayılır zaten bu lafa...

bir de bahçe hayalimiz var babamla, yıllardır söyler bıkmadan usanmadan, ne yapsın sıra gelmemiş onu almaya, tek başına çalışarak bir ev alabilmiş babam bize, bahçede yetiştireceği sebzelerin hayalini kuruyoruz birlikte...

bir fotoğrafımızı ekleyeyim dedim, en mutlu günüm dediği Pınar'ın nikahından bir kare eklemek istedim, heyecandan flu hatırladığı günden...



iyi ki doğmuşsun canım babacım

bu filmin sONu yok


diyorum ki sevgiliye,
çalıştığınız şirketler iş geliştirmeyle ilgili fikirler istese bu kadar yaratıcı olmazsınız,
çoğu söz yazarı-bestecinin birşeyler üretebilmesi için sessizliğe, sakinliğe, ne bileyim ilhama falan ihtiyacı vardır, ama sizin bir beste yapmanız için 2-3 dakikaya ihtiyacınız var, daha maç oynanırken o anki atmosfere uygun yepyeni bir tezahürat çıkabiliyor ortaya
yok kıskanmıyorum, hoşuma gidiyor elbette :)



ama bu pankartları da görünce pes diyorum

bi de unutmadan Alex'in eşinin gollerden sonra sevinci için diyorum ki "tüm futbolcu eşleri böyle olmalı"

ne o öyle saç baş yapılı, boya küpü makyajlar, pırlantalar kollarda maça geliyorlar

bu hatun tam bir taraftar, üstelik her maça geliyor, deli gibi sevindi gollerden sonra, Alex'e seni seviyorum diye de bağırdı, o ufaklık kızı da nasıl büyümüş junior alex olmuş :)
bu yorumlarımı sevgiliye de yaptım, şu maçta da magazinel bişeyler buldun ya ne diyeyim sana dedi :)

kısacası 1 gün önceden başlayan stress maç başlayınca yerini rahatlığa bıraktı, tamam dedim "zamanı gelmemiş" daha çoookk beklersiniz..

23 Ekim 2009 Cuma

bahçe hayali

bloglarda gezerken rastladım buraya
ipek hanım çiftliği'ymiş adı
daldım gittim fotoğraflara...
hani benim de buna benzer hayallerim var ya, bahsetmiştim
gidip bakmıştık bir bahçeye, olmadı bi türlü, istediğimiz büyüklükte olanlar pahalıydı biraz, bütçemize göre olanlar da küçük
bekleyelim biraz dedik, bekliyoruz...
neyi bilmiyorum ?
İpek hanım çiftliğini düşünüyorum okuduğumdan beri
orada nasıl vakit geçiriyorlar, neler yapıyorlar
ve en önemlisi nasıl mutlular
ticaret amaçlı da başlamamışlar bu işe, kendileri için, zevk için, keyif için
sonra ?
kendiliğinden kazanç haline de dönmüş
ne güzel olmuş işte
cesaret mi lazım acaba böyle şeyler için
yoksa bindebir görülen başarı hikayelerinden biri mi bu da
neden biz yapmak isteyince olmaz ?
yok yok benim istediğim alıp başımı gidicem, ekerim biçerim, iki tavuk bir inek değil, yanlış anlaşılmasın
sabah 9'da işte olmam lazım stresinden kurtulmak istiyorum
burada yaşasam ben, eminim kendiliğinden 6 da kalkarım
işte benim bahçe yapmak istediğim yer, büyükçekmece gölünü görüyor


bizim oturduğumuz yere çok yakın, gittiğimizde fotoğraflarını da çekmiştim. Ekilip biçilebilir halde toprak, bi sürülse yeterli...

yukarıdaki fotoğrafta görünüyor, birisi yapmaya başlamış mesela, tellerle çevirmiş etrafını bahçesinin,
bi gün Pınar'la Burak geldi, gittik hep birlikte bakmaya, onlara da gösterelim istedik, canım eniştem pek sevmedi, sevmedi derken sosyete bey sineklerden pek hoşlanmadı, aksi gibi hepsi de onun etrafına dolaştı :) sinek yumağı içinde gezdi, eli kolu hep sinek savar durumdaydı orada olduğumuz süre boyunca,
annem de pınar'ın önünde yürüyor, pek bi düşünceli yere bakıyor, babam da önde sinan abiyle birlikte

ya nolur bir mucize mi artık neyse o olsun
gerçekten
hayal olmaktan çıksın artık

22 Ekim 2009 Perşembe

çirkinim ben :)


çok komik bir fotoğraf
Pınar'la mango'da kasada sıra beklerken yandaki gözlük standında gördüm bunu
dedim ki "hey allahım bunu takıp güzel olduğuna inanan hatunlar var"
Pınar taksana bakiim dedi, taktım, kahkahalarla gülmeye başladı, dur fotoğraf çekeyim dedi ve çekti, sevimli oldu be dedi sonra
aynı pınar maili atarken de konuya muuaaahahaaah yazmayı ihmal etmemiş ama :)


bi de saçlarımı dalgalı yapmıştım burada, normalde dümdüz benim saçlarım, hep fönlü gibi gezerim




tamam, taktığında yakışan kızlar vardır elbette ama bende çok komik durmuş

di mi ama ?
:)

19 Ekim 2009 Pazartesi

gitti az önceki yazım uufff



nasıl becerdim bilmiyorum


diyodum ki bu filmem gitmem lazım
herkes çok beğenmiş
sevgilim "muhteşem" dedi

biliyorum, beni çok seviyor


O'nun sana ne kadar çok değer verdiğini görmek için, bir anlığına değersiz hissetmek gerekiyormuş

Hiç böyle düşüneceğim aklıma gelmezdi. Cumartesi günü (kısa bir süre) yaşadıklarımdan sonra yenilendim, tazendim…

Beni ne kadar sevdiğini hissettim

Kaybetmemek için tarifsiz çaba göstereceğini gördüm

Mutsuzluktan çooook mutluluğa doğru bir geçiş yaptım ki sormayın.


Güzel başladım haftaya, onu özlemekle geçecek olan bu haftaya…
Salı akşamı Bükreş yolcusu sevgili, diğer sevgilisinin peşinde…

Aklım onda
Güven duygum kalbimde :)

14 Ekim 2009 Çarşamba

şimdi güzel şeyler yazmak lazım


iş güç öyle aman aman güzel olmasa da..

sevgili ile her geçen gün daha güzel, ona sevinmek lazım

nişan için bu kış olur diyen sevgiliyi bi kez daha öpmek lazım

dün gördüğüm Refik inanılmaz moralli, keyifli, tek dileği bu sefer radyoterapi olmasın, ama yine de bu güne şükretmek lazım

kanka Nevra doğmuş, iyi ki de doğmuş, her günümüz böyle eğlenceli olsun demek lazım
(bu arada Nevra burayı okuyorsan şu soruma cevap ver, oynayıp göbek atarken birden yerine oturdun ve sulandın ve beni de sulandırdın, millet bi sana bi bana baktı nooldu bunlara diye, ama itiraf ediyorum şarkı da tam ağlamalıktı)

annekuşun gözü iyileşiyor, tüm gözünü kaplasa da kanlanma, dağılmaya başladı, rahatlamak lazım

Pınarkuş et pişir(ebil)meye başladı, afiyet şeker olsun demek lazım :)

canım eniştemle eğlenmek başka güzel, yanında o otururken şarkıdan türküden daha da keyif almak lazım

aniden ortaya çıkan bir müşterinin 1.600 TL'lik alışverişine Allah bereket versin demek lazım

birazdan gelecek siu ile kahvenin tadını çıkarmak lazım :)

12 Ekim 2009 Pazartesi

bu blog...


benim hayatım
yaşadığım her şeyi yazdığım yer, unutmayayım diye
annem var burada
babam
kardeşim
sevdiklerim
sevdiğim adam
arkadaşlarım
hepsi var
olacakta...

burayı herkesin okuyabildiğini biliyorum
okusunlar
bu beni rahatsız etmiyor
kimliğimi açık tuttum hep
fotoğrafımı da
ve yakınlarımın fotoğraflarını da
saklamadım
zaten okuyanlar, beni tanıyanlardan çok tanımayanlar oldu hep
varsın tanıyanlar da olsun
okusun
gerçekten, hiç bir sakıncası yok
okusun
ama dalga geçmesin
burada dalga geçilecek hiçbir şey yok
ben varım
benim duygularım var
sevdiğim adam var
ona olan duygularım var
neyi, niye saklayayım
onu sevdiğimi herkese söylerim/söyledim
burada da söylüyorum
keza aşık olduğumu da öyle
bizi el ele sokakta görmek ne kadar doğal ise burada fotoğraflarımızı görmekte o kadar doğal
yine sokakta ben ona sımsıkı sarılmışken veya öperken görmekte aynı burada ondan "aşk" diye bahsetmem de aynı

çok düşündüm
acaba onu gizleyerek mi yazsam diye
arkadaş çevresi onu bu konuda rahatsız eder mi diye
yok canım dedim kocaman adamlar, ne gariplik var ki burada, hem onların da vardır belki kız arkadaşlarının blogu
ya da facebook'ta herkesin görebileceği fotoğrafları
baktım sevgili de bu konuda bana olumsuz bir şey söylemedi (bin teşekkür), ben de yazdım gitti

burada normalden farklı bir şey yok sevgili arkadaşım

ara sıra yorum da yazabilirsin
yayınlarım, inan bana


(sadece bu yazıyı yoruma kapattım, sevgili sil derse de silmeyeceğim, kızlar üstünüze alınmayın sakın, bu yazı gideceği kişi/kişileri biliyor, kızgın falan değilim, sadece üzüldüm)

9 Ekim 2009 Cuma

buldum neden bu kadar gergin olduğumu


Refik ameliyat oldu, 5 cm bir parça alındı, doktoru gayet güzel geçti dedi ameliyatı, bu şimdi ortaya çıkan rahatsızlığıyla hiç ilgisi yokmuş önceki tedavinin, kafasnda bir kitle vardı ya hani...
Çok şükür dedik, ama yine de bu alınan parçanın da test sonucunu bekliyoruz, hala hastanede, morali, keyfi gayet yerindeymiş, ondan gelen haberler güzel
yarın giderken kitaplarını da götüreceğim..

her şey yolunda gibi görünüyor değil mi ?

ameliyat günü annemin gözü kanlanmıştı, ama gözünün nerdeyse yarısını kaplayan bir kanlanma, elin falan geldi herhalde anlamadın dedik, akşam hastaneye gittiğimde eh anne bütün gün hastane çatısı altında oturup ameliyatı beklerken bi gitseydin ya doktorun birine dedim, ay o mu aklıma geldi dedi, eve dönerken bir eczaneye girelim bari dedim, yok yok ben yarın göz doktoruma giderim dedi, peki dedim...

akşam eve gittim, sordum gittin mi doktora diye, gitmiş
ee nolmuş dedim
yüksek sesle bağırdın mı demiş doktor
hayır
bişey daha sormuş hatırlamıyorum şimdi
ona da hayır
peki çok üzüldün mü bişeye demiş
evet
işte o yüzden tansiyonun birden çıkmış olabilir demiş, damarlar çatlamış burada, çok önemli değil ama önemsiz de değil, dikkat et kendine, üzülme öyle her şeye demiş

bana anlattı akşam, delirdim...
aferin anne dedim, üzül elbette üzülme demiyorum ama önce kendini sonra bizi tehlikeye atacak kadar ne var, ya sana bişey olsa dedim bu ani tansiyon yükselmesinde ? babamda zaten hiper tansiyon var, onu dengede tutalım diye 40 takla atıyoruz bi de sen çık ortaya dedim, söylendim bir sürü, sesimi bile yükseltmiş olabilirim, ama çok sinirlendim, daha önce de bahsettim annem bir yana dünya bir yana, herkesi silebilirim onun için, gözünün içine bakarım

akşamdan beri kendimi yiyorum
niye bu kadın böyle diye
perişan ediyo kendini etrafındakiler için

aradım az önce iyiymiş gözü, farketmiş biraz damladan sonra

hey allahım yaaa

nefret ediyorum dakika hesabı yapan patrondan..



evim iş yerime uzak tamam mı ?

9'da başlayan mesaime gelmek için de 6 da kalkamam kimse kusura bakmasın

o lanet olası trafik yüzünden ayyy yine geç kaldım stresinden , verdiğim taksi paralarından bıktım usandım yemin ederim...
ne var yani 09:00 yerine 09:15'te işe gelsem nolur
sanki 09:01'da müşteriler kapıda kuyruk

işçiler 08:30 da başlıyormuş, ben 9:00'da, banane başlarlarsa başlasınlar, benim işim onlar gibi gelip tesviye yapmak ya da taş takmak değil ki,
hayır yani o saatte gelsem ne yapacağım onu anlamıyorum
oturup internet başına çay, kahve, gazete, kahvaltı vakit geçireceğim

erkenden beni buraya asker gibi dikeceklerinde verim alacaklarını mı zannediyorlar acaba ?

zaten akşam (yine anlamsız bir şekilde) 19:00'da çıkıyorum. 9 lar kovalasın e mi
çoğu zaman benim 17:00'den sonra işim yok ayol,

19:00'da bu Allah'ın unuttuğu yerden çık, 30 dakika sırf yenibosna, e-5 civarlarına gitmen sürsün, sonra oradan otobüse bin Büyükçekmece'ye git, metrobüs falan demeyin Allah aşkına, ondan da Avcılarda in, bi dünya yürü sonra tekrar başka otobüse bin oooofffff yazarken yine sinir bastı

diyorlar ya Beylikdüzü, Büyükçekmece civarı çok gelişti
hay gelişmez olaydı, her saat trafik var, Avcılar'dan başlıyor trafik, hiç olmazdı önceden, çabucak giderdik

kısacası sabah sabah delirmiş durumdaydım, resmen geldiğim saatleri not alıyorum, geç geldin diyenlerin önüne liste halinde koyacağım

sinir stresssss
gel de çalış

6 Ekim 2009 Salı

tavsiyeye ihtiyacım var...



hani daha önce bahsetmiştim burada ve burada, kuzenim Refik rahatsızdı..

spor akademisini kazanıp okula gittiğinin 3. gününde şiddetli baş ağrısıyla eve gelmişti
doktorlar, bir sürü testler , tetkikler...
sonuç; beyninde bir kitle var, sıvı var, kanama yapmış ve bir sürü şey....
neyse tedavi başladı, radyoterapi, kemoterapi derken çok şükür iyileşti 1 sene olmuş işte...

bu arada tedavisi halen devam ediyor, ilaçlar tümüyle kesilmedi, ama doktoru gayet iyisin, atlattın dedi..

ama geçtiğimiz günlerde rahatsızlanmış, ishal şikayetiyle doktora gitmişler yanlış anlamadıysam ülseratif kolitmiş, hemen ameliyat demiş doktor,

annem, teyzem hemen panik olmuşlar, eve geldim annemin yüzü düşmüş hemen :( birazcık kızdım, negatif düşünerek negatif şeyleri çekiyorsunuz kendinize diye, sonra moral verdim, bak dedim aynı hastalık sende de var, yıllarca bu hastalıkla yaşayacaksın, bak o ameliyat olup kurtulacak, ne diyim...

ikna oldu sanki annem, doktoru profesörmüş diyo durup durup :) yarın öğle saatlerinde ameliyat var, Allah'a dua ediyorum her şey iyi olsun diye

başlığı nasıl attım nerelere geldim, kalbim sıkışıyor yazarken bile :(

şimdi benim kitap tavsiyesine ihtiyacım var, Refik'e moral verecek, daha önce kanser denen bu illet hastalığa yakalanmış, ama sonra iyileşmiş, zafer kazanmış öykülerin yazdığı kitaplar...

var mı aranızda okuyan, tavsiye edebilecek olan ?

bi de dua edin olur mu ?

5 Ekim 2009 Pazartesi

biz de böyle oluruz herhalde


bayıldım size yaaa
ne tatlısınız
onur abi'de gördüm
kesin biz de böyle oluruz dedim
sonra, benim kuduruk bu yaşta bile olsa oturmaz yanımda, ayakta olur, zıplar, bağırır kesin dedim

maşallah bu amcaya ve teyzeye :)

4 Ekim 2009 Pazar

duvar sticker'ı aldım nihayet :)

şimdi babamla yapıştırıyoruz, tek başıma yapmam mümkün değil
ama babam çok komik, inceliyor hani nasıl yapıştırılacağı yazıyor mu falan diye
hee ben çince biliyorum zaten hemen yaparım, ne bu be, yok mu türkçe yazanı, kafama göre yaparım valla dedi :))

hazırlıyoruz şimdi, bakalım nasıl olacak... aldığım hali ile fotosu
sevgilli siu'yu bunaltmıştım, nereden aldın, ne kadara aldın, ay ikea'da bulamadım, bu internettekiler de çok pahalı canım diye dır dır ettim durdum.. Onunkileri çok beğenmiştim..
Dün uzun zamandır gitmediğim Bakırköy pazarına gittim, hiç bişey bulamadım, zaten ne aradığımı da bilmiyordum ki :) kumaşlara baktım ııh rengarenk kumaş bile yoktu o kadar diyeyim..
Renkli kumaşı ne mi yapacağım :) artık mini notebookum var, çok şirin, çok güzel, ona taşımak için çanta almadım, beğenmedim teknosa'dakileri.. dedim yok cicili bicili bişey istiyorum, sevgili kolumdan tutup uzaklaştırdı görevlinin yanından, delisin sen dedi :) bu arada ona da aldık mini notebook, çok beğendik..
neyse şimdi bu artık "bızdık" adını alan notebookuma bir kılıf dikeceğim, yani annem dikecek :) şöyle güzel, kalın, renkli bir kumaş parçası baktım ama yoktu, bu arada hem dolaşıyorum hem düşünüyorum başka ne için lazımdı bize kumaş diye, sonradan hatırladım, hem Yelda'ya emzirme önlüğü hem de bana portföy çanta dikecekti annem, tüh dedim hiç aklıma gelmedi, haftaya giderim belki...
neyse babam beni bekliyor, yapıştıralım şu duvarlara çince kullanma kılavuzlu stickerlerımızı :) (ingilizcesi de varmış)
aa bu arada pazardan bu kocaman şeyi 5 TL'ye aldım, inanamadım, acayip güzel modeller var, 3 tane alırsan 10 TL, bunlar büyükler



küçükleri var ki onlar da gayet ideal, benim gözüm doymadı sanırım, küçükler 2 TL onlardan da 3 adet alırsan 5 TL, çok uygun değil mi ? bunlar da küçükler


satıcı çocuğa dedim ki fotoğraf çekeyim mi internete koyarım, çek çek dedi atladı ama bak tarif ederken soldaki 2. tezgah de olur mu dedi, meğerse yandaki tezgahla rakiplermiş, önce ben geldim ama diyo, ben dönüşte ters taraftan geldiğim için 1. tezgahı görmemiştim, bak dedim herkesin kısmeti, görmemiştim bile ben onu, tamam dedim seni tarif ederim :)

yani alacaksanız bakırköy pazarına girişte aşağıya inerken (çok aşağıda değil) soldan 2. tezgah :)

2 Ekim 2009 Cuma

illaki balkonda oturacağız :)


yengemle ben
yaz bitmesin istiyoruz
geçen akşam bize yemeğe geldiler, hani şu 20 yıllık evliliğin sırrını sorduğum genç çift
bu arada Hilal'in anne babası onlar

yemekten sonra kahvelerimizi içelim dedik
ama balkonda
peki dedi herkes
iyi güzel de vakit geçtikçe üşümeye başladık, birer sweatshirt aldık üstümüze, ııh yine üşüyoruz ben gittim küçük polar battaniyeyi aldım, baştan yok istemem diyen yengem başka battaniye var mı dedi :) ona da getirdim

deli gibiyiz ama
sarındık battaniyelere kahve bitti, meyve yemeye başladık
bu arada amcam falan odaya gitti, annem, ben, yengem kaldık balkonda
dedikodu yapmaya başladık :) çok komikti ama...
arada Hilal geldiğinde şifreli konuştuk, isimler abuk subuk bir hal aldı :) nasıl uydurmaca :)

üşüdük müşüdük, ben çok seviyorum havanın böyle serin olmasını, soğuk olmasın serin olsun :)

şimdi milli maç arası varmış, sevgiliyi haftasonu bi yerlere kaçırayım ben
mesela maşukiye
orası da serindir şimdi
şöyle gezsek ya biraz yeşillikler içinde
ne güzel olur di mi ?

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...